4 yıl sonra
Dünyanın tüm yükü omuzlarındaydı Jeongguk. İlk zamanlarda klavyemden dökülen kelimelerle rahatlattım içini, şimdiyse belinden öpüp rahatlatıyorum içini.
Zamanın hiç bu kadar çabuk akıp gittiğini hatırlamıyordum. Her günüm öncekinden de güzel geçtiği için böyleydi belki de. Aklımı başımdan alıyor, elimden tutup beni etrafında döndürüyordu. Yıllardır onun için atıyordu kalbim ve bundan asla yorulmayacaktı.
Henüz yirmi üç yaşındaydım, son aya geldiğimizde yirmi dördüme girecektim. Gerçekten de büyümüştüm, değil mi? Bir defasında Jeongguk ile internette birini kandırmıştık. Jeongguk, her ne kadar bunun kötü bir şey olduğunu söylemiş olsa da gülüp geçmiştim. On üç yaşındaydık, internet ortamı için küçük görülebilirdik. İşte bu yüzden karşımızdaki kişiye yirmi üç yaşında olduğumuzu söylerken çok eğlenmiştim.
Jeongguk'un ne kadar korktuğunu on sene sonra bile hatırlıyorum. Taehyungie, demişti. Yalan söylemeyelim lütfen! Gerçek yaşımızı anlarsa bizimle dalga geçer, hem annem de görürse kızar. Boş ver, kandırmayalım.
Ben de ekrandan ona doğru kıkırdamış, kulaklarımdan kayıp giden kulaklığımı düzeltmiştim. O dönem popüler olan bir kız grubunun şarkısı çalıyordu bu sırada. Gguk! On üç yaşında olduğumuzu nereden anlayabilir ki? Birazcık eğlenelim işte, sonra ben engellerim. Korkma, tamam mı? Kötü bir şey olursa ben annene anlatır, sorumluluğu alırım.
Vay be... İçimden bunu geçirmiştim. Şu an gerçekten de şaka yaptığım o yaştaydım. On üç değil yirmi üç yaşındaydım ve Jeongguk da karşımda değildi, yanımdaydı. Ellerim beline sarılı, kafam göğsüne yaslıydı. Kulaklıktaki şarkıya ise ihtiyacım yoktu. Jeongguk'un kalbindeki şarkı bana yetiyordu.
Küçükken çok güzel bir çocuktu. Büyük gözlerinden oldukça etkilenmiştim o zamanlar, Jeongguk da utana sıkıla teşekkür etmişti. O günden sonra saçlarıyla gizlediği gözlerini açığa çıkarmıştı.
Yıllar güzelliğine güzellik katıyordu. Hâlâ çok güzeldi, tek farkı büyümüştü. Benim küçük ama gözleri büyük tatlı arkadaşım büyümüş, kocaman bir adam olmuştu. Saçlarını uzun kullanıyordu, boyu da bir o kadar uzamıştı. Güçlenmişti, hem fiziksel hem de ruhsal. Yüz hatları yerine oturmuş, sesi değişmişti. Yetişkin olmuştu ancak her zaman bebeğim olarak kalacaktı.
Ben, Jeongguk ile gurur duyuyordum. Bazen onu ben büyütmüşüm gibi hissediyordum. Hiç şüphesiz, onun gibi bir oğlum olmasını isterdim. Doğduğu andan itibaren her anına şahit olamasam da en önemli anlarına şahit olmuştum. Çoğu şeyi de beraber öğrenmiştik zaten, birbirimizi çok güzel büyütmüştük.
Bir süredir bunun farkındalığıyla yaşıyor, Jeongguk'u izlemeye dalıyordum. Ne çabuk büyümüştük böyle? Sanki bir gün yine odamda uyanacak, hızlıca kahvaltı yaptıktan sonra bilgisayarımı açıp Jeongguk ile konuşacaktım. Zaman hızlıydı, hızına yetişmek için ondan da hızlı olmalıydınız.
Ben de büyüdükçe duygusal bir adam olmuştum. Belki biraz da olgunlaşmıştım, eskisine göre daha sakindim. Kişiliğimin gerçekten de oturduğunu hissediyordum. Mutluydum, böyle olmayı da çok sevmiştim. Jeongguk'un deyimiyle ben, güvenli bir liman, yorulduğunuzda sırtınızı yaslayıp dinlendiğiniz ağaçtım. Gerçek arkadaş, dost ve sevgiliydim.
Bunları düşünürken birkaç kez duygulanıp ağlamıştım. Diyorum ya, sulu gözlü adamın teki olmuştum. Mutluluktan ağlıyordum, her şey o kadar güzeldi ki içim içime sığmıyor ve gözyaşlarım kendiliğinden dökülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LO$ER=LO♡ER ❀ taekook
Fiksi Penggemar[texting, düzyazı] sınav stresi, aile baskısı ve arkadaş sorunlarıyla baş edemeyen jeon jeongguk yorulmuştu, gitmek istiyordu ama yaşıyordu; sanal arkadaşı kim taehyung için.