4.Düğün

1.8K 103 27
                                    


Düğün günü. Ellerimde dünden kalan kına izleri ve kafamdaki doluluk. Yaptığımız şeyi sorgulamak için pek zamanımız olmamıştı. Dolayısıyla düğün günü bunun sorgulamasını yapmam bence çok da aptalca değildi. Girdiğimiz yol eğer bugün evet dersem dönülmez bir yol olacaktı. Fakat aklımdan çıkmayan bir düşünce vardı. Uğur'u bu kargaşaya sürükleyen bendim. Onu bu kargaşaya itmemin altında yatan sebebin hala ondan hoşlanıyor olmam olduğunu düşünmek benim kafamı karıştırıyordu. Evet, ondan bir dönem çok hoşlanıyordum ama üzerinden çok zaman geçmişti. Haliyle bu hoşlanmanın gençlikte kaldığını düşünmüştüm ama dün lokantada yaşananlar pek de gençlik hevesi olmadığını düşündürtmüştü bana. Belki de o yüzden tüm gece neredeyse hiç uyuyamamıştım. Hatta sabaha karşı babam odama girip ne zaman istersem eve dönebileceğimle ve asla hiçbir şeyin önemli olmadığını vurgulayan bir konuşma yapmıştı benimle. Onlardan uzun zamandır ayrı yaşasam da son bekar gecemi aile evimde geçirmek beni garip bir hüzne sokmuştu.

Tabii bir de sorgulamaya. Artık çocuk değildik, artık bir çocuk gibi yorumlamıyorduk yaşadıklarımızı. Geçmişe dönüp baktığımda her ne kadar o zamanlar öyle düşünmesem de yaşadığım bu hoşlanmanın karşılıklı olabileceğiyle alakalı hatıralar aklıma doluyordu. Küçük hatıralar. Mesela 'yolda çiçekçi abla zorladı, ben bunu eve götüremem' diye elime tutuşturulan çiçekler... Ders çalışırken gözlerimizin bir anda tutulması gibi küçük hatıralar. O zamanlar Uğur'un benden hoşlanması o kadar imkansızdı ki kendi içimde yaşamıştım çoğu şeyi. Bunları anlayacak yaşa geldiğimizde ise aynı şu anki yaşımız gibi her şey için çok geçti. Yani birkaç gün önceye kadar. O yüzden gergindim. Çünkü ikimizin de konuşacak şeyleri vardı fakat ben yüzleşmekten korkuyordum veya o yaştaki kuruntularımın gerçek olmasından. Belki de arkadaşlığımızı bozan –bozacak olan- benim hislerimdi. Hala çocuk gibi mi düşünüyordum? Sanırım bunu yakın bir tarihte öğrenecektim...

"Bahar."

Aynadaki aksimden gözlerimi alıp Pelin'e baktım. Üzerinde pembe tonlarında dar bir elbise vardı. "İki kere seslendim ama duymadın, ne düşünüyordun öyle?" Aynaya tekrar döndüm. Üzerimdeki gelinlik biraz eskiydi çünkü annemindi. Uğur'la evlenme kararı aldığımızdan beri en utandığım andı. Annem aşk evliliği yaptığımı düşündüğü için yıllarca muhafaza ettiği gelinliğini vermişti bana. Göğüs kısmı v yakaydı. Hafif bir dekoltesi vardı. Etekleri kabarık değildi, uzundu. Rengi ise krem renkliydi. Saçımın bir kısmını arkadan kelebekli bir tokayla tutturmuştuk. Güzeldim sanırım. Fakat bu güzellik içerisinde annemleri kandırıyor olduğumu bilmek vicdanen beni yoruyordu. Elimle eteği düzelttim. "İçime sinmiyor Pelin. Annem çocuğu gibi baktı gelinliğe. Şimdi onun verdiği değerin karşılığı bu mu? Yalan bir evlilik."

Pelin gülerek yanıma gelip kolumu okşadı. "Kendini boşuna yoruyorsun." Ona dönüp güldüğümde kapıdan bize bakan Uğur'la karşılaştım. Sonra ise kapıyı üç kere tıklatıp gülerek içeri girdi. "Ben sizi yalnız bırakayım." Pelin kendini koşar adımlarla dışarı atıp kapıyı kapatmadan önce bana göz kırptı. Bakışlarım Uğur'a kaydığında ise beni süzdüğünü gördüm. Eli siyah takım elbisesinin cebindeydi. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Saçları şekillendirilmişti. Çok yakışıklıydı. İç çektim. Yanına yakışmıyordum. "Çok güzelsin."

Bakışlarımı ondan çekip aynaya çevirdim. "Bence o kadar da yakışmıyorum." Usul adımlarla arkama geçti, aynadan gözlerim buluştu. "Doğru daha iyilerine layıksın." Kıkırdayıp elimle gelinliği düzelttim. "Annem gelinliğine laf ettiğini duysa seni eve sokmaz bir daha." Gülerek iki eliyle kollarımı tuttu. "O yüzden aramızda tamam mı canım?" Kıkırtılarla ona döndüm. Gözleri gülüyordu. "Duydun mu konuştuklarımızı?" Kaşlarını kaldırdı. "Bana gerçekten aşık olduğunla ilgili olan konuşmayı mı diyorsun?"

SÖZDE ARKADAŞ (FİNAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin