13. Heyecan

1.7K 104 17
                                    


Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayınn

Uğur

Bahar'ın paylaştığı fotoğrafı gördüğümde kafayı yediğimi düşündüm. Çok güzeldi. Tüm saç telleriyle, narin omuzuyla, tüm vücut kıvrımlarını gösteren kahverengi elbisesiyle ve beni delirten o bacaklarıyla... O kadar güzeldi ki kafayı yediğimi düşündüm. Sonra da kıskançlıktan geberdim. Güzelliğini benden başka gören herkesten kıskandım. Ah Bahar Ah! On sekizinde ayrı yirmi beşinde ayrı yakıyordu kalbimi.

Bu evlilik olayını başlattığı anı hatırlıyorum. Spordaydım. Bahar aradığında garipsememiştim. İstanbul'a geldiğimden beri ara ara araşırdık. Fakat normal konuşurduk. Bir anda 'evlilik teklifin hala geçerli mi' sorusunu duyabileceğim ise aklımın ucundan dahi geçmezdi. O koşu bandından nasıl indim hatırlamıyorum. Dalga geçmediğini tam olarak ağladığında anlamıştım. Apar topar buluşup konuşmuştuk. Doğrusu delirdiğini düşünmüştüm. Kabul ettiğimde ise benim de delirdiğimi düşünmüştüm. Karşısında nasıl sakin durabildim hala şaşıyorum kendime.

Yedi yıldır aşık olduğum kadınla evlenecektim ama arkadaş olarak?

Yanından ayrıldığımda arabama atlamış ve boş bulduğum herhangi bir alanda durmuştum. Orada kaç dakika kahkaha attım bilmiyorum. Cesaretsizliğimden, diğer her türlü engelden sonra yine de Bahar'la evlenecektim. Dürüstüm ki Bahar'ın yaklaştığı gibi sadece arkadaşça yaklaşmadım. Kabul ettiğim andan sonra artık sadece onu öpeceğim ve itiraf edeceğim anı hayal etmeye başladım. Kartlarımı hep açık oynadım. Hepsini dalgaya alsa da... Evlendiğimizden beri apaçıktım ona karşı. Sınırları kaldırmıştım. Ne mutluydum ki o da rahatsız değildi. Hatta o da sınırları zorluyordu. Hala konuşamamış olmak ise gülünçtü. Yine bir şeyler engel oluyordu bize. İlk evlendiğimiz gün eve geçtiğimizde etrafa bakıp da aynı hayal ettiğim gibi bir ev almışsın dediğinde mesela. O an da söyleyebilirdim ama ya reddederse diye düşünmekten söyleyememiştim. Reddetmesi değil de o an kendini evden çıkmaya zorlarsa diye korktum. Balayı ise hayal edebileceğimden daha güzeldi. Güzelliği daha yolda başlamıştı. Hem beni bir kadından kıskanmıştı hem de aşkım demişti. O güzelim dudaklarından çıkan bir kelime beni nasıl bu denli delirtebilir ki... O günden sonra bir kez daha duyma hayali kurmaya başladım. Sonra denizde yaşananlar. Sınır kalktı ya bir elim daima belindeydi. Uzanabilirsem daima bir elim üzerinde olmalıydı. Ondan ayrı kaldığım onca zamanı çıkarmak ister gibiydim. Denizin altında onu öptüğüm an ise bir sonrakinin hayaliyle yakıp kavuran bir andı. Hoş o da öpmüş olabilirdi. Umarım o öpmüştür. Belinden tutup da aşağı suya çektiğimde gözlerim kapalıydı ama o dudakları hissetmiştim. O ana kadar bu denli yakınımda olduğunun bilincinde bile değildim. Akşamında ona aşık olduğumu söyleyecektim. Öyle karar vermiştim ama olmadı. Çocukluk muhabbetine sinirledim sonra da Bahar hastalandı zaten. İstanbul'a erteledim derken annemin bizde kalmasıyla bir daha erteledim.

Ama iyi ki annem gelmişti. Bahar'la evimde aynı yatakta uyumak ve uyanmak o kadar güzeldi ki... On dokuzluk Uğur köşede ağlıyor bile olabilirdi. O denli. Gece ara ara uyanıp kendime çekmiştim onu. Sıcaktı ama ayrı kalamıyordum ki. Bir de o da yapışıyordu bana. Yedi senelik arkadaşımın bir huyunu daha öğrenmiştim. Uyurken mırıldanıyordu. Mırıltısını dinlemek benim için bir müzikaldi adeta. Sürekli sahnelense de bir kez daha izlesem denilen cinsten. Vicdansız Bahar. Askılısının vücudunu sakladığını düşünen vicdansız Bahar. Gözlerim kaymasın diye neler çektim bir Allah bilir. Bir de beni yolcu etmeye kapıya gelmiyor mu... Heh. O an öpsem gıkı çıkmazdı da işte kızı kalpten götürmeyelim dedik.

Biliyordum. Artık emindim hatta. O da aşıktı bana. Konuşacaktık da artık zaman sıkıntısına girmiyordum. Aşık olduğum kadınla flört etmekten daha güzel bir şey yoktu. Kaçamak bakışlarından narin dokunuşlarına kadar hepsinin tadını çıkaracaktım. Bir de patron meselesi vardı. Dalgasına söylediğim bir şeyi bu kadar ciddiye alacağını düşünmemiştim. Doğrusu Amerika'da bir patronum vardı fakat Türkiye'de patron bendim... Yani kimseye bir şey ispatlamak zorunda değildik. Fakat bunu söylemek istemiyordum. Hem kötü hissetmesini önlemek hem de tadını çıkarmak için... İki gün sonra bir davet vardı mesela. Orada nasıl davranacağını merak ediyordum. Belki de rastgele biri için patronum der ve tadını çıkarırdım... Bilgisayarıma bakarken gülümsemeden edemedim. Veriler falan sikimde değildi. Evlendiğimden beri odak falan kalmamıştı zaten. İyi ki Yiğit vardı yoksa milyon dolarlar kaybettirebilirdim ben bu akılla.

SÖZDE ARKADAŞ (FİNAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin