"Akın, yolumuzu mu kaybettik?" Gece ormanda bir oraya bir bu yana Akın'ın arkasından gidiyordu.
"Ayağın acıyor mu?" Diye sordu Akın. Gece bir çok yerde zıplayarak yürüyordu. Fazla ağrı yapıyordu fakat belli etmiyordu.
"Açıkça sı evet... Ne diye sende arkadaşlarının yanına gitmedin? Ya sana ihtiyaçları varsa?" Akın durdu ve bıkkınlıkla derin bir nefes bıraktı. Ellerinde bir bıçak ve tek şarjörü kalmış bir silah vardı.
"Neden kendini değersiz görüyorsun? Fulya gibi biri olsa çoktan yanındakini yem edip kaçmıştı."
"Bana değer mi veriyorsun? Peki bunun anlamı ne?" Akın yürümeye devam etti. Bunun nedenini kendisinde anlayamıyordu. Gece'yi önemsemesinin nedeni geçmişten bir şey aramasıydı. Bunu açıkça kıza söyleyemiyordu. Hafızasındaki tüm isim ve yüzleri düşünmüştü fakat hayla bir cevap yoktu. Onun yüzü çok nadir, ve bir o kadar da tanış geliyordu.
"Seni hiç mi sevmediler?" Gece olduğu yerde kaldı. Bir kişiden başka hiç kimse. Beni hiç sevmediler... Dedi kendi içinde. Aile sevgisi: yok. Arkadaş sevgisi: yok. Ailesine verdiği sevginin karşılığını alamamıştı. Bu onun seçim mi değildi.
"Sevmediler..." Dedi fısıldayarak isyan edercesine yere oturdu ve bacaklarını uzattı. Ellerini yere koyarak destek aldı. "Acınası bir halim varmış gibi görebilirsin beni. Ama sakın!" Yürümekten bıkmıştı.
"Akıl hastası. Yolumuzu kaybetmedik kullandığımız yol şehirden geliyordu oradan geldiklerini düşünerek bu yolu seçtim. Birazdan bir toprak yola çıkacağız." Gece bu sefer tamamen yere uzanarak ağaç dalları arasından gökyüzünü seyretmeye başladı. Saçlarına bulaşan toprağı görmezden geldi. Yıllar sonra ilk defa bunu yaptı ve kendi kendine sessizce güldü.
Lakaplara alışıktı. "Yeni adım bu mu?" Diye sordu Gece. Akın akıl hastası, derken ciddi değildi. Bunu sadece onu sinir etmek için söylüyordu.
"Gitmemiz gerekiyor. Güneş batıyor." Zombiler büyük sürüler halinde dolaşabiliyordu. Onlarda bunlardan birine denk gelmişti. Arabadan zar zor çıkabilmişlerdi. İzlerini bir evin çatısından başka bir yere atlayarak kaybettirmişlerdi. Dün geceden beri yollarda yeni bir araba arıyorlardı. Fakat sayıları yenemeyecekleri kadar fazla olunca orman yoluna girmişlerdi.
Akın'da bir ağacın önüne oturdu ve sırtını ağaca yasladı. O Gece gibi gökyüzüne bakmak yerine kolundaki bilekliğe baktı. Kendisi üniversite okurken babası onu bir orta okul meslek gezisine götürmüştü. Akın'ın asker olmasında biraz babasının polis olmasıyla alakası vardı. Gittikleri okulda sekizinci sınıfta ki kızların tamamı onun yakışıklı yüzüne tutulup kalmıştı.
Ergenlik yaşlarında eğlenmenin sevgili yapmak olduğunu sanıyorlardı. Akın ise o ergenlerden kaçmaya çalışıyordu. Sevgili gibi olaylara değil derslerine çalışıp asker olmak istiyordu. Bir sürü kız birbirlerini iterek Akın'la sohbet etmeye çalışıyordu. Daha sonra yanına bir kız yaklaşmaya çalışmıştı fakat arkadaşları onu ittirerek yere düşmesine neden olmuştu. Genç kız arkadaşlarının niyetiyle değil, Akın'ı Babasının çağırdığını söyleyecekti. Elinin içi kanayan kızı yerden kaldırdı ve yarasına cebinden çıkarttığı peçeteyi koydu. Kızda teşekkür etmek için kolundaki güneş şekli olan bilekliği vermişti. Küçük bir peçeteye karşılık değer bilen birisi için bir ömür saklanacak bir bileklik sahibi olmuştu Akın.
Onun yanına birde ay şekilli bir bileklik almıştı. Bu hediyenin yeri her zaman ayrı olmuştu. İkisi birbirini tamamlıyordu. Ay ve güneş...
"Ne düşünüyorsun koluna bakarak." Akın irkilerek arkasına baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Yaşam
Science FictionYeni Yaşam da insanlar yoktu. İnsanlara yer yoktu. Ölümden sonraki yaşam vardı. Hayatına son vermek isteyen bir kızın hayatına bir anda giren adam ve sonrasında olanlar. Ölüm insanlardan daha yakın iken duygulara yer varmıydı ki?