Sabahın ilk ışıklarıyla topluluk uzun süredir duymadıkları bir sesle uyandı. Herkes evlerinden çıkıp gök yüzüne baktı. İki helikopter geçiyordu. Çok alçaktan uçuyorlardı. İnsanlar gelenlerin kimler olduğunu anlamıştı. Onlar daha korunaklı duvarların arasından geliyordu. Buraya Akın'ın sayesinde gelmişlerdi. Kurtuluşun yolu Akın olmuştu. Dün toparlanılmış ve her şey detaylıca konuşulmuştu.
Akın ve Kaan topluluk kapısına doğru gidiyorlardı. Akın'ın uykusuz olduğu yüzünden belli oluyordu. Ayrıca sarhoştu. Gördüğü kabuslar nedeniyle uyuyamıyor kendini içkiye vuruyordu. Üzerinde siyah bir kazak vardı. Arkadaşlarının içindeki Akın'ın soğuk yüzünde bitiyordu.
Helikopterlerin inerken çıkarttığı tozlar dışarı çıkanların üzerine geliyordu. Kaan eliyle gözleri korudu. Akın ise göz bile kırpmadan helikopterleri izledi. İlk helikopterin kapısı açılarak içinden sırayla on adam çıktı. Arkadaşlarıyla özlemlerini gidermekten önce silahlarıyla ormana doğru giderek koşullandılar. En son Seyfettin komutan indi. Akın ellerini cebinden çıkarıp hazır ola geçti. Kaan bir anlığına afallasa da hayla görevde olduğu hemen aklına geldi. Komutan Akın'ın karşısında durdu. "Askeri ajan Akın Keskin emrinizde efendim." Sesi günler sonra ilk defa bu kadar gür çıkıyordu. Kendini kapadığı yerde kimse ile iletişim kurmadan Fulya'nın çizdiği resim ile baş başa ne yaptığını kimse bilmiyordu.
Komutanı rahatlaması için başıyla onay gösterdi. "Görevini yerine getirdin asker." Dedi. Akın'ın gözleri arkaya kaydı. Gelen sekiz doktoru görünce ne yapacaklarını anlayarak başını çevirdi.
"Kaan size konaklayacağınız ve çalışacağınız yeri gösterecek. Buranın lideri odur. Eğer izniniz olursa..." Komutanı ondan önce konuştu.
"Önce seninle konuşmam gerekenler var. İkinci komutan burayı halleder." Akın başıyla onayladı ve eliyle yolu gösterdi. Komutanının yanından giderken aklında binlerce soru işareti oluştu. Neler olduğunu, kaybettiği beş altı aylık boşluğu nasıl anlatacağını bilmiyordu. Bu hale nasıl geldiği hakkında çok fazla soru sorulacaktı. Hem burada, hem de Rusya'da. Ne yapacağını bilmiyordu.
Kulübeye geldiklerinde Akın kapıyı açıp içeri girdi. Komutanı girmeden önce kapı pervazında durdu. İçeri baştan sona inceledi. Yüzünde hiç bir duygu olmasa da içten içe şaşırmıştı. Akın'ın kendini hiç bu kadar alkol ve sigaraya vurduğunu görmemişti. Sanki Akın on yaş yaşlanmıştı. Yüzüne bakınca karşısında gençlik heveslerini yitirmiş, yaşamaktan bıkmış bir adam görüyordu.
İçeri girip temiz kalan bir tekli koltuğa oturdu. Akın kapıyı kapatıp etraftaki fazlalıkları toparlamaya başladı. "Şimdi bırak dağınıklığı Akın. Geç otur karşıma neyin var anlat." Akın bir süre eline topladığı kıyafetlerle düşündü. Ne diyeceğini bilemiyordu. Yalan söylemek zorundaydı ama komutanının inanması için kırk takla atmadı gerekiyordu. Vaz geçerek kıyafetleri koltuğun arkasına attı ve kendisi de oturdu.
Derin bir iç çekerek doğrudan komutanına baktı. Sözlerinin daha inandırıcı olması için göz temasını kesmemeliydi. "Bilmiyorum. Koskoca iki yol oluyor ve ben sürekli kaçmaktan, aramaktan ve kaybetmekten bıkmış durumdayım." Komutanı kaşlarını çattı. Akın başını Ellerinin arasına alıp dışa vuramadıklarını düşündü. Ne kadarda fazla dolanıyordu kafasında Gece'si. O gözleri her gözlerini kapadığın da beliriyordu. Kabuslarımda ona "beni anılarımla baş başa bıraktın," diyerek karşısında dikiliyordu.
"Akın, yıllarca böyle bir şeyin imkansız olduğunu, ölmüş birinin yeniden dirilemeyeceğini söylediler. Peki şimdi ne oldu; onlar dirildi ve milyarlarca insanı öldürdüler. Yaşayan nüfusun bir milyardan az olduğu söyleniyor." Akın içinden bir küfür savurdu. Bunlar bayat cümlelerdi. "Eğer bu görevden vaz geçersen neler olacağını çok iyi biliyorsun. Bir kişinin keyfi, tüm ekibin canına mal olabilir." Akın tüm olacakların farkındaydı ama aşk ile yanan kalbine bir türlü söz geçiremiyordu. İçine tanınlayamadığı bir his oturdu. Pişmanlık. Uzun süreden beri içinde olan ama ne olduğunu belirleyemediği pişmanlık hissi şimdi tüm etkisini gösteriyordu. Bir resme bakarak gideremiyordu özlemini. Ona dokunmak, hissetmek ve yaşamak istiyordu. Gece'nin teninin her zerresini ezberleyerek içine haps etmek istiyordu. Sadece kendi için. Peşinden gidememişti ama çok pişman olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Yaşam
Science FictionYeni Yaşam da insanlar yoktu. İnsanlara yer yoktu. Ölümden sonraki yaşam vardı. Hayatına son vermek isteyen bir kızın hayatına bir anda giren adam ve sonrasında olanlar. Ölüm insanlardan daha yakın iken duygulara yer varmıydı ki?