Zincir kemiğimde usulca boydan boya dolanan parmaklar... Ensemde düzenli nefesler ve burnuma dolan mis koku... Hyunjinin yanındaydım.
Dün geceden sonra sarılarak uyumuştuk ve ben kokusunu iyice çekmiştim içime. Doyamıyordum sanki bağımlı ediyordu kendine. Çıplak sırtımdaki bel çukurumda dolanan parmakları saçlarıma çıktı yavaşça. Her bir saç telimi özenle okşarken enseme minik öpücüklerini bırakmayı imhal etmiyordu. Yüz üstü yatarken ona doğru döndüm gülümseyerek. Uykulu gözlerini açıp bana baktı."Uyandırdım mı?"
Gülümsememi büyütüp kafamı iki yana salladım. Bir elini yanağıma koyup okşadı tatlı tatlı.
"Nasılsın?"
Canımın acıyıp acımadığını merak ediyordu. Farkettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. O da yüzünü buruşturup belime koydu elini.
"Kıyamam. Duş alalım mı? Kendi başına yapabilir misin yoksa?"
Yatakta sırt üstü dönmeye çalıştım ancak kalçalarımda ,belimde ve bacaklarımda feci bir ağrı vardı. Kalkamıyordum.
"Beraber alsak daha iyi olur. Kalkamıyorum çünkü"
Gülümseyip yataktan kalktı. Ellerini bacaklarımın altına koyunca kollarımı boynuna doladım. Odanın içerisindeki banyoya girdik. Hyunjin beni yere bırakıp oturmam için bir tabure koydu altıma. Koyduğu tabureye oturunca suyun sıcaklığını özenle ayarladı sanki bebek yıkayacakmış gibi. Sıcaklıktan tatmin olduktan sonra duş aldırdı güzelce. Kendi de aldı bir yandan. Duştan çıkınca üzerimizi giyindik. Hyunjin ağrı kesici verince ağrılarım geçmişti. Elindeki havlusuyla saçlarımı kurularken konuştu.
"Bu gün seni başka bir yere götürmek istiyorum. Orada hem kahvaltı da yaparız olur mu?"
Başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım. Bu gün içimde garip bir his vardı. Huzursuzdum biraz. Çok kafama takmamaya çalışarak aşağıya indim. Hyunjin de hizmetçiler den bir piknik sepeti hazırlamalarını istedi bu sırada. Şatonun büyük kapılarından dışarıya çıkıp şöyle bir baktım etrafa. Neredeyse gri hiçbiryer kalmamıştı. Çiçekler , çimenlerin üzerinde dans ediyordu adeta. Hyunjin de gülümseyerek yanıma gelince elimi tuttu.
"Bak şimdi sana birşey göstereceğim ama korkmak yok tamam mı?"
Başımla onu onaylayınca şatonun arkasındaki korkunç ormanlığa ilerledik. Ormanda ileriye gittikçe derin derin soluyan bir hayvanın nefes sesleri gelmeye başlamıştı. Mağara gibi bir yere varmıştık sonunda.
İçeriden su damlama sesleri yankılanıyordu. Korkup hyunjine yaklaştım biraz. Hyunjin bana bakıp gülümsedi ve mağaraya girdik. Girdiğimiz gibi arkası dönük bembeyaz derisi olan bir canavar göründü gözümüze. Korkudan ellerimi ağzıma kapattım. Daha önce hiç bu kadar büyük bir canlı görmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cruel | Hyunin ✓
FanfictionJeongin arkadaşlarıyla oynamaması gereken bir oyun oynar ve kendini bambaşka bir dünyada, o dünyanın kralına aşık olurken bulur...