Uzun bir aradan sonra ikinci hikayem ile sizlerleyim. Sırların Ötesinde adlı kurgumdan farklı bir hikaye. Umarım beğenirsiniz. Başladığınız tarihi yazabilirsiniz. İyi okumalar.
AÇELYA DORUK
Nefes nefese uyandım. Saçımı üstünkörü toplayıp banyoya yöneldim. Kendimi soğuk suya bıraktım ve dakikalarca öylece durdum. Vücudumu havlu ile sardıktan sonra aynanın karşısına geçtim, ellerimi lavabonun iki kenara koyarak destek aldım ve kendime baktım aynadan. Oldukça yorgun görünüyordum. Yine o rüyayı görmüştüm. Tabi buna rüya denebilirse. Sık sık görüyordum ve bunun sonucunda da aniden uyanıyor ve birkaç gün boyunca asla uyuyamıyordum. Sağlıklı bir durum değildi hem bedenim hem de zihinsel sağlığım açısından. Hızlıca üstümü giyindim ardından balkona geçip yarım kalan tablomun başına oturdum. Daha iyi odaklanabilmek için sakin bir müzik açtım. Kendimi öyle kaptırmıştım ki kapının çaldığını fark etmemiştim. Gelen Pamir idi. İkiz kardeşim. Uykulu gözlerini bana dikmişti.
"Yine mi oldu?" Başımı olumlu anlamda salladım. Kalkmam için elini uzattı. Uzattığı elini tutum, beni kendine doğru çekip sıkı sıkı sarıldı. Güçlü kollarıyla beni sarıp sarmalamıştı. Pamir'in yanında minicik kalıyordum. Dakikalarca sarıldık birbirimize. Pamir'den yavaşça ayrıldığımda kolumdan tuttu.
"Açelya hadi gel, uyumaya çalış. Hatta gel benim odama gidelim."
"Pamir, lütfen..." Ne kadar ısrar etsem de bu durumda beni asla yalnız bırakmazdı. Müziği kapatıp elimi tuttu ve odasına götürdü beni. İkimizde yatağa uzanıp bir süre tavanı izledik. Biliyorum şu an bana destek verecek, beni mutlu edecek bir kelime arıyordu fakat bulamıyordu. Ve bu da onu içten içe bitiriyordu. Sağıma dönüp, başımı göğsüne koyup kardeşime kollarımı sardım. Hiç beklemeden Pamir de sarıldı bana.
"Pamir şu an yanımda olman kadar hiçbir şey beni mutlu edemez. Seni çok seviyorum, iyi ki varsın. Lütfen ne düşünüyorsan bırak, senin varlığın bana fazlasıyla yetiyor."
Her ne kadar uyumak istemesem de dayanamayıp uykuya dalmıştım.
Sabah uyandığımda Pamir yanımda değildi. Üzerimdeki ince pikeyi kaldırdım ve gerindim.
"Güzel bir gün olacak. Her şeye rağmen güzel bir gün olacak," diye tekrar ettim kendi kendime. Elimi yüzümü yıkayıp mutfağa indim. Anneannemin ve Pamir'in neşeli sesleri ile dolup taşmıştı mutfak. Beraber kahvaltı hazırlarken Sezen Aksu'nun Şanıma İnanma şarkısına eşlik ediyorlardı. Ben onları izlerken beni gören Toma havlayarak yanıma geldi. Pamir anında arkasını döndü. Giydiği önlük yüzünden çok komik görünüyordu. Kendimi tutamayarak kahkaha attım. Anneannem de bana katılmıştı. Pamir ise bir anne edasıyla ellerini beline koyup bizi izliyordu. HEM DE SOMURTARAK! Bu bizim daha da gülmemize sebep oluyordu.
En sonunda anneannem dayanamayıp "Açelya, kızım yeter vallahi nefessiz kaldım. Dur sen de artık," dedi. Yavaş yavaş gülmeyi bırakıp bardağa su koyup anneanneme verdim. Küçük yudumlarla suyunu içiyordu anneannem. Pamir'in yanına gidip yanağından makas alıp öptüm.
"Ama baksana tontişim çok komik durmuyor mu?" Anneannem terliğini çıkarırken ben hemen kaçtım.
"Aaaa yeter Açelya bak oğlum üzüldü. Anneanne terliği geliyor bak!" Sahte bir kızgınlıkla söylemişti bunu.
"Konuş tontişim konuş! Pişt hem sen bana bak bakayım. Neden bu saatte uyandın? Seni benim uyandıracağımı biliyordun!"
"OFF PAMİR!" Dil çıkarıp gülümsedi. Ne kadar tuhaf bir kardeşim vardı benim. Sonra gelip sarıldı. Kızgınlığı bu kadar sürebiliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT OYUNLARI SEVER
Genç KurguHayat istediği hemen vermez. Sabretmen hem de çok sabretmen gerekir. Ama en önemlisi savaşmaktan vazgeçmemek çünkü insan ömrü boyunca hayatıyla bir savaş içinde ve pes edersen hep o kazanır. Kazanmak... zafere ulaşmak. Asla kolay değildir, seni defa...