Hava soğuktu, annem beni parka götüreceĝini söyleyerek elimden tutarak getirdiği yurdun bahçesinde beni bir başıma bırakmadan önce yanağımıöpmüş yeniden gelip beni alacağını söylemişti. Söz vermişti. Ama o asla Sözlerini tutan birisi olmamıştı.
"Ben sen olmadan korkarım anne. Geceleri uyuyamam ki.." aĝlayarak söylemiştim fakat annem başparmaĝı ile gözyaşlarımı silerken sadece gülümsemişti. "Burada tek olmayacaksın Chaeyoung. Senin yaşlarında birçok çocukta yanında olacak."
Annem bir çocuğun ihtiyacı olan tek şeyin bir anne olduğunu bilemeyecek kadar bencildi...
"Ama benim zaten bir arkadaşım var. Ben sadece onu yanımda istiyorum." Beni bırakmaması için sıkıca tuttuğum annemin elini çekiştirip oradan uzaklaştırmaya çalışırken annem elini sertçe çekmiş kızgınca bağırmıştı. "Artık 11 yaşında bir kız çocuğusun Chaeyoung kendi başının çaresine bakabilirsin." Gözlerimden yaşlar akıp yüreğimi yakarken o hiç susmamıştı. "İşleri daha dazorlaştırma ve aptal çocuklar gibi aĝlama!"
Gözlerimden bir damla yaş yanağımda ilerlerken burnumu çekerek sormuştum. "Sende mi babam gibi beni bırakıp gideceksin?"
Annem susmuş öylece yüzüme bakmıştı. Üzgün veya suçlu gibi durmuyordu. Hatta beni burada bıraktığı için mutlu bile olduğunu söyleyebilirdim..
"Geri geleceğim."
Eğilip saçlarımdanöptüğünde ve beni hiç bilmediğim bir yurdun bahçesinde öylece bırakıp gittiğinde aynı onun gibi ağlamam durmuş, susmuştum, daha doğrusu susmak zorunda kalmıştım.
içimde bir yerlerde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Yaĝmur hızlanmış ve bahçede ki birçok çoçuk gülüş sesleri eşliğinde binanın içine koşarken Ben öylece olduğum yerde kalmış ıslanmayı beklemiştim. Annem benim ıslanmama izin vermezdi..
Yaklaşık 5 dakika geçti ve annem geri dönmedi işte o zaman anladım ki annem gerçektende beni burada öyle bırakıp gitmişti. Yoksa hangi anne çocuğunu böyle bir yağmurun altında ıslanmasına izin verip bırakıp giderdi ki?
Gözlerimden yeniden yaşlar akıp yağmura karışırken küçük bir elin bana doğru uzatıldıĝını gördüm. Kaşlarım çatılmış aĝlamam birden bire durmuştu. Elin sahibi benim yaşlarımda bir kız çocuğunundu. Kahverengi beline kadar uzanan saçları ve onu aşırı tatlı gösteren kahkülleri vardı. Gözleri bir koreli olmadığını belli ederken elini yeniden gözlerimin önünde sallamış aynı yüzü kadar tatlı olan sesiyle konuşmuştu."Ben Lalisa," önüne gelen bir tutam saçını diger eliyle kulağının arkasına sıkıştırırken devam etmişti. "merak etme en fazla 1 ay sonra burada olmaya alışacaksın."
Elimi uzatıp küçük elini tuttuğumda gülümsemiş beni binaya doğru peşinden götürmüştü. "Senin adın ne?" Burnumu çekerken "Chaeyoung." Demiştim. "Adım Roséanne Park Chaeyoung." Kafasını çevirip yüzüme bakarken neşeyle konuşmuştu."Tanıştığıma çok memnun oldum Rosé. Artık yeni arkadaşın benim üzülme." Bizi yurdun içine sokup yağmurdan ıslanansaçlarımı geriye iterken kaşlarımı çatmıştım. "Adım Rosé değil Roséanne!" Nerede bulduĝunu bilmediğim havluyla yüzümü silerken durmuş gözlerimin içine bakmıştı. "Artıkadın Rosé ve benim için öyle kalacak."
Yüzümüsildiği havluyla bu sefer kendi yüzünü sildiğinde öylece onu izliyordum. Kim bilebilirdi ki bu küçük neşeli kız benim her şeyim olup, her şeyi mi benden alacaktı..
Ve annem..
O gün beni o yurt bahçesinde doğru düzgün bir veda bile etmeden bırakıp giden annem yanında çocukluğumuda alıp cekip gitmişti hayatımdan ve ben bir daha onu hiç görememiştim. Hikayenin başında da demistim ya size annem asla sözlerini tutmazdı...
•••
12 Mart 2023 Seul - Güney Kore
Roséanne: Lalisa'yı ben öldürmedim
(02.13)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.