Jeon.jkk Sen az önce yola atlayarak yavru bir kedinin hayatını mı kurtardın? Dışarıya karşı kendini masum göstermek için yapamayacaĝın şey yok Gerçekten..
Roséanne: Sen böyle yırtık dondan çıkar gibi her yerden çıkacak mısın?
Jeon.jkk Güzelim beni engelleyerek bir yere varamayacağını halâ öğrenemedin mi?
Roséanne: Bana güzelim deyip durma midemi bulandırıyorsun
Jeon.jkk Şimdi seni gördüğüm de nasıl hissettiğimi anlamışsındır umarım..
Roséanne: Sana bana bak diyen mi var¿
Jeon.jkk Her şeyin bir bedeli var diyelim :D Ayrıca bende her gün seni izlemekten hoşnut değilim merak etme.
Roséanne: Ne halin varsa gör.. Bana da yazıp durma işim var, seninle uğraşamam
Jeon.jkk Birilerinin altına girmek ne zamandan beri işten sayılıyor?
Roséanne: Bilmem annene sorabilirsin. Eminim o cevabı benden daha iyi biliyordur :D
Jeon.jk çevrimdışı
Telefonu yanıma sırıtarak bıraktığımda cevap vermeden çıkması her ne kadar garibime gitsede üstelemedim ve elimde ki dolu kadeği başıma diktim. Sadece saniyeler içinde daha ikinci yudumumda olduğum içkim bitmeden boğazıma sarılan el tarafından nefessiz kalmış elimde ki kadeh yere düşerek tuzla buza dönüşmüştü. Elim anında boğazımı sıkan ellere gittiğinde tırnaklarımı geçirerek uzaklaştırmaya çalıştım fakat başarılı olamadım. Hatta boğazımda ki parmaklar daha da sıkılaştı.
"Bir daha anneme olduğun şeyler hakkında imalar yaparsan seni şuracıkta öldürürüm, kimsenin ruhu bile duymaz!"
Duyduğum derin erkek sesi kulağıma bir ölüm soğukluĝunda fısıldadıģında sesin sahibinin kim olduĝunu anlamış ve nefesim kesilmesine raĝmen gülümseyip zorda olsa konuşmuştum.
"Jeon, demek sensin." Dedim yüzümde ki gülümseme büyürken. Baştan sona dövme kaplı kolu gerilirken damarları ortaya çıkmış beni arkamdaki duvara sertçe itmişti. Sonunda rahat bir nefes almaya başladığımda deli gibi öksürüyor yere çömelmiş bir şekilde duvara tutunuyordum. Gerçektende biraz daha boynumu sıkmaya devam etseydi söylediği gibi beni öldürecekti.
"Seni bir daha uyarmayacağım!" Diye konuşmuş ben zar zor nefes almaya çalışırken arkasına dönüp kalabalık barda ilerlemeye başlamıştı. Duvara tutunarak ayağa kalktığımda peşinden giderek kolunu tutup kendime çevirdim. Şaşırmamış, ona bakmama izin vermişti. Kaşlarım anında kalkarken bu kadar yakışıklı olmasını kesinlikle beklemiyordum. Koyu kahve gözleri, alnına dökülen siyah dağınık saçları ve Dudağının kenarında ki piercing'i ile nefes kesici görünüyodu.
Bir adım daha atarak aramızda ki mesafeyi oldukça azalttım ve tam gözlerinin içine bakarak fısıldadım. "Sana elleri güzel olan birinin çirkin olma ihtimali olmadığını söylemiştim."
Cümlem bittiği anda Gözlerini anında devirirken, kolunu elimden kurtarmış ve yeniden arkasına dönüp ilerlemek için harekete geçmişti fakat buna izin vermemiş ve kolunu yeniden tutarken sırıtarak kendimi ona doğru itmiş ve dudaklarımızı birleştirdirmiştim. Önce tepkisiz bir şekilde kalmış sonra ise beni iterek dudaklarımızı hızla ayırmıştı. Eli anında dudaklarına giderken sertçe dudağını silmiş ve iğrenen bir bakış atmıştı. "Ne yapmaya çalışıyorsun lan!" Bağırarak konuştuğunda gözlerimi devirerek "günlerdir istediğin şeyi veriyorum sana" dedim sakince.
Gözleri kararırken "Oyun mu oynamak istiyorsun?" Diye tüm kinini tükükürürcesi konuşup üzerime doğru gelmeye başladı.
Aslında amacım onunla oynamak değil onu sinir edip o şekilde yanımdan ayrılmasını sağlamaktı fakat o hiç beklemediğim bir şeyi yapmış az önce nefesimi kesmek için tuttuğu boynumu bu sefer duvara sertçe yaslamak için tutmuş ve dudaklarımı sertçe öpmeye başlamıştı. Bütün vücudum şok dalgası ile titrerken bu sefer ben hiçbir tepki verememiştim. Dişlerini sertçe dudaklarıma geçiriyor üzerimde üstünlük kurmaya çalışıyordu. Sonunda az da olsa kendime geldiğimde dudaklarımı araladım ve dilini kabul ederek öpüşüne karşılık vermeye başladım. Oldukça hırslı ve sert öpüyordu ve ne yalan söyleyeyim ona ayak uydurmak çok zordu. Ellerini kısa elbisem yüzünden açık bacaklarıma atmış tutarak kendini bana bastırarak onu hissetmemi saĝlamıştı. Dudağımdan sesli bir inleme kaçarken o sadece gülmüştü. Fakat bu öyle sinir bozucu Bir gülüştü ki kendimi geriye doğru çekmiş dudaklarımizı seslice ayırmıştım.
Soluklarımız birbirine karışırken bu sefer ben onun hoşuna gitmeyecek bir şey yapmış dudağının kenarında oldukça hoş duran piercing'ini dişlerimin arasında almış cekiştirmiştim. Anında dudaklarının arasından ağır bir küfür kaçmış aynı benim kadar yüksek bir inleme sesi kaçırmıştı dudaklarının arasından.
Bu sefer sırıtan kişi ben olmuştum. Kalçamdaki eli bacaklarımı okşamaya devam ederken durmuş ve beni sertçe kucağına almıştı. Elim anında yumuşacık saçlarına giderken imkanı varmış gibi daha sert öpmeye başlamıştı. Resmen dudaklarımın kanadığını ve kanın metalik tadını alabiliyordum...
Derin öpüşlerinin ardından dudaklarımızı ayırmış ve bu sefer boynuma sertçe izler bırakmaya başlamıştı. Gözlerim büyük bir hazla kapanırken hiç durmadan sesli nefesler veriyordum. Resmen nefretimiz birbirimize bulaşmış iyikimizide yakıyordu...
Birkaç dakika sonra sonunda dudaklarınıda boynumdan seslice ayırdığında, boynuma günlerce geçmeyecek izler bıraktıĝına emindim. İkimizde dağılmış ve ne yaptığımızı kesinlikle bilmiyorduk. kendini geri çektiğinde bedenimi serbest bırakmıştı. öpüşmekten kızarmış olan dudakları aralanmış ve alnını alnıma yaslayıp arkasına dönüp gitmeden bedenimin bu sefer sinirden tireyeceği o cümleyi kurmuştu.
Eğer katilinizi affederseniz sizi ikinci kez tekrar öldürür ve bundan hiç pişmanlık duymazdı. Ve ben Jeon Jungkook'u bana yaşattıklarına raĝmen öptüğümde beni ikinci kez öldürmesine izin vermiştim...
•••
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
