Once Upon a Time - Evgeny Grinko
- Son kez olur bazı şeyler, kimse anlayamaz. Son defa geçilir bir yoldan. Son defa duyulur bir ses. Son defa sevilir biri... -
23 haziran 2002
Seul - Güney Kore"Nasıl olmuş Rosé?" Lisa heyecanlı bir şekilde elinde tuttuğu papatyalardan yaptığı tacı gözümün önünde tuttuğunda gülümsedim. "Benim için mi yaptın bunu?"
"Tabikide!" Gözleri parlarken hemen siyah saçlarıma uzanıp takmıştı. "Baksana şuna çok güzel oldun!" Elimi saçıma atıp tacı düşmemesi için tutarken üzerine atlayıp gıdıklamaya başladım. Beklemediği için gafil avlanırken sırt üstü oturduğumuz çimenlere düşmüş Ellerim arasından kurtulmaya çalışıyordu.
"Seni küçük şeytan! Kalk üstümd-" gıdıkladıĝım için için cümlesi yarıda kesilirken gözlerinden gülmekten yaşlar geliyordu.
"Küçük şeytan ha?" Bu sefer daha hızlı ellerimi karnında dolandırırken bende aynı onun gibi gülüyordum. Yüz ifadeleri çok komikti. "Öleceğim şimdi Rosé!" Eliyle beni engellemeye çalışırken gülüp yanağına uzandım ve hızlıca öperek üzerinden kalkıp kaçtım.
Benim teşekkür etme şeklim biraz farklıydı..
"Bir öpücükle benden kurtulabileceğini mi sanıyorsun?" Zar zor çıktığımız tepede koşarken arkama dönüp sahte sinirle yüzüme bakan lalisa'ya dil çıkarttım. "kurtuldum bile."
"Aynı odayı paylaşıyoruz aptal!" Diye bağırdı arkamdan. Güneş yavaş yavaş batarken kızıllıkları kalmıştı geriye. Onu dinlemeden biraz ardımızda kalan yurda koşarken yeniden arkama döndüm. "Eğer biraz daha geç kalırsak artık aynı odada kalamayacağız lalisa. Hızlı ol!"
Yurdun kapıları kapanmak üzereydi ve biz gizlice buraya gelmiştik.
"Tek başıma ceza almak istemiyorum benide bekle!" Benim gibi o da koşarken yurdun arka duvarına ulaşmıştım bile. Boyumuzu oldukça aşan duvara bakarken dudaklarımı büzdüm. Atlamak kolay olmuştu ama geri çıkmak hiç kolay olmayacaktı.
"Nasıl çıkacağız buradan?" Lalisa yanımaa nefes nefese gelip dururken elimi duvara uzatıp dokundum. "Bilmiyorum, çok yüksek." Derin bir nefes verdip tırmanmamız için bir çıkıntı aradım fakat duvar pürüsüz bir şekilde karşımızda duruyordu ve bu ikimiz içinde hiç iç açıcı olmamıştı.
"Ne yani kaldık mı burada bu şekilde Rosé?" Lisa'nın sorusuyla başımı iki yana sallarken en az onun kadar endişeliydim ama belli etmemeye çalışıyordum. Eğer vaktinde yatağınızda olmazsak ve yokluğunuzu farkederlerse muhtelemelen hiç iyi şeyler olmayacaktı.
"Kapılar çoktan kapandı Lisa." Sağıma dönüp kapanan kilitli kapıya bakarken Lisa dolan gözlerini bana çevirdi. "Ne yapacağız şimdi?" Elini tutup ilerlemeye başladım. Bir şey söylememiştim çünkü ne yaptığımı bende bilmiyordum. Bana ayak uydurup o'da yanımda sessizce yürürken dönüp yüzüne baktım. "Daha önce hiç tek başına dışarıda kaldın mı Lalisa?" Sorumla kafasını iki yana sallarken "Hayır." Dedi dudaklarını büzerek. "Annem hep çok tehlikeli derdi.." yürüme devam etti ve önünde durduğumuz parka baktı. "Ama abim bir keresinde kaybolduğu için tek başına sokakta bir gün geçirmişti Rosé!" Gözlerini büyütürken parka gidip banka oturdu ve heyecanla konuşmaya devam etti. "Abimi bulduğumuzda hiçbir şeyi yoktu, aynı bunun gibi bir parkta uyuya kalmış ve hiç korkmadığını söylemişti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HATE ME | Rosékook
FanfictionJeon Jungkook, ünlü şarkıcı Roséanne'nin dikkatini çekmek için ona nefret mesajları atar ve hedefine ulaşırda. [Roséanne - Jungkook]