Tekrar edilen anılarla mahvoluyordum.
Her şey sahte gelmeye başlamıştı. Neresi gerçek anlayamıyordum. Gördüğüm rüyalar gerçekti. Gerçeklik ile sahtelik arasında kaybolmuştum. Farklarını anlayamıyordum.
Fakat asıl sorun anlamak istememseydi. Sevdamın olduğu bir rüyada kaybolmak istiyordum. Hayatımız,geçirdiğimiz 4 yıl milyonlarca kez tekrarlansa bile yine de isterdim.
Tek amacım ülkeme ihanet eden orospu çocuklarını öldürmek olmasını istemezdim. Sevdiğimi de korumak isterdim. Sevdamı her türlü zorluktan,ölümden korumak isterdim.
Yapamamıştım. Koruyamamıştım Sevdamı. Sevdiğimi koruyamamıştım ama yeminim olsun ülkemi bu alçaklardan koruyacağım.
Ellerim ve ayaklarım bağlı olsa bile,kafamdan kanlar aksa bile kalbimden vurulmuş olsam bile koruyacaktım ülkemi.
Ben bu topraklara sevdiğimi gömdüm. Benim sevdiğim, hainlerin kirletmediği bir toprakta uyuyacak. Beni orada bekleyecek.
Ben bunun hırsı ile yaşıyordum. Ve bu hırsla yaşamaya devam edecektim.Karşımda bana ateş etmeyi bekleyen alçağa karşı, bu hırsım yüzünden boyun eğmiyordum.
"Dizlerinin üstüne çök!"
Bantlı ağzım yüzünden konuşamıyor oluşum bir şey değiştirmiyordu. Sert bakışlarım nefretimin büyüklüğünü anlatıyordu.
Ne ikonik ama sevdiğimin "seni seviyor" dediği kişinin kafama silah dayayıp diz çökmemi söylemesi.
Ya da sırf diz çökmem için acımadan bacağıma sıkması.
Bende acımayacaktım. Elbet günü gelecek yerler değişecekti ama kafama sıkmaya korkan alçağın aksine ben korkmadan sıkacaktım.
"Çök lan yere! Katlanamayacaksın acısına,dayanamayacaksın. Kan kaybından gözlerin kararacak,yığılacaksın önüme. Çök ulan kurtulmak istiyorsan çök!"
Konuşmam için bantı çıkardı.
"Çök yere!"
"Eğer burada diz çökersem sıkın lan bana! Hepinizi geberteceğim Allah şahidim olsun ki hiçbirinizin canına,sevdiklerine acımadan sıkacağım kafanıza! Ülkemi mahvetmeye çalışan sizlerin hayatlarını alacağım!"
Yazarın anlatımıyla...
Herkesin sesi içine kaçmıştı. Anlamıştılar içinde ki hırsı. Kendinden emin oluşu korkutmuştu onları. Hissetmişlerdi iliklerine kadar ölümü. Bu genç öldürecekti onları acımadan.
Hepsi korkmuştu eli bağlı ve kafasına dayanmış tabanca olduğu halde. En çokta bu gerçekten korktular. Bu savunmasız genç hepsini bir toprağa gömecekti.
Her birinin kalbi hızlıca atıyordu. Hiçbir şeyden korkmayan teröristler bir adamın sözü ile titremiştiler.
Fıratın içi ise gencin vatan sevgisiyle titredi.
"Bugün önümde diz çökeceksin!"
"Bunu ya rüyanda ya da ruhum bedenimden ayrıldığında göreceksin."
Sert ve iğneleyici konuşmasına alayla sırıttı ağa.
Biliyordu yapacağını. Genç buradan kurtulduğu gün hiç kimseye haber vermeden silahını alıp geri dönerdi.Fırat pes etti. İndirdi silahını ve gencin yarasına bakılmasını söyledi. Kendi mağarasına ilerledi. Arkasından adamı geliyordu.
"Söyle Eray."
"Ağam, Kadir ağa yola çıkmış yarın buraya yetişecektir. O gencin kafasına sıkar. Dayanamaz Kadir ağa."
Eray bile dediğine inanmıyordu. Kadir ağa dayanamazdı ama o genç... Hiç dayanmazdı.
Kadir ağa 28 yaşındaydı ve genç yaşlarda bu teröristliğe bulaşmıştı. Kendi isteği ile dağa kaçmıştı. Başlarda pişman olmuştu ama biliyordu eğer dağdan inerse askerlere kalmadan babası öldürürdü. Babasının ilk ve tek pişmanlığıydı,Kadir.
Babası her dağa doğru bağırdığında duymuştu. Nefreti ile kendinden iğrenmişti. Eşcinsel olduğunu söylediğinde anlayışla karşılayan baba, dağa kaçtığını öğrendiğinde hakkını haram etmişti.
Cennetin kendisi için imkansız olduğunu öğrendiğinde de bütün haramları yaptı.
Ayazın ise sargısı bitmişti. Kurşunu çıkardıktan sonra sarmışlardı. Emre ile konuşmuş sonra ise uyumuşlardı.
Yarın neler yaşayacaklarını bilmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın Gölgesinde - Gay (Toprak'ın İsmi Değişti)
AcciónTerorist olması için dağa kaçırmıştılar Ayazı. Fakat teroristler nereden bilebilirdi bu genç adamın başlarına en büyük bela olacağını? Eşcinsellik ve +18 içeriyor. Rahatsız olanlar okumasın. Kurgu asla terörü desteklemiyor bir göz atsanız bile nefre...