Bir his vardır... Her şeyin en güzel olduğu, rahatlamış, hiçbir derdinizin olduğunu hissetmeden kalkarsınız. Şu anda bunu yaşıyordum. Ellimde sigaramla yatakta huzurluca, hiçbir şeyden haberi olmayan Taehyun'u izliyordum. Açık olan camın beyaz perdelerin uçuşmasını sağlıyordu. Soğuk soğuktan titrememe neden oluyordu. Sigaramı söndürüp göğsü açık olan Taehyun'un üstünü örttüm.
Bir zamanlar beni yataktan kaldıran, yaşama tutunmamı sağlayan güç. Hayat amacımdı o benim.
İkimizinde okula gitmemiz gerektiğini biliyordum lakin sakince uyuyan çocuğu uyandırmak eziyet gibiydi.
Masum uyuyan masum yüze bir sürü öpücük bırakmaya başladım. Taehyun kırpıştırarak açtı gözlerini.
"Beom... Sigara kokuyorsun."
Siktir ben bunu unutmuştum. Taehyun doğrulup etrafa bakındı. Sigara paketini koyduğum masaya bakınca gözleri açıldı.
"Taehyun-"
"Sigara mı içiyorsun."
İşte şimdi sıçtım. Taehyun içkiden dahi nefret ederdi. "Şey..."
"Ne zamandan beri?" Ne diyebilirdim ki. Sen ölünce uyuşturucuya başladım, ou bırakmak için sigaraya başladım diyecek halim yoktu.
"Uzun zaman önce." Taehyun'un kolları hızlıca beni sarmalayıp kendine çekti.
"Neden bunu kendine yapıyorsun." Gözlerim yavaşça sebebini bilmediğim bir şekilde yaşarmaya başladı.
"Bilmiyorum... Sadece uzatmayalım olur mu?"
"Sadece şu anlık konuşmuyoruz ama tamam mı?"
Hafif mırıltılarımla sözlerini onaylayarak Taehyun'u yataktan kaldırdım. "Okula yetişmeliyiz."
İkimizde kendimize çeki düzen verip evden çıktık. Yolda yürürken şarkı mırıldanıyordum.
"I can't save us, my Atlantis we fall... "
"We built this town on shaky ground..."
Taehyun'un şarkımı devam ettirmesiyle gülümseyerek parıldayan gözlerine baktım. Canlıydı, güzel bakardı gözleri bana. En huzurlu yerimdi orası.
"Bizim eve uğrayıp atıştaracak bir şeyler alalım. Ordan geçeriz okula."
"Akşam Yeonjun hyung'un barına mı geçsek."
Gülerek "Nerden çıktı şimdi bu seni oraya zor götürüyoruz." dedim.
"Yo ne alakası var çocuğu unuttuk. Soobin diye kuduruyodu en son."
"O değilde nerden buldu acaba Soobin'i."
"Deli işte... " diye iç çekti evimizin verandasında ben kapıyı çalmak üzereyken.
"Soobin'de fena değil ama." kapıyı birkaç kere.
"Öyle mi dersinsiniz Bay Beomgyu." kolları belime sarıldı.
"Saçmalama annem görücek şimdi." kapıyı birkaç defa daha çaldım. Annem neden açmıyordu kapıyı. Babam çoktan işe gitmiştir ama annem ben okula gitmeden genelde evden çıkmazdı. Telefonumu çıkarıp annemi aradım. Taehyun'da ben okula gitmeden asla evden çıkmayacağını bildiğinden bir terslik olduğunu anlamıştı.
Telefon uzun bir süre çaldıktan sonra açıldı. Normalde beni soru yağmuruna tutacak sesten tık yoktu.
"Anne?" ağladığı belli olan titrek sesini duymam ile endişem arttı.
"Beom sen okuluna git tamam mı bir şey yok." yalandı. Bir şey vardı
"Anne lütfen doğruyu söyle nerdesin?" annem derin bir iç çektinden sonra cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ay Ve Yeşil Yıldızlar Ütopyası/Taegyu
Tiểu Thuyết Chung─── ・ 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ─── Bana verilen bu lütfu kullanabilir miydim? ─── ・ 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ───