Şimşekler çakıyor, rüzgar yükseliyordu. Sokak lambaları yürüdüğüm geniş yolu aydınlatıyordu. Çok geç değildi ama sokakta artık kimse yoktu. Şehir güneş batınca hayat belirtisi göstermiyordu sanki.
Bu sokak lambalarının altında kaç kere yürümüştüm acaba?
Yağmur çiselemeye başladı, ürperdim. Üşütmek istemiyordum. Ama elimde ki kağıdı boş sayamazdım.
Evin solundaki sokağın yedinci dükkanıydı gitmem gereken yer. Öyle yazıyordu kağıtta.
Aklıma türlü türlü düşünceler geliyordu ama bir anda dikkatimi yanıp sönen sokak lambası çekti.
Durup tekrar düzgün bir şekilde yanmasını bekleyip ilerledim. Ama birkaç adım sonra bir sonraki lamba da yanıp sönmeye başladı. Arkama bakıp ben geçtikten sonra tüm lambaların önce yanıp söndüğünü sonra tamamen söndüğünü gördüm.
Karanlık yolda ben ve beynimi bir matkap misali delen saat sesi vardık.
Sese doğru ilerledim. İlerledikçe bana kağıtta gelmem için yazılan yere gittiğimi fark ettim. Sokağa girdim. Sırayla dükkanları sayıyordum.
1,2,3,4,5,6 ve 7...
Saat sesi artık sağır ediyordu.
Dükkanın penceresinde perde açıldı ve beni izleyen fal taşı gibi açılmış deli gözler göründü.
Gözler aniden kayboldu ve kapı açıldı. İçeri girdim. Sessizlik insanı delirtiyordu.
İçeride ki antika eşyalar yüzünden dükkan bir karanlığa bürünüyor bir ay ışığında aydınlanıyordu.
Öylece antikacının içinde dolanıyordum. Koridorda ilerledikçe bir müzik kutusunun içinden ninni sesi daha net geliyordu kulağa.
Koridorun sonunda ki sehpa üzerinde duran müzik kutusunu görebiliyordum. Ayaklarım benim kontrolümün dışında ilerliyordu.
Müzik kutusunun tam önünde durdum. Elime alıp incelemeye başladım.
Notalar tanıdıktı. Fazlasıyla tanıdıktı. Gözlerimi kapatıp beynimi zorlamaya başladım.
Bu annemin ben küçükken bana söylediği ninninin notalarıydı.
Beni neden rahatsız ettiğini anlayamadığım bu ninni ile başım dönmeye başladı. Müzik kutunun kapağını kapattım. Üzerinde bir kağıt vardı. Elime kağıdı okumak için alınca ellerimin hafifte olsa titrediğini fark ettim.
Kağıdın üzerinde yazan yazı ile ellerim daha fazla titremeye başladı. Kağıtta "Sırada ki sensin!" yazıyordu.
Korkudan kesik kesik nefes alıyordum.
Koridorun başında duyduğum ayak sesleri ile yüksek bir çığlık attım. Fazla uzağımda olmayan yüzü kestiremedim bile. Başıma yediğim sert darbe ile kendimi yerde buldum. Tüm bunlar başıma gelmeden önceki acıyı tekrar bütün bedenimde hissediyordum. Korkuyordum.
Gözlerim kapanmadan birkaç göz yaşı düştü yere.
⋅•⋅⊰∙∘☽༓☾∘∙⊱⋅•⋅
Gözlerim zorla aralandığında ilk olarak başım göndü. Hemen ardından ensembe müthiş bir acı hissettim.
Etrafı net bir şekilde göremiyordum. Odaklanamıyordum. İlk birkaç saniye yarı baygın gibiydim.
Bacaklarımı hareket ettiremiyordum. Bir şey onları sıkı sıkı tutuyor, birbirine bastırıyordu.
Tahriş olan cildim acıyordu.Biraz kendime gelince elleriminde bir iple sıkıca bağlı olduğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ay Ve Yeşil Yıldızlar Ütopyası/Taegyu
Fiksi Umum─── ・ 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ─── Bana verilen bu lütfu kullanabilir miydim? ─── ・ 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ───