Schlimazel

65 12 19
                                    

Müzik.

Kulağımı sağır ediyor, beynimi parçalıyor gibi hissediyordum. Sarhoş bedenler kontrolsüzce dans ediyor, aralarından geçilmesine izin vermiyordu. Başım dönüyordu. Ağzımda mayhoş bir tad vardı. Gözlerim arkadaşlarımı ve sevgilimi aradı. Yeonjun ve Soobin bir köşede sevişiyordu. Kai ise koltukta oturmuş birasını yudumluyordu. Arkamı döndüm. Taehyun yaslandığı duvardan beni izliyordu. Gözleri hafif kısıktı, yanakları kızarmış, yüzünde sinsi bir sırıtış vardı. Gözlerimiz kesişti. Sıcak bir rüzgar esti sanki. Hızla, gözlerimizi ayırmadan ilerledim yanına. Geldiğimi fark ettiğinde biraz kendine çeki düzen vererek dayandığı duvardan sırtını ayırdı. Karşımda duran bedenin boynuna kollarımı doladım.

"Gitsek mi artık?" elleri belimdeydi.

"Hayır." dedim. Bedenine yasladığım bedenim bana yeterince yakın gelmiyordu.

"Ne yapmak istersin?" dudakları dudaklarıma çok yakındı.

"Fark etmez." dudaklarımız birbirine değiyordu. Ensesinden dudaklarımızın tamamen birleşmesini sağladım.

Taehyun beni vahşice öpüyor ,nefes almama dahi izin vermiyordu. Sertçe dudağımı ısırınca boğukça inledim. Ağzıma metalik tad yayılmaya başlamıştı.

Taehyun dudaklarımızı ayırarak gözleriyle merdivenleri işaret etti. Elimi tutup merdivenlere doğru ilerledi. Bir yere acelemiz varmış gibi hızlıca çıkıyorduk merdivenlerden.

Taehyun gördüğü ilk odaya girdi. Kapıyı ben girdikten sonra sertçe kapatıp beni kapıya yasladı.

Sanki yıllarca bu anı beklemişiz gibi tekrar öpüşmeye başladık. Taehyun aynı zamanda gömleğimin düğmeleri açıyordu. Dudaklarımız saniyelik ayrıldı. Taehyun tişörtünü çıkarırken bende gömleğimi çıkarıp attım odanın bir köşesine.

Kısa bir sürede ikimiz sadece iç çamaşırlarımızla yatakta buldum. Taehyun ağırlığını benim üstüme vermiş boynumu öpüyordu.

İkimizi ayıran şey dışarıdan gelen bir patlama sesiydi. Taehyun yavaşça üstümden kalkıp balkona çıktı. "Siktir." dediğini duydum. Dışarıdan çığlık sesleri geliyordu. "Ne oldu?"

Taehyun bana cevap vermedi. Arkasını bile dönmedi. "Ne oldu diyorum Taehyun." dedim yataktan kalkarken.

"Taehyun cevap verse-" sözüm aşağıda gördüğüm görüntü ile yarıda kaldı. Nefesimin kesildiğini hissettim. Havuzun ortasında gözleri kapalı şekilde yatan Leehan'ı gördüm. Havuz suyunun neredeyse tamamı kan içerisindeydi. İnsanlar koşarak içeri giriyordu. Her şey çok karışık ve gürültülüydü. Aklıma gelen Soobin, Kai ve Yeonjun ile gözlerim korkuyla büyüdü. "Taehyun arkadaşlarımız... " içeri girip etrafa saçılmış kıyafetlerimi giymeye başladım. "Tehlikedeler."

"Sakin ol. Şimdi yanlarına gideceğiz."

İkimizde giyinip koşarak aşağı indik. Okulda ki neredeyse buradaydı. Partinin sahibi Sunghoon endişeyle insanları sakinleştirmeye çalışıyordu.

Gözlerim Yeonjun'u aradı. Bir köşede duruyordular. Taehyun ile yanlarına koştuk hızlıca. Kai'yi kollarımın arasına alıp sıkıca sarıldım. Korkardı böyle şeylerden. Gürültüden, karışıklıklardan, gerginlikten. Ve eminim silahtanda. "İyi misiniz? Bir yerinize bir şey olmadı dimi?" dedim endişeyle. Kai'nin gözleri korkudan yaşarmıştı.

"Polisi aramalı mıyız?" diye bir ses yükseldi kalabalıktan.

"Taehyun babanı ara." dedim. Başıyla beni onaylayarak yanımızdan ayrıldı. Üst kata çıkarken en son telefonu kulağına götürdüğünü görmüştüm. Derin bir nefes alıp yere kadar uzanan cam kapıdan havuza baktım. Leehan öylece havuzun yüzeyinde, gözleri kapalı biçimde yatıyordu.

Kanlı Ay Ve Yeşil Yıldızlar Ütopyası/TaegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin