"Kanka what is your problem amına koyayım ya, ne istiyorsun sen bana bunu bir açıkla please!"
Okan'ın homurdanmalarına gözlerimi devirerek fakültenin dekanlık girişine doğru yürümeye devam ettim. Bana bugün Umut'un ve doğal olarak da Burak'ın teşkilatta işlerinin olduğunu ve okulda olmayacaklarını söylemişti. Ben de fırsattan istifade ederek dekanlığa okulu bırakma mektubumu getirmek için gelmiştim.
Kendime haksızlık ettiğimi biliyordum. Vizelerim biteli iki hafta falan oluyordu ve üçüncü sınıf olmama rağmen tek bir alttan dersim yoktu. Transkriptim yani not ortalamam 3.71'di ve ben salak gibi okulu bırakacaktım ama bunu yapmamın tek sebebi Burak değildi.
Onun için yaptığım bir gerçekti fakat tam olarak sebebim onu rahat bırakmak veya hayatından çıkmak değildi. Biliyordum saçmalıyordum ve onun aklına girmeyi başarmış olmama rağmen ondan kaçıyordum. Yapmamam gereken birçok hata yapmıştım zaten, bir tane daha eklemekte sorun görmüyordum.
Okan'sa sabahtan beri okulu bırakmamın sebebini öğrenmeye çalışıyordu. Ona tabii ki söylemeyecektim, herif gidip benim bütün sırlarımı ortaya dökerken ona bunu söylemem demek Burak'ın ağzıma sıçması demekti.
Dekanın odasına ulaştığımda hâlâ arkamdan yalvarıyor, yapmamamı söylüyordu ama ben kararımı vermiştim. Bana başka bir seçenek sunulmamıştı.
Kapıyı tıkladığımda yan odadaki dekanın sekreteri kafasını uzattı kapıdan.
"Hocam ben dekan hocamızla görüşecektim de?" dedim kadına dönerek.
"Kendisi şu an toplantıda, iki saate burada olur," diye cevapladı kadın beni.
Teşekkür ederek arkamı döndüğümde Okan sırıtıyordu.
"Bak bu Allah'tan bir işaret kankacım, gel etme."
Gözlerimi devirip hocayı beklemek maksadıyla kantine doğru yürümeye başladım. Burak'ın okulda olmadığını bildiğim için sakindim ve sorun etmiyordum. Biraz beklemek sıkıntı olmazdı ve bu dilekçe bugün dekana verilecekti.
Kantine girdiğimizde köşedeki boş masalardan birine oturdum ve Okan da karşımdaki yerini aldı. Ona attığım trip asla son bulmazken o da tribimi umursamıyordu.
"Ya sen bana neden güvenmiyorsun anlamıyorum ki? Ben ona bilmediği bir şeyi anlatmadım ki, ayıp ediyorsun şu an bak," diye homurdandığında oflayıp ellerimi yüzüme kapattım.
Gözlerim ağrıyordu.
"Gidip yetiştireceksin bilmiyorum seni sanki," diye cevapladım gözlerimi ona dikerek.
Dedikodu duymuş mahalle karısı triplerine girip ağzını kocaman açtığında gözlerimi devirdim. Hak ettiği tribi yemesi hayatımdaki en önemli prosedürlerden biriydi, elime geçen her fırsatta o tribi illaki kaçınmadan atıyordum ben de.
"Yazıklar olsun kanka, bilmediği bir şey anlatmadım diyorum sana. Seni kimin haşat ettiğini sordu, söylemedim. Sadece ona olan hislerini anlattım ki, dikkatini çekerim ağlama numarası bile yaptım anlatırken belki etkilenir diye ama yok. Herif katıksız odun çıktı," diyerek dalga geçtiğinde dirseklerimi yasladığım masada öylece ona bakıyordum. Kısa bir sessizlikten sonra dişlerini sıkıp ciddiyetini takındığında tekrar konuştu. "Ayrıca böyle hayati bir mevzuyu gidip anlatacak değilim. Cidden sinirleniyorum Tunahan, ne sikime okulu bırakıyorsun abi?"
Ofladım. Bunu ona söylemek için zaten kıvranan bir yanım vardı ve daha fazla içimde tutamayacaktım. Zaten ona güvenmediğim falan da yoktu sadece trip atıp istediğimi yaptırmak hoşuma gidiyordu. En nihayetinde o benim en yakın arkadaşımdı, benim her şeyimi bilmek zorundaydı.