A: yine bi kamyon dayak yemişsin bu beni üzer minik bozkurtum
A: valla ben acıyorum sen nasıl acımıyorsun kendine hayretler içerisindeyim
A: of kaşın kanıyor yarim çatma kaşlarını
A: of çok seksi görünüyorsun yemin ederim kurban olurum sana
A: hasiktir
A: gelme tamam valla demiyorum bir şey
A: eşhedüenla ilahe illallah ve eşhedü enle muhammeden abduhu verasuluhu
Bozkurt: Kaçma kaçma gel.
Bozkurt: Göstereceğim seksiyi sana.
A: ya deli misin divane misin ne geliyorsun peşimden
A: sapık
A: ırz düşmanı
Bozkurt: Nereye gidiyorsun?
A: Rahman ve rahim olan Allah'a sığınmaya
Bozkurt: :)
Bozkurt: Yalnız şu an kampüsün en tehlikeli yerindesin.
Bozkurt: Ve önüne bak diyecektim ki... Harbiden geri zekalı.
*
Kafamda müthiş bir ağrı hissederken oturduğum yerde başımın üstünde dönen yıldızları saymaya başladım. Ulan beyinsizdim eyvallah da bu kadar da salak olunmazdı ki arkadaş!
"Geri zekalısın, önüne baksana," diye bir ses duyduğumda yutkunarak son duamı etmeye başladım.
Hayır, kaçarsın anlarım da ulan önündeki koskoca binayı nasıl görmezsin beyinsiz Tuna! Bakışlarımı yerden kaldırıp omzumun üstünden arkama baktım. Burak elindeki telefonunu cebine sokarken usul usul bana doğru yürüyordu. Oturduğum yerden sendeleyerek kalktım ve üzerimi çırptım. Ellerimi birbirine vurarak kendimi temizleme işlemini sonlandırdıktan sonra sol kaşımın yandığını hissederek sessiz bir küfür savurdum kendi kendime.
Başımı kaldırıp Burak'a baktım sonra. Tam karşımda durup sigara paketini çıkardı, bir tane dalı dudaklarının arasına yerleştirip ateşledi. Ateşlerken kapattığı bir gözü, dağınık kumral saçları, karanlıkta bile parlayan kahverengi gözleri, duruşu, bakışı, morarmış elmacık kemiği ve ince ince kanayan kaşı ile nefesimi kesiyordu. Hele gözlerindeki o keskin bakışları benimkileri delip geçerken sıcakladığımı hissediyordum. Yemin ediyorum bir cellat bu kadar güzel olamazdı.
Bu yüzdendi zaten beni dövmesini istemem, yumrukları üzerimde öpücük etkisi bırakacak kadar güzeldi. Küfürleri aşk sözcükleri fısıldıyormuş gibi kalbimi hızlandırıyordu. Çok seviyordum be, harbiden çok seviyordum.
Karanlık olmasına rağmen çattığı kaşlarını o kadar net okuyabiliyordum ki ürkmeme neden oldu bu. Öfkeyle parlayan gözleri kulağımda selâmı okurken gidici olduğuma emin oldum. Boğazımı temizleyerek eğilip yere düşen telefonumu aldım ve direkt cebime attım.
"Oldu o zaman, iyakşamlar," diyerek bakışlarımı kaçırıp sağdan sağdan yürümeye başladım.
Ebemi tersten gösterecekti ama kaçmak da bir çözüm olabilirdi. Sonuçta yiğitliğin yüzde doksan dokuzu kaçmaktı, değil mi?
Sigarasından derin bir nefes çekerken titredim. Birine böyle vurulmak aşırı saçmaydı ama benim de normal olduğum söylenemezdi. İçime titrek bir nefes çektikten sonra hızla arkamı dönüp yanından geçmeyi düşündüm ancak beni köpek yavrusu gibi ensemden tuttuğunda bu girişimimim başarısızlıkla sonuçlandı.
Ofladım. Yüzüne bakamayacak kadar titriyordum çünkü ten tene değiyordu şu an ve bu ilk kez yumrukları dışında bir temastı. Heyecandan dilimi yutabilirdim.
"Nereye?" diye sordu bedenimi kendine çekerek. Bütün vücudum titrerken kulağıma çarpan nefesi tüylerimi diken diken etmişti.
E şimdi bu kadar yakınıma gelip nefesini kulağıma verirse ben nasıl tutacaktım alt takımları anasını satayım? Sonra benim suçummuş gibi yine dayak yiyen ben oluyordum.
"Ee," dedim kısık bir sesle, yutkundum sonra. "Şeye ya, şeye. Hani şey var ya, oraya. Çok şey yapmam gereken bir şey var da, yeni aklıma şey oldu.. Şeyi yapıp geleyim sen şey ya-"
"Kes lan, siktin beynimi!"
Gözümün önünden hayatım film şeridi gibi mi geçiyordu bana mı öyle geliyordu?
Bir kez daha yutkunduğumda ne ara kapattığımı bilmediğim gözlerimi aralayarak göz ucuyla ona baktım. Beni kendisine çevirip elini ensemden çektikten sonra öbür elindeki sigarayı atarak parmaklarını kütletti. Celladım kesinlikle muazzamdı. Kim istemezdi ki onun elinden ölmeyi?
"Bak koçum, sana son kez söyleyeceğim. Bana mesaj atma, parmaklarını kırarım." Sesli bir yutkunuş, Tunahan'dan. "Beni gözlerinle taciz etme, gözlerini oyarım." İkinci yutkunuş ve hafiften bir titreme. "Benden uzak dur, yakınlaştığın mesafeleri sokmayayım bir tarafına."
Gözlerimi kırpıştırarak hızla başımı sallayıp onu onayladım. Aksi halde felaket bir dayak yiyeceğimi biliyordum ama elimden de bir şey gelmiyordu ki anasını satayım. Ben, onun için her şeyi yapmıştım ama bunu bilmiyordu.
Ona söylediğim şeyleri ciddiye almıyordu. Gözümde nerede olduğunu görmüyordu ve elimden hiçbir şey gelmiyordu bunu değiştirmek için.
Uzaktan sevmek sevmelerin en güzeli diyen şairin amına koyayım, ne uzaktan ne yakından hiçbir türlü sevdirmiyordu herif kendini.
"Siktir git şimdi," dedi tükürürcesine, gözlerime öfkeyle bakarken.
Yutkunup başımı salladım bir kez daha. Sonra arkamı dönüp yürümeye başladım. Yani, herif istemiyordu ve ben daha ne kadar zorlarsam zorlayayım her türlü zararı gören ben oluyordum. Uzaktan sevsem dayanamıyor, yaklaşmaya çalışsam fiziksel şiddete maruz kalıyordum.
Bunun bir orta yolunu nasıl bulacaktım cidden bir fikrim yoktu ama daha fazla kahrolmak istemiyordum.
Köşeyi dönmek üzereyken duyduğum sesiyle duraksadım. Bana adımla seslenmişti, kalbim horona kalkarken bütün kanım çekilmiş gibi sarsıldım. Boşalmış mıydım lan acaba?
"Kaşına da bir bak, geri zekalı. Kanıyor," diyerek yanımdan geçip gittiğinde elimi duvara yaslayarak soluklandım.
Öfkesine rağmen vicdanı yine üstün gelmişti, kurban olduğum ben bunu nasıl sevmeyecektim ki?
Ayrıca parfümüne de ayrı aşık olmuştum. Acilen bu koku burnumdan uzaklaşmadan otuz bir çekmem gerekiyordu. Bunu düşündüğüm için bile benim hayatımı karartacak herifi sapıkça işlerime alet etmem ölüme olan açlığımı dile getiriyordu amına koyayım, nasıl bir salaktım ben?