Bölüm 23

7.3K 468 61
                                    

Son zamanlarda aşırı sinsi ve pis bir insana dönmüştüm. Şeytan bana bakıp bakıp gururlanmıyorduysa ben de bir şey bilmiyordum anasını satayım. Güneş'in telefonundan attığım mesaja dakikasında cevap gelmişti. Çocuk dakikasında nerede olduğunu söylemişti, bu da demek oluyordu ki Güneş'i ciddi anlamda seviyordu.

Bizimkinin yediği onca boka rağmen çocuk ona böyle koşuyorduysa zaten başka ihtimali de olamazdı. Şapşikler, neyse ki şeytanın öğrencisi olmam dışında ufak tefek iyilikler yapma gibi bir özelliğim vardı da bu sevenleri barıştıracaktım.

Güneş'le kafeden çıkıp sessiz sessiz arabaya bindik. Ardından ben direkt olarak bizim okula yakın olan Kuzey'in attığı konumdaki kafeye sürdüm. Güneş'e gidene kadar bir şey söylemeyi düşünmüyordum.

Gerçi kafeye gittiğimizde de söylemeye niyetim yoktu fakat üzücü bir şekilde Kuzey'i çok net hatırlamıyordum. O yüzden onu bulmak biraz zor olabilirdi. Birkaç dakikada kafeye ulaştığımızda arabayı park edip birlikte indik.

İçeri girerken Güneş neden buraya geldiğimizi sorguluyordu. Durup ona döndüm ve masum olduğunu düşündüğüm bir gülümseme astım suratıma. Ne kadar kanardı tabi, bilmiyordum.

"Kuzey'e senin telefonundan mesaj atmış olabilirim ve o da konum atmış olabilir," diyerek gülümsemeye devam ettim. Bakışlarımla kafeyi turlarken bana sövmelerini göz ardı edebiliyordum.

Ta ki, Burak beyi manitasıyla görene dek. Gözlerim istemsizce kısıldığında dişlerimi de sıkarken buldum kendimi. Ne yani, liselilere mi dikeliyordu?

"Şerefsize bak, oturuyor manitasıyla," diye homurdandım ne dediğimi bilemez bir şekilde. Aşırı derecede sinirlenmiş ve kıskanmış hissediyordum.

Güneş bakışlarımı takip ederek o masaya döndüğünde kaşlarını kaldırdı. İki yanındaki ellerini yumruk yaptığını görebiliyordum. Canım kuzenim, benimle birlikte sinirleniyordu diye düşünüyordum ki, o beni yanıltarak sessiz bir küfür savurdu.

"Kuzey lan o."

Gözlerimi kıstım. Bunu acilen halletmemiz gerekiyordu. Adımlarımı masalarına yönelttiğimde Güneş de arkamdan geldi, merakı mı yoksa kıskançlığı mıydı onu harekete geçiren bilmiyordum ancak gördüğüm kadarıyla Kuzey'i bıraksa olaylar daha zor bir hal alacaktı.

Masanın yanında durup ikisinin de bakışlarını üzerime çektiğimde Güneş de yanımdaki yerini aldı. Bakışlarımın hedefi direkt olarak Burak'ken konuştum.

"Liselilere mi dikeliyorsun?"

Burak gözlerini devirirken Kuzey yanlış anlaşılmaktan korkmuş olacak ki direkt olarak Güneş'e dönmüş ve açıklama yapmıştı.

"Haşa, kuzeniz biz. Hem ensest de olmayacağına göre bana dikelmiyor."

Yine de gözlerimi kısarak kötü kötü Burak'a bakmaya devam ettim. Söylene söylene Kuzey'in karşısından kalkıp yanına oturduğunda omuz silktim. Sıkıntı yoksa sıkıntı var demekti ama bu durumda sıkıntı bende değil, bizim liselilerdeydi. Ve birbirine aşık iki kuzenimizin olması bizi bir araya getiren tanrının bir lutfu değildi de neydi?

"Neyse bu beni ilgilendirmiyor, ben buraya sevenleri barıştırmak maksadıyla geldim," diyerek Burak'ın kalktığı yeri göstererek Güneş'e döndüm. "Güneş, geç otur."

Güneş cebindeki telefonu çıkarıp kısaca bir göz attıktan sonra salak bir şekilde sırıttı.

"Beni evde Ece bekler, küçücük çocuk tek kalmış.." dedi ve duyar kasmaya çalıştı. "Sonra konuşuruz, görüşürüz." diye devam ederek arkasını dönmüştü ki ensesinden tuttuğum gibi onu oturttum. Emindim ki Ece evde tek değildi.

bozkurt [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin