Bölüm 16

7K 502 128
                                    

İnsan iki şekilde delirir. Biri doğal yollarla, aklını kaybederek; diğeri ise beşeri sebeplerle. Ben o beşeri sebeplerin amına koyayım. Yani, Burak'ın.

Adam beni zerre sikine takmamakla birlikte, görmemiş olmasına rağmen burada olduğumu bildiği için yemediği bok kalmamıştı. Herife kız dayanmıyordu resmen, parti sanki onun için kurulmuş da her gelen kızı elinden geçiriyordu. Ciddiyim, iki saattir öpmediği, ellemediği kız kalmamıştı resmen ve bu benim delirmem için fazlasıyla geçerli bir nedendi.

Pardon, adam demişim.

Elimdeki bardaktan birkaç yudum daha alarak oturduğum köşeden onu izlemeye devam ettim. Kucağındaki kızla olan samimiyeti değil de, ona böyle güzel gülümserken beni görmek bile istememesi çok canımı yakıyordu. Bir insan nasıl bu kadar umursamaz olabiliyordu, nasıl farkında bile olmadan en büyük işkenceyi çektiriyordu anlam veremiyordum.

Parti kalabalıktı, aşırı kalabalıktı ve bu da beni görmemesi için yeterli bir nedendi. Gerçi, kucağındaki kızın boynundan başını kaldırsa görebileceği yerdeydim ama o kızla o kadar meşguldü ki, kimse umurumda değildi.

Haklıydı, buraya gelmemeliydim.

Kendi canıma bu denli kastımın olması tamamen ölüme olan aşkımdan kaynaklanıyordu. Ve Burak, beni ipe götürmeyi çok güzel başarıyordu.

Beni sevmesini zaten beklemiyordum, herif homofobikti sonuçta ama bu kadar canımı yakmasına gerek var mıydı orası meçhuldü. Ama çok güzeldi. Kahverengilerinin bayık bakışları, saçlarının darmadağın olması, dudaklarının seyrek de olsa kıvrılması, içtiği biranın adem elmasını hareket ettirmesi, ne bileyim işte her şeyiyle çok güzeldi. Umursamazlığı bile beni ona iterken, saçlarında bir başka kadının elleri gezerken neden hâlâ ona olan aşkımı dillendirdiğimi de bilmiyordum.

Şeytanla iyi bir arkadaşlığımız vardı, şu an beni ona yönlendirmek için içimde kırk takla atıyordu örneğin. Gidip kucağındaki kızı kaldırıp yerine oturmamı ve ne olursa olsun diyerek onu öpmemi fısıldıyordu kulağıma ama yapamayacak kadar da korkaktım. Onu dinlemediğim için kızıyordu bana ama yapsam, bir daha yüzüme bile bakmayan çocuğu hayatım boyunca göremeyecektim. Beni tutan da buydu zaten.

Onu dinlemeli ve buraya gelmemeliydim.

Bardaktaki son birkaç yudumu da mideme indirirken geçtiği yolu yakmasını sağladım. Gözlerimi sonunda ondan ve dudaklarını sömüren kızdan ayırdığımda yüreğimde büyük bir ağırlık vardı. Ayağa kalkıp saçlarımı dağıtarak salondan çıktım ve kendimi mutfağa attım.

İçerideki kalabalığa rağmen buradaki sakinlik rahatlatıcıydı. Mutfağın ortasındaki ada tezgahının arkasının arkasına geçerek betona oturdum. Büyük bir evleri ve mutfakları vardı ve baya lüks görünüyordu, benim Okan'la kaldığım öğrenci evinden çok daha güzel olduğu kesindi.

Bacaklarımı uzatarak ceketimin cebinden bir sigara çıkarıp yaktım. Başımı arkamdaki tezgaha yaslayıp gözlerim kapattığımda ne zaman dolduğunu bilmediğim gözyaşlarım yanaklarıma süzüldü. Ağlamak değil de, boş yere ağlamak en nefret ettiğim şeylerden biriydi. Bu Burak için dökdüğüm ilk gözyaşları değildi elbette ama ister istemez koyuyordu her biri.

Sevmeyen biri için ağlamak, boş yere ağlamaktı benim için üstelik ama yürek dağıldı mı, engel olmak kolay olmuyordu. Bu gözyaşları da, yüreğimin ağrısındandı zaten. Daha ne kadar kırılabilirdim, ne kadar böyle gözlerime bakmaya tenezzül bile etmeyen bir adam için parçalanabilirdim bilmiyordum.

"Kalbimi sikeyim," diye mırıldandı burnumu çekerek, "Sanki sevecek başka adam yoktu amına kodumun dünyasında."

Bir nefes çektiğim sigarama baktım, süngerine gelmişti ateşi neredeyse. Bir de bunun için sövdüm ona. Onu sevmeye başladığımdan beri sigaralarım hep boşa yanıyordu. Aklımı öyle kavuruyordu ki, yaktığım her sigarayı daha içemeden sonunda buluyordum. Bana böyle de boktan bir alışkanlık edindirmişti, para veriyordum lan ben buna!

bozkurt [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin