"Bırak! Bıraksana be adam!"
Beni yakalayan adamın sırtına yumruklarımı geçiriyordum.
Geçen üç ayda altıncı kaçışımdı ve yine yakalanmıştım.
Sonunda kesecektim bileklerimi.
Salona girdiğimizde beni yere bıraktı. Dengemi sağlayamayıp dizlerimin üstüne düştüm. Aslında bu bir yerde iyi oldu. Çünkü O'nun yüzüne bakmak istemiyordum. Eminim ki ceza alacaktım. Gerçi ceza deyince korkutucu şeyler gelmesin aklınıza; onun cezaları onunla uyumam, onunla dışarı çıkmam, beraber fotoğraf çekilmek gibi şeylerdi.
Üstüme attığı adımları hissettim. Parlak ayakkabıları göz açıma girdiğinde eğildi. Elini çeneme koyup kafamı kaldırdı.
"Sence de fazla ileri gitmiyor musun sevgilim? Sana fazla mı yumuşak davranıyorum acaba bebeğim? Neden seni korkutacak hiçbir şey yapmamama rağmen hâlâ kaçmaya çalışıyorsun?"
Anında gözlerim doldu. Çünkü beni anlamıyordu. Bana iyi davranması beni tüm hayatımdan alıkoymasını silip atmıyordu. Ayrıca onu sevmememe rağmen beni zorlaması beni kaçmaya itiyordu.
"Doldurma o gözlerini, bu sefer beni yumuşatmayacak."
Korku içimde filizlendi. Ne yapacaktı bana?
Elimden tutup kaldırdı. Ardından beni kucağına alıp koltuğa oturdu. Artık hıçkırarak ağlıyordum.
Bir süre sadece saçlarımı yüzümden itti ve yaşlarımı sildi. Ben biraz sakinleşince konuşmaya başladı.
" Bundan sonra beraber kalacağız, hep. Benimle şirkete geleceksin, davetlere geleceksin. Artı olarak bir ay içinde evleniyoruz bebeğim. İstersen başka bir eve taşınabiliriz."
Konuşmasına ara verip etrafa baktı.
"Bu evde kötü anıların var. Son olarak ise eğer bir daha kaçarsan, ki kaçamazsın, ama oldu da denedin diyelim; bu sefer sana hiç göstermek istemediğim yönümle tanışırsın. Anladın mı beni bebek?"
Kalbim sıkıştı. Bu dediklerinin hiçbirini istemiyordum. Lakin vazgeçmeyeceğini biliyordum ve artık kaçma ihtimalimin olmadığını da.
Kendi hayatımı mahvetmiştim.
***
" Eğer bir isteğiniz yoksa biz çıkıyoruz efendim. "
Hiçbir tepki vermedim. Onlarda selam verip çıktılar.
Yeni evimize taşınmıştık. Yarın düğünümüz vardı.
Bunları hak edecek ne yapmıştım ben?
Sevmediğim bir adam ile evleniyordum ve karşı bile çıkamıyordum.
Bir aydır beni dibinden ayırmıyordu. Her yere beraber gidiyorduk, arkamızda koruma ordusuyla. Kaçmayı düşündüğümü hissettiği anda üstüme çörekleniyordu.
Nefesim yaşamaya devam etmem için bana yetmiyordu.
Psikolojim yerle bir olmuştu. İçimdeki bir ses sürekli konuşuyor, asla susmuyordu.
Asla kaçamayacaksın.
Kaçmayı başaramayack kadar acizsin.
Ölene kadar onun elinde olacaksın.
Ölene kadar demişken, öldürsene kendini. Kurtulursun ondan.
Ölecek kadar cesaretin bile yok.
Haklıydı, ölecek cesaretim bile yoktu.
Korkaktım. Kahrolası bir korkak.
Çöktüğüm yerden yavaş hareketlerle kalktım. Odanın içindeki banyoya yürürken kafamda tek bir düşünce vardı.
Artık korkak olmayacaktım.
Banyoya girdim, küvete ilerleyip suyu açtım. Dolaptan ihtiyacım olan tek şeyi, bir jilet, aldım.
Kıyafetlerimi çıkarıp küvete girdim.
Jileti bileğime dayarken sessizdim. Tam nabzımın attığı yere derin bir çizik attım.
Titreyen ellerimle kestiğim elime aldım jileti ve diğer bileğimi de kestim.
Ben, Seo Changbin, 22 yaşındayım.
Ve ben bugün, düğünümden önceki gece, bileklerimi kestim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roommate ✅
FanficChan, Changbin'in yeni oda arkadaşıydı. Hikâyede intihar, kan, zorla alıkoyma gibi tetikleyici unsurlar bulunmaktadır.