Bazı yerler vardı , dışarıdan modern şehir olarak görülen içinde binlerce acının yaşandığı.
Acıların tarifinin dahi olmadığı . Bazı yerleri modern şehir , bazı yerleri hala geçmişe takılı kalan . Tokatta öyle bir şehirdi . İçinde bir kesim vardı mutlu olan , diğer kesim vardı canı yanan. Bazı evlerde aş yerine acının piştiği. Bazı evler vardı diri diri ölen bedenlerin yaşadığı .
Bazı evler vardı içinde kuş sütünün dahi eksik olmadığı . Bazı hayatlar vardı bu denli dolu sofralarda bir kuru ekmekle karnını doyuran . Canı yanan sadece kadınlar değildi , erkekler de vardı . İkincilik ismi konulmuş bir yaşam tarzı vardı .
Ailenin büyüğü evin kralı seçilen ,küçüğü evin kölesi. Küçük kardeşin hiç bir hakkı dahi yoktu. Nerde bir iş varsa oraya sürülürdü. Nerde sıkıntı varsa onu düzelten. Üzerine bir kat giysi dahi alınmayan . Başkalarının eski kıyafetlerini giymeye mahkum edilen. Evin kölesiydi onlar .Şiddete maruz kalan köleler.
Bazı insanlar vardı. Tek düşündükleri kendi ailesi. Onlar saygı duyulsun , evlatları bir yere gelsin diye mücadele eden babalar vardı. El öpülesi babalar. Kızları için kendi canını hiçe sayan analar vardı bu topraklarda. Onlar kazanan olurdu . Diğer taraf yaptığı kötülüğün bedelini eninde sonunda öderdi.
Allah yarına bırakırdı , kimsenin yanına bırakmazdı. Bazı büyükler vardı kız çocuğu diye torunu ortaokuldan mezun olur olmaz evlendiren. Bazı babalar vardı kendi kızı ayakta kalsın diye tüm malını mülkünü seferber edenler.
Hasan Beyde böyle babalardandı. Masal okusun diye tüm ailesini karşısına almıştı. Kızı meslek sahibi olsun diye az mücadele etmemişti.
Bazı babalar vardı ; İlk gelen görücüye ya da varlıklı gördüğü görücüye kızını veren. Yaşın önemi yoktu .Boyuna yetişmişse artık gelin çağında olarak görülürdü kızlar. Mantıkları '' Ben güdeceğime el gütsün verelim gitsin , bir boğaz eksilsin '' diye düşünen.
Anneler etkisiz elamandı bu ailelerde. Ata , babası nereye derse o olurdu . Kendileri yanmıştı , kızlarını da aynı ateşe atan.
Peygamber efendimiz kız çocuğu olan eve her gün rahmet melekleri gelir buyurmaz mıydı .Peki ümmeti neden kız çocuklarını hor görürdü .Ben evlenmemek için derslerime çok çalıştım, rüyalarım da dahi soru çözüyordum.
Annem" yaşını kimseye söyleme kızım, soran olursa beni babam büyük yazdırmış dersin emi, unutma yaşını konuşup okutmaz bu millet seni, ne kadar dedikoducu olduklarını en iyi sen biliyon, televizyonda ki gazetecilerden daha beter bizim millet, bir diline düşmeyi gör Allah beterinden korusun, sen söyleme tamam mı kızım, soran olursa emmisinin oğluyla yaşıt deriz, kuzenine bakın gelin olur derseniz kızımızı verelim deriz "demişti.
Bir keresinde isteme gelen bir anneye, "benim kızım küçüktür, babası büyük yazdırmış, ondan okuldan mezun oldu" dedi.
Tam bu esna da kuzenim Emre içeri girdi . Her tarafı çamur , pislik içinde. Annem Emre'yi göstererek "ikisi aynı yaşıt, bu erkek versiyonu, diğeri kız ,dersen ki ben büyütüp gelin ederim şimdi verelim gitsin" demiş.
Kadın bir Emre'ye bakmış bir bana bakmış arkasına bakmadan evden kaçmıştı .Emre İstanbul'da büyümüş olsa da biraz dağınık bir çocuktu. Ben 15 yaşında, Emre 14 yaşındaydı o zamanlar. O gün daha iyi anladım okumanın değerini.
Büyükbabam" kız kız mı okur muymuş, okuyup da ne yapacak, elin oğluna mı bakacak, okumuş birine verin, evinde otursun nerde görülmüş kız kısmının okuduğu ,el aleme bizi mi güldürecanız" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I MASAL
Teen FictionBiri kanatları kırılmış Doktor,diğeri aşka kapalı iş adamı. Akraba olmalarına rağmen birbirini tanımayan iki kişi.Biri aşkı ilk defa istiyor.Diğeri hayatın ona yaşattığı acılar ile mücadele ediyor. Aşk kazanacak mı? Kaybedecek mi? Yaralar iyileşip...