Kitaptaki birkaç yeri hatalardan dolayı tekrar düzenledim. Önceden de kütüphanenizdeyse güncelleyip okuyunn. Naya'nın adı önceden Nevaydi bu yüzden bazı yerlerde karışıklık olmuş. O tür hatalarda beni uyarırsanız sevinirim. Olabildiğince hataları düzeltmeye çalıştım fakat insanlık hâli olarak bazı yerleri kaçırmış olabilirim. İyi okumalarrr𓆙
Gerçeğin açtığı yaradan dolayı yalanı yara bandı olarak kullanıyordu insanlar. Fakat bazı yaralar öylesine derindir ki bırak, yarabandını; dikiş bile yalancıdır, o yaraya. Gerçek, yara açmadığında güzeldir. Yalan, ise o yarayı kapatabildiğinde.
Ve bir de şunu eklemek istiyorum; yaranız yoksa yara bandına ihtiyaç duymazsınız.
~Aptal bir yazardan, aptal notlar
𓆙
"Ohaaa," dedi Naya gökyüzünden gözlerini çekemezken. Babası ona dışarı çıkmamasını aksi takdirde hasta olacağını söylemişti fakat Naya söz dinlememe konusunda kesinlikle kararlıydı.
"Şövalye, şövalye" diye bağırdı bahçeye koşarken. Sevinç teyzesinin evine girdi. Koşa koşa Utku'nun odasının yolunu tuttu. Hızla Utku'nun odasının kapısını açınca, "Yine ne oldu, okyanus?" diye sordu. Utku bitkin bir şekilde Naya'nın ıslanmış saçına ve su içinde olan üstüne baktı. 11 yaşında olmasına rağmen, bu 8 yaşındaki kızdan dolayı oldukça olgundu.
"Görmüyor musun, şövalye? Gökyüzü ağlıyoooğğgrrr!" deyip eliyle gökyüzünü işaret etti. Utku olumsuz anlamda kafasını sallayıp, "Gökyüzü ağlar mı hiç, okyanus? Yağmur yağıyor," deyince Naya sinirle Utku'ya baktı. Gökyüzü ağlıyordu, işte. Gözlerinde bir sorun falan mı vardı acaba? "Hayır, şövalye! Gökyüzü ağlıyor," dedikten sonra tekrar gökyüzünü gösterdi. "Al işte! Böyle dediğin için daha çok ağlamaya başladı. Hadi dışarı çıkıp gökyüzünün gönlünü alalım!" deyip Utku'nun bir şey demesine izin vermeden elinden tuttu. Koşarak dışarı çıktıklarında, turuncu gökyüzünde yağan ılık yağmur doğayı güzelleştiriyordu.
"Baksana, şövalye. Benim annem yok diye ağladığımdaki sıcak gözyaşlarım gibi akıyor gözyaşları. Acaba onunda mı annesi yok?" Utku bu sefer büyük bir hüzünle Naya'ya baktı. Naya'nın annesi yok diye her gece gökyüzüne bakarak ağladığını biliyordu. Naya'nın babası; Mesut amcası ona hep annesinin cennette olduğunu ve Naya'yı izlediğini söylüyordu. Fakat bu yine de fayda etmiyordu. Nasıl hem ağlak hem de neşeli ve yaramaz bir kız olmayı becerdiğini çok merak ediyordu, Utku. Ağlamaktan çekinmezdi Naya. Saklamazdı da.
"Hadi, şövalye! Özür dileyelim gökyüzünden." Utku olumlu anlamda başını salladı. "Susacaksan yaparım, okyanus," deyince Naya yüzünü bir gökyüzüne bir de Utku'ya çevirdi. "Söz! Susacağım, yeter ki özür dileyelim de; gökyüzü üzülmesin."
Bu yaşa göre oldukça zeki bir kızdı. Tabii yağmur yağdığında gökyüzünün ağladığını sanması dışında. "Özür dilerim, gökyüzü. Seni kıracak bir şey yaptıysam, bir daha yapmam," deyip kafasını Utku'ya çevirdi ki o da özür dilesin. Utku bıkkınlıkla gökyüzüne baktı. "Özür dilerim, gökyüzü." Naya'ya göre bu çok güzel bir özür olmasa da özürdü sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ DİKİŞLER
Aksiyon"Çok mu seviyorsun beni?" diye sordum dudaklarımdaki buruk gülümsemeyle. Başını salladı. "Çok," dedi sevgisini gözlerinde belirtirken. "Ne kadar çok?" Sorumla gülümseyen bu sefer o olmuştu. "Seni öldürecek kadar." Dikkat! Kitapta yetişkin içerik tü...