~2~Rüya

142 13 1
                                    

Yürüdüm ona doğru, aramızda birkaç adım vardı. Yüce Rabbim sen bana sevgilini göstermedin ama, bana Fatıma'yı görmeyi nasip ettin.Sana şükürler olsun, ya onu da bulamasaydım, ya o nur yüzlüyü göremeseydim. Sana varlıklar adedince şükürler olsun... O Fatıma, yeryüzünde gül kokulu nebiye en çok benzeyen. Belki seni göremesim ama inan seni en derinimde hissettim efendim. Ali'nin kudretini, Fatıma'nın iffetini gördüm. Onlar senin ruhunun aynasıydı. Onları sende,seni onlarda gördüm, hissettim sultanım. Gelsen yanıma, benide o merhamet deryası yüreğine alsan, benide kızın gibi görsen, bana kızım desen, birlikte mescide gitsek. Sen önde imamımız biz Fatımayla arkanda cemaatin olsak. Sonra çıksak birlikte mescitten bir yanında ben, bir yanında Fatıma, yürüsek, inletsek ayak seslerimizle Mekke'yi. Göstersen varlığını " Ben burdayım, ölmedim" desen. İslamiyet sancağını sen taşısan en önde, en yüce, en sevgili. Ama yosun ne yanımdasın, nede bana kızım diyorsun. Ama biiyorum, hissediyorum orada beni bekliyorsun, tıpkı benim seni beklediğim gibi, tıpkı benim seni özlediğim gibi... Allah'ım bana dünyada onu görmeyi nasip etmedin, bari cennetinde beni ona komşu eyle. Hatta komşu değil beni ona kardeş eyle. Dayanamam onun hasretine biraz daha. Yıkarım aramızdaki duvarları... Ama zarar veremem ya senin cennetine sen yinede beni onunla bir köşkte ağırla, şu aciz kulunun duasını sen kabul eyle... Bak sultanım senin şehrindeyim, hala sen kokuyor Mekke hiç kokmadığı kadar, hala seni yaşıyor Mekke hep olduğu gibi. Bir şey eksik, çok şey eksik, sen eksiksin Sultanım...Kabe'ye dokunmak istiyorum, yaklaşıyorum ona, o da sen kokuyor efendim. Hacer-ül Esved'e yürüyorum. Sanki senin ellerinin kokusu var üzerinde, demek ki iki kabileye hakemlik yaptığın zaman kokun sinmiş ona, ellerinin sıcaklığı hala üzerinde ve basamaklarda sanki ayak izlerin. O basamaklardan Mekkelilere seslenişini düşlüyorum. Kaldırıyorum başımı hala durmuyor gözyaşlarım. Nur Dağı'nı görüyorum Hira Mağara'sı ilişiyor gözlerime, o soğuk gecelerde üşüyüşün geliyor aklıma, titreyişin geliyor. Rabbine yakarışın geliyor. Allah'ım sen herşeyi gören, bilen, duyansın ne olurdu hiç dökülmeseydi gözlerindeki inci taneleri, ne olurdu o hiç üzülmeseydi. Aklıma geldikçe üzülüyor, olduğum yerde eriyor Mekke'nin kavrulan kumlarına karışıyorum. Taif'e dönüyorum. Bir Ah! çekiyorum içimden Ah! ki ne Ah! Safa ile Merve arasında gidip geliyor sesim. Hz. Hacer'in su arayışındaki telaşıyla karışıyor kalbimde kopan Ah!lar. Ah! Sultanım nasıl taşladılar seni orada, nasıl kıydılar o gül cemaline, baldan tatlı sözlerine, yürekleri titreten sesine, o heybetli duruşuna. Keşke, keşke! Taif'e gittiğinde yanında bulunsaydımda sana siper olsaydım, seni kollasaydımda senin tek bir teline bile zarar vermeselerdi. Belki ben seni taşlardan korurdum lakin yürek yarana çare olamazdım ya sultanım! Ona tek çare Allah. O zamanda tüm gece namaz kılardık seninle, ayaklarımız şişene kadar. Ama şimdi yoksun gönlümün sultanı, başımın tacı. Yoksun işte ama biliyorum ki sen görünürde yoksun, oysaki sen hep aklımda, yüreğimde en baştasın. Ey Sultan-ı Resul al benide yanına, koyma beni buralarda, senin hasretinle küle dönmek üzere olan bedenimle al beni yanına. Ne olur ki yanında olsam, dizinin dibinden ayrılmasam, her gittiğin yere ardından küçük bir kız çocuğu edasıyla nazlı nazlı yetişmeye çalışsam sana. O güzel yürüyüşünü heybetli duruşunu taklit etsem kızar mısın bana? Kızmazsın değil mi? Çünkü ben senin küçük kızınım bana kıyamazsın değil mi?
O karanlık gecelerde ümmetim ümmetim diye gözünde yaş bırakmayan sevgili şimdi bizi bırakıpta neden gittin? Sana kavuşmama bu kadar az kalmışken neden gittin? Gel Sultanım, daha fazla dökülmesin gözlerimden yaşlar, hadi gel bekliyorum seni. Amime annemizin evindeyim dünyaya ilk teşrif ettiğin yerdeyim. Seni bekliyorum, sen kokan bu evde seni bekliyorum. Hadi Sultanım daha fazla bekletme artık. Çabuk gel...

Fatıma'nın GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin