1. Bölüm

472 50 41
                                    


Evet yeni fic ile karşınızdayım. Beğeniceğinizi düşünüyorum ve beğenmenizi diliyorum

İyi okumalar.

••••••••

Büyük bir sevinç, ortalığı yakıyordu, herkes mutluydu yeni kralları Sano Manjirou olacaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Büyük bir sevinç, ortalığı yakıyordu, herkes mutluydu yeni kralları Sano Manjirou olacaktı. Manjirou odasında ki büyük camından adıyla haykıran, tezahürat eden halkına bakıyordu. Üzerinde beyaz şık bir kraliyet elbisesi vardı. Halk kıyafeti ise kötüydü halkı açlıktan sürünüyordu bunu değiştirmek için kral olmaya yemin etmişti Manjirou.

Burası kara halkıydı. Yıllardır bolluk, bereketlik içinde olan bir krallıktı, ta ki güçlerini kontrol edemeyene kadar. Kara halkı 80 yıldır sefillik içindeydi. Bu durum Manjirou doğusundan beri böyleydi ki Manjirou 17 yaşındaydı erkenden kral olacaktı bunu isteyen halktı. Manjirou halk tarafından yenilmez Mikey olarak tanınıyordu. Girdiği her savaşı kazanmış asla kaybetmemişti buna rağmen sefilli, kara halkının yakasını bırakmamış durumları her geçen gün daha da kötüye gitmişti.

Peki ya bu iş nasıl başladı. 80 yıl önce başa geçen kral aç gözlüydü. Ateş gücünü çok istedi ve bunun için duman denen krallığı yok etti onların gücünü kralın kalbini sökerek aldı ve kendi damarına enjekte etti. Sonra ise su gücünü istedi. Siren halkında bu gücün olduğunu düşündü ve ateşi sayesindedir toprakları kuruttu denizi buhar etti, sirenleri öldürdü ama gücü elde edemedi... Bütün sirenler öldü okyanus çekildi ve buharlaşmaya başladı, topraklar kurusu bitkiler soldu geriye sadece 2 krallık kalmıştı buz krallığı ve doğa krallığı. Buz krallığı su olmadığı için yavaş yavaş güçten düşmüştü, doğa krallığı da su olmadığı için bitkileri ölmüş ve halk gün geçtikte hastalanıp nüfusu azalmaya başlamıştı.

Buz krallığında iyi olan tek şey kraldı. Kral o kadar cimriydi ki, kendi sarayında en iyi şekilde bakılıyorken halkı açtı yavaş yavaş ölüyordu. Buz krallığı kendini yok ediyordu. Kara halkı da onlardan farkı yoktu. Aylardır yağmur yağmıyordu. Ateş gücü her şeyi berbat etmişti. Onları güçlü kıldıkları doğruydu ama güçlü olmanı sağlayan şey canını acıtan şeydir. Bu doğruydu.

Doğa krallığı nasıl mıydı?  Doğa krallığı son üç senede o kadar ilerlemişti ki. Başlarına geçen yeni kral ile ülke ölümden kurtulmuştu. Kral ülkesini kurtarmak için elflerle savaşmış, büyücüleri öldürüp, kimsenin elde edemeyeceği o sopayı yaratmıştı. Sopa diyip geçmezdik o kadar güçlüydü ki o sopa. Bitkileri sussuzluktan kurtarmış ve yeniden yaşam vermişti, hastalar iyileşmiş ülke cehennemden kurtulmuştu. O sopayı elde etmek için başka krallıklar çok kan dökmüştü ama kimse elde edememişti. Bu kral 16 yaşındaydı evet 16 yaşındaydı. Manjirou bu çocuğun inanılmaz güçlü olduğunu düşündükçe gülümsüyordu onla savaşmanın eğlenceli olduğunu düşünüyordu ama onu yanıltacak gerçeklerle yüzleşmeden önceydi bu düşünce tabi.

Kapının çalınmasıyla Manjirou gözlerini hiç halkından ayırmadan konuştu. "Gir." İçeri giren kişiye bakmıyordu Manjirou. İçeri giren siyah uzun saçları olan onunla yaşıt bir gençti. Manjirou görmese bile eğildi. "Tören başlayacak." Manjirou sadece kafasını salladı. "Gidelim Baji."

Manjirou gözlerini halkından ayırdı ve Baji nin onun için açtığı kapıdan çıktı. Baji de arkasından geliyordu. Bütün görevliler eğiliyordu. Manjirou nun dudakları alayla yukarı kıvrıldı. Artık prens Manjirou değildi, kral Manjirou olmuştu. Yıllardır bunu bekliyordu. Manjirou nun sert adımları koridorda yankılanıyordu. Baji de, gülümseyerek Manjirou ya bakıyordu. Bu sarayda beraber büyümüşlerdi, Manjirou nun bu günü uzun zamandan beri beklediğini en iyi, bilen oydu.

Manjirou büyük kapının önüne geldiğinde görevliler iki kapıyı açtı. Manjirou içeri adımladığında tahta oturan babasını gördü. Tahta doğru adımlarını hızlandırdı. Bütün ülke onları görebildiği bir yerdi bu oda. Balkonluydu. 3 tane taht odası vardı bir tanesi kralın önemli toplantıları içindi diğer kölelerin geldiğinde kralı tanıması ve ondan korkması için büyük bir özenle hazırlanan taht odasıydı. Diğeri şuanda olan ise büyük balkonlu bütün ülkenin görebileceği bir taht odasıydı.

Sano Manjirou kralın önünde eğildi. Kral kafasındaki tacı çıkarıp oğlunun kafasına usulca koydu. Bütün ülke sevinç çığlıklarına boğuldu. Manjirou nun dudakları alayla kıvrıldı ve kafasını kaldırdı. Kral en güzel gülümsemesini oğluna başetti. Manjirou sarayın balkonuna çıkıp gözlerini sevinçle çığlık atıp kutlayan halkına çevirdi cebimdeki kılıcı çıkardı ve güneşe doğrulttu.

"Halkım size yemin ediyorum ki en güçlüsü biz olacağız! En güçlüsü kara halkı olacaktır buna and içerim!"
Ülke Manjirou nun adını bağırarak tezahürat yapmaya başladı. Manjirou nun gülümsemesi daha da büyüdü. Eski kral elini Manjirou nun omzuna koydu. Manjirou kafasını ona doğru çevirdi. Yüzünde şefkatli bir gülümseme vardı.

"O sopayı alırsak ülkemiz bereketlenecek! Gücümü bu güne kadar iyiye kullanamadım ama sen kullanacaksın Mikey buna eminim oğlum. O sopayı doğa kralının elinden alırsak ölmüş topraklarımız yeniden yaşayacak her şey senin elinde! Oğlum, bu ülke seni Yenilmez Mikey olarak bildi. Sen yenilmezsin."
Manjirou gülümsedi. Evet o yenilmezdi.

"Evet ben yenilmezim bunu biliyorum baba."
Eski kral Manjirou nun omzunu patpatladı. Oğlunun iyi bir kral olacağına o kadar emindi ki. Fakir, sefillik içinde sürünen halkına, güneş ışığı olacaktı Manjirou.

"Doğa prensinden o sopayı alman gerek. O sopa bizim tek kurtuluşumuz olabilir."
Manjirou kararlı gözlerini güneşe çevirdi. Aylardır yağmur yağmıyordu, güneş tepeden inmiyordu, halk sefillik içinde sürünüyordu kara halkı buna layık değildi, kara halkı en iyisine layıktı.

"O sopayı her ne olursa, olsun alacağım." Manjirou nun kırmızı gösterişli tacı güneşte öyle bir parladı ki. O parlaklığa Manjirou nun hırsla kararmış gözleri eşlik ediyordu.

•••••••

Manjirou nun tacını hem medya da hemde hikaye ye başlamadan önce gösterdim. İyi okumalarrr

King Of FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin