Arkadaşlar bu bölüm ve diğer bölümde Mirio nun hayat hikayesini öğrenciz merak etmeyin öyle fazla uzatmam ama biraz empati olsun istiyorum.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••Takemichi sudaki yansımasına bakıyordu. Manjirou hiçbir şey söylemeden çekip gitmişti. Takemichi de ormanın en derin yerindeydi. Manjirou giderken arkadaşlarını da alıp götürmüştü. Mirio hala burdaydı. Takemichi su da yansımasını gördü.
"Neden gitmedin."
"Bunu anladın değil mi? Seni kimse kabul etmeyecek Takemichi, kimse seni sevemeyecek. Sen kincisin intikam için bütün sevdiğini hatta, gerekirse halkını bile ortaya koyarsın, bu huyların yüzünden kimse seni sevemeyecek. Kimse sana benim verdiğim değeri veremeyecek."
Takemichi gülümsedi ve elini suya daldırıp parlak bir taş çıkartıp ona bakmaya başladı. Mirio hala ordaydı. Takemichi, Mirio ya bakmadan konuştu.
"Evet beni kimse sevmeyecek, senden başka. Ama seni ben bile sevmeyeceğim Mirio. En azından ben hem halkım tarafımdan hemde senin tarafından seviliyorum ama seni halkını bırak annen ve baban bile sevmedi, bende sevmeyeceğim."
Mirio nun gözleri doldu ama buna rağmen acı dolu bir şekilde gülümsedi ve Takemichi ye baktı.
"Çocuğumuzu ben öldürmedim."
"Evet öldürmesi için başka birinin eline verdin çünkü yapamadın."
Demişti Takemichi gülümseyerek."Neden beni dinlemiyorsun?"
"Mirio sen, sana acımam için savaşa kendi kızını getirdin. Kızına travma olacağını bilerek kızını buraya getirdin. Sarayındaki etrafında dönen kaltakların yanına git. Bu saatten sonra seni dinleyecek tek kişi onlar ama onların da ne dinlemek istedikleri malûm."
Diyip ayağa kalktı ve Takemichi yürümeye başladı.Mirio ise Takemichi gittikten sonra göz yaşlarını serbest bıraktı.
Flacback
Kırmızı saçlı çocuk elindeki resimle sarayda koşuyordu. O kadar neşeliydi ki. Yüzü gülüyordu. Büyük odaya geldiğinde elindeki resim düşmüştü. Gördüğü görüntüyle alt dudağını ısırdı.
"Morio."
Diyip beyaz saçlı mavi gözlü ikizine baktı. Babası ikizini saçlarını okşuyordu. Mirio doğduğu günden beri bir kere bile saçlarını okşamamıştı babası. Mirio babasının gözüne girmek için her şeyi yapıyordu ama ikizi şuan gülerek babasıyla konuşuyordu.Mirio yine de yüzüne zar zor bir gülümseme yerleştirdi ve yere düşürdüğü resmini alıp babasına doğru ilerledi.
"Baba bak resim çizdim."
Kral resme bile bakmadı."Güzel."
Diyip kağıdı buruşturdu.
Mirio yine de 'güzel dediği için mutluydu. Bir dahakine belki bakardı. Mirio tam çıkacakken kral seslendi."Mirio."
"Evet baba?"
Küçük çocuk öyle mutlulukla sormuştu ki. Babası ona seslendi diye çok mutluydu."Al bunu çöpe at."
Diyip Mirio nun yaptığı resmi Mirio ya geri verdi. Mirio elleri titreye titreye resmi aldı ve gülümsedi."Tamam baba atıyorum."
Dedi ve kapıdan çıktı.Bu olay Mirio 4 yaşındayken yaşanmıştı.
~~~~~~~
Morio, ikizini süzdü çok çalışıyordu babasının gözüne girebilmek için resmen kendini yırtarcasına çalışıyordu. Morio sırıttı.
"Benzemesek evlatlık olduğunu düşünürüm."
"Neden ki?"
Mirio tüm saf niyetiyle sordu."Aslında evlatlık olan çocuğu bile sever aileler. Senin durumun farklı sevilmiyorsun ölsen kimse farketmez, farketse bile umursamazlar."
Diyip kıkırdadı Morio."Çık dışarı."
Mirio o kadar soğuk bir sesle konuştu ki."Sen bana emir veremezsin-"
"Eğer şimdi odadan çıkmazsan zira olacaklardan sorumlu olmam. E tabi eğer kalacağım diyorsan, sen ölürsen kimsenin farkedip farketmemesini gerçek olarak test etmiş oluruz Morio."
Mirio nun sesinden saf nefret akıyordu. Saf bir nefret. Morio yutkundu ve odadan çıktı."Morio odadan çıktığı gibi, Mirio çığlık atarak odadaki her şeyi devirmiş ve parçalamıştı.
"Senden, beni sevmeyen babamdan, beni umursamayan annemden ve emirlerime uymayıp, beni dinlemeyen bu saray görevlilerinden nefret ediyorum!"
Mirio bunu yaşadığında 9 yaşındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
King Of Fire
Fanfiction3 kıta, üç kral. Herkesten nefret eden ve fakirlik içinde sürünen kara halkı ateş gücüyle kendini mahvetti, buz halkı ise o kadar zengin olmalarına rağmen, krallarının cimriliği yüzünden bu zenginlikten mahrum bırakılan aç bir halktı, onlara verilen...