2. Bölüm

255 37 24
                                    

Medya: Manjirou nın kıyafeti.
Altaki taçta savaş tacı.

Keyif almanız dileğiyle.

••••••••••

Manjirou siyah çantasını sırtına taktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Manjirou siyah çantasını sırtına taktı. Bu gün o sopa Manjirou nun olacaktı. Kral Manjirou nun olacaktı.  Siyah savaşcı kıyafetini aynada kontrol edip kafasındaki büyük tacı çıkarttı onun yerine savaşa giderken taktığı tacını taktı. Kıyafeti kapşonluydu. Anının ortasında ki kırmızı taşlar sarı saçları yüzünden çok dikkat çekiyordu. Bu Manjirou nun suratını çekici gösteriyordu ki Manjirou halkındaki kızların, rüyasını süsleyecek türden yakışıklı bir erkekti.

"Hazır mısın Mikey?"
Odaya giren sarı örgülü saçları olan, uzun boylu bir çocuk ile Manjirou gözlerini aynadan çekti ve uzun çocuğa bakıp gülümsedi.
"Hazırım Ken chin gidelim."
Sarı saçlı çocuk başını salladı ve Manjirou için açtığı kapıdan, Manjirou nun çıkmasını bekledi. Manjirou kapıdan çıkınca arkasından takip etti.

Koridorda adım sesleri gene yankılanıyordu. Kazanmadan dönmek yoktu. Uzun çocuk, kralın arkasından yürüyordu. Manjirou kapşonunu taktı ve adımlarını hızlandırdı. Bahçeye çıktıklarında onlar için hazırlanan atlardan siyah olana kendi atına bindi Manjirou. 5 kişilerdi. Hemen savaş başlatmak gibi bir amaçları yoktu. İlk önce isteyecek vermezler savaşacaklardı. Manjirou, doğa kralını o kadar merak ediyordu ki. Kafasında kaslı güçlü bir kral olarak hayal etmeye başlamıştı onu.

"Draken!"
Bahçeye sarı uzun saçları, sarı gözlü, güzel bir kız mavi elbisesini parmak uçlarıyla tutarak girmişti. Nefes nefeseydi koştuğu belliydi. Uzun, sarı örgülü saçlı olan çocuğun yanına gitmişti direkt.

"Emma?"
Manjirou nun meraklı sesiyle Emma gülümsedi. "Sizi savaşa gitmeden görmesem aklım sizde kalır."
Manjirou gülümsedi, Draken denen uzun çocuğun da yüzünde bir gülümseme vardı.

Draken kendinden kısa kızın, yüzünü kapatan sarı saçlarını parmaklarıyla Emma nın kulağının arkasına aldı ve Emma nın yanağını okşadı. Emma nın yüzünde bir gülümseme vardı. Emma da, Draken in yanağını okşadı ve parmak uçlarına çıkıp Draken in yanağını öptü.

"Size inanıyorum halkımıza yeniden bolluk ve bereketi getireceğinize, gönülden inanıyorum." Uzun çocuk gülümseyip, Emma nın saçlarını okşadı. "Getireceğiz."
Pembe saçlı, yeşil gözlü çocuk sıkılmış olacak ki üfleyip duruyordu.
"Hadi gidelim daraldım!"
"Patlama be!" Diyip söylenerek beyaz atına bindi Draken.

Sarayın büyük kapıları açıldığından ilk önce halk onları görmüştü. Genç kızlar onlar, özellikle de Manjirou ya bakıp kıkırdayıp, kendi aralarında konuşuyordu. Manjirou en güzel gülümsemelerinden birini halkına gösteriyordu. Halk ihtişamla parlayan krallarına bakıyordu. Atların adımları hızlandı ve büyük köprüden geçildi. Artık ormana girmişlerdi. Doğa krallığı uzaktaydı. Dinlenerek 4 güne gidebilirlerdi ama Manjirou dinlenmeyi uzatmayacaktı. Hesaplamasına göre bu süreyi 2 güne duşebilirdi. Arada bir atların dinlenmesi için dururlarsa o sırada ihtiyaçlarını giderirlerdi.

Baji, beyaz atını Manjirou nun siyah atının hizasına getirdi. Baji de kafasına siyah kapşonunu taktı. Manjirou, Baji nin bir şey söyleyeceğini anladı ve kafasını Baji ye çevirdi. Ormanda atın koştururken yere vuran toynağın sesi yankılanıyordu. Beş kişi de sessizdi ölüm sessizliği vardı.

"Efendim Baji?"
Baji gülümsedi arkadaşı onu çok iyi tanıyordu ve bu çok hoşuna gidiyordu. Manjirou nun Baji yi tanıdığı kadar, Baji de Manjirou yu tanıyordu.

"Doğa krallığı... Yeni kralları çok güçlü olduğunu duydum Mikey. Adam kimler, kimleri dize getirmiş, yeri geldi öldürmüş halkı için yapmış! Bu adamı yenebilir miyiz?"
Manjirou nun da günlerce aklında bu soru dolanmış, uykularından olmuştu. Halkı için yenmek zorundaydı.

"Yenmek zorundayız Baji. Başka şansımız yok. Topraklarımız ölüyor. Son seçenek bu. O asa mıdır sopa mıdır bilmem ama o bizim olmalı! Gerekirse zorla."
Baji sırıtmaya başladı. Karşılarında olan kral en fazla beş tane savaşa girmişti. Beşinden ikisi elfler, kalan üçüyse cadılardı.

"Zaten nerden bakarsak bakalım toy olduğuna eminim hallederiz."
Manjirou nun, dudakları da aynı Baji gibi alayla kıvrıldı.

"Kusura bakmayın ama o sopayı alıp götümüze de sokabilir bence, böyle bir seçenekte var."
Baji sinirle, sarı mavi karışık saçlı oğlana baktı. Yanındaki pembe saçlı çocuksa kahkaha atıyordu.

"Rin, Sanzu kesin sesinizi!"
Diye tısladı Baji. Rindou omuz silkti ve sessiz kaldı. Sanzu ise kahkahasını bastırmak için kendiyle savaşmış ve savaşı kazanmıştı.

King Of FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin