↬final: saying goodbye to undine.

518 50 29
                                    

undine'e veda etmek.

undine'e veda etmek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Safir Prens ağlıyordu.

Ejderhanın sırtında isyan eden genç bir tanrı gibi öfkeyle dolup taşıyordu.

Gökyüzündeki yağmur damlaları onun hüzünlü vedasını gizlemek ister gibi şehrin üzerine yağarken; Aemond Targaryen'in duyduğu acıyla haykırıyor olması, şimsekleri dahi prensin huzurunda sessiz kılmaktaydı.

Kalbi derin bir hançer yarası almıştı.

Kanıyordu hislerine.

Gözyaşları ile birlikte karışıyor, öfkesinin ateşinde kaynıyor ve damarlarında kaybetmenin yarattığı zehre dönüşüyordu.

Parçalanıyordu hırsları.

Undine onun kollarındaydı, ruhu çoktan yabancı'nın diyarına gitmiş olsa da prensin göğsüne yaslı duran yüzündeki ifadesi uyuyor gibi huzur ve tuhaf bir tebessümle doluydu. Kanı, tek gözlü prensin ellerine ve kıyafetine sinmişti. Artık ejderhanın sırtında heyecanla atan kalbi yoktu. Neşeli çığlıkları duyulmuyor, Prens Aemond'u her an aşağıya düşecek korkusu ile sıkıca tutan elleri de hareket etmiyordu. Buz gibiydi teni. Siyah saçları ıslanıp cansız tenine yapışmıştı. Nefes almıyordu. Onun artık nefes almıyor oluşu, Aemond'un gökyüzüne haykıran sesindeki kalp kıran tını için bir sebepti.

Undine gitmişti.

Tanrılar, Aemond'a armağan ettikleri o güzel su perisini acımasızca ondan geri almışlardı.

Merhametsiz anne'ye lanet etti.

Undine'i alıp götüren yabancı'ya yalvardı, geri istedi kızı. Ancak ölümün diyarına gidenin bir daha yaşayanların topraklarında yeri olmazdı.

Aemond Targaryen ölümün diyarına kadar sürmek istedi ejderhasını.

Ne yazık ki yolu bilmiyordu.

Vhagar onun kalbindeki derin acıyı duyarak eşlik etti binicisine. Kükredi. Yara almış gibi tüm sesini duyurdu başkente. Aemond isyan ettikçe o da alevini püskürtüyor ve karanlık geceyi aydınlatıyordu. Yağmur bulutlarını kanatları ile yararak uçuyor, prensi ve artık ölü olan kızı olmak istedikleri tek yere götürüyordu.

Onlara ait olan yere.

Karanlık göle.

Undine hiçbir zaman ait hissetmemişti toprağında yürüdüğü diyara. Gökyüzü de ona hep çok uzak olmuştu. Beyaz Piç'e ise tek bir kaçış yolu kalmıştı. Doğduğunda tanıştığı suyla arasında garip bir bağ vardı. Damarlarındaki Targaryen kanına rağmen her zaman suyu daha fazla sevmiş, dalgaların arasında hep iyi hissetmişti. Ormanın ortasındaki göl bu yüzden özeldi. Onun gerçekten nefes alabildiği tek yer, orasıydı.

white bastard | aemond targaryenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin