↬rain and sapphire.

430 52 11
                                    

yağmur ve safir.

Undine, Prens Daemon Targaryen'in tek kızıydı. Ancak babasını hiçbir zaman görmemişti. Bu yüzden adamı özlemezdi.

Merakı sonsuzdu lakin.

Herkes kadar.

Başkentte efsaneler ve kahramanlar unutulmazdı. Kokuşmuş sokaklarında dilden dile anlatılır, anılır, özlenir ve merak edilirdi eski sahipleri. Şarap nehir gibi akardı taverna masasında. Bir fahişe dans ederken güler, onu izleyen müşteriler düşünürdü. Kral toprakları eskiden daha canlıydı. Eski denilen on yedi yıl öncesiydi şimdiki halkın zihninde. Çünkü Şehrin Prensi uzun yıllardır yoktu evinde. Gitmişti. Sonra ise bir daha geri dönmemişti.

Beyaz piç epey hikaye dinlemişti bu pis kentin eski kahramanlarına dair.

Çoğu anı babası hakkındaydı.

Adamı başkalarından dinleyerek tanımak, gayrı meşru çocuk olmanın bir cezasıydı Undine'e göre.

Önemli değildi.

Cezalara alışmıştı beyaz piç.

Prens Daemon Targaryen, aşağı tabakanın gözünde sekizinci tanrıydı. Sokakları kana bulayan infazları zihinlere kazınmış haldeydi, bir de tavernalarda geçirdiği uzun geceleri. Ejderha prensi acımasızdı, ciddi yüzlü ve zevkine düşkündü. Sokak şarabını ve az konuşan fahişeleri severdi. İpek Caddesi onun emrinde sayılırdı. Her kerhanede uğradığı bir odası, haraç kestiği mülkleri ve bahis oynadığı kumar dövüşleri vardı. Halk onun gözetimindeydi. Kimse ejderha prensinin gözlerine doğruca bakmaya cesaret edemezdi. Gözdesi Mysaria hariç. Şehirdeki tüm taşkın günleri, gözdesinin yanında sona erdirirdi prens. Fakat bir gün gitmişti. Vârisliği ondan alınınca öfkeyle kafa tutmuştu kralına. Kaçak olarak yaşadığı vakti ise Basamaktaşı'nda savaş kahramanı olarak telafi etmişti.

Yıllar önce, geceleri başkentin sahibi Prens Daemon Targaryen olurdu.

Şimdi ise kızı Undine, onun kan döktüğü sokaklarda dolaşıyordu.

Güneşli günler, karanlık çöküp parlak yıldızlar yerini alsın diye batardı. Ama pusuya yatmış bulutlar yağmur için hep geceyi bekliyordu artık. O gece vaktinde de yağmur bulutları tüm hiddetini kusuyordu halkın üzerine. Yollar çamurla kaplanıyor, tüccarlar tezgahlarını topluyor, şölen için kente misafir gelmiş askerler hanlara koşuyor ve dilenciler küfür ederek bir yerlere sığınıyordu. Sokaklarda sadece koşturan çocuklar ve yarım akıllılar kalmıştı. Geri kalanlar tavernalara, hanlara ya da zevk evlerine kaçmıştı.

white bastard | aemond targaryenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin