~Bismillahirrahmanirrahim~
{3. Bölüm}
"Nasılsın tontonum?"
"Allah'a şükür kızım. Hasret bırakıyorsun kendine, her gün o güzel yüzünü görsem daha iyi olacağım. Aynı apartmanda özler olduk." dedi babaannem.
Bugün günlerden pazardı ve babaannemlere kahvaltıya inmiştim. Bugün bütün aile burada olacaktı. Gerçi, daha bir Allah'ın kulu yoktu ama ben erkenden gelip biriciğimi görmek, hem de büyükler gelmeden onlara sürpriz yapmak istemiştim sofrayı hazırlayarak.
Dedem içeride uykusuna devam ederken babaannemi zorla sandalyeye oturtmuş mutfakta kahvaltı hazırlıyordum.
"Çalışıyorum babaannem. Yorgun oluyorum haliyle de... Ama söz, daha sık uğrayacağım eskisi gibi." deyip tezgahtan arkama döndüm ve öpücük attım yaşlı kadına.
"Deli kız." deyip gülen babaannemle sırıtıp yeniden önüme döndüm.
Patates kızartması, sucuklu yumurta, yine haşlanmış yumurta, kuymak, peynirli börek ve sosis pişirmiştim sıcak olarak. Gerisi de klasik kahvaltılıklardı. Her şeyi mutfaktaki masaya çıkardıktan sonra bahçedeki büyük masayı hazırlamak için arka kapıya gidecekken, çalan zille ön kapıya yöneldim.
Babaannemler girişten biraz yüksek olan dairede oturuyorlardı.
Üzerime feracemi geçirip kapıyı açtığımda elinde ekmeklerle Ali Haydar'ı beklemiyordum açıkçası.
"Günaydın." deyip tebessüme zorladı kendini. Hissetmiştim.
"Günaydın, hayırlı sabahlar." deyip içeriden geri çekilecekken Ali Haydar "Geçmeyeyim ben. Emine'yi almaya gideceğim. Ekmekler geçe kalmasın diye alayım dedim." deyip iki poşet ekmek ve bir de simitli poğaçalı poşeti bana uzattı.
Demek bugün kahvaltıda Emine de olacaktı.
"Peki." deyip ekmekleri elinden beceriksizce aldım adamın.
Vücudum benden bağımsız, yine harekete geçmişti...
Kapıyı kapatıp ardına yaslandığımda gözümden bir damla yaş firar etti. Yüreğimin avazını bir kaç damla yaşla susturmaktan başka çarem yoktu yine. Ben bu sevdayla ne yapacaktım Allah'ım?
Boşta elim olmadığından kollarımla göz yaşımı silip adımı seslenen babaannemin yanına, mutfağa gittim.
"Kızım, kimmiş gelen?" diye merakla soran kadına "Ali Haydar, babaanne. Ekmekleri verip gitti. Nişanlısını alıp gelecekmiş." dedim katı bir sesle.
Babaannem suratını buruşturup "Aman! O mendebur suratlı kızı da bir sevemedim gitti. Keşke işi falan çıksa da gelmese..." diyen babaannem tebessüm etmeme neden olmuştu.
"Şş babaanne! Ayıp ama. Halam duysa üzülür." dedim sahte bir kızgınlıkla.
"Kızmaz bana halan. Sanki o çok mu istiyor? Bizim gül gibi kızımız varken gidip elin ne olduğu belirsiz kızını yamadı başımıza! Allah aşkına yavrum, biraz olsun edep, saygı görsem seveceğim valla bak! Lakin nerede...? Burnu havada, saygısızın teki!"
Ah babaannem ya...
"Olsun babaanne. Sen yine de deme öyle şeyler. Ali Haydar'ı düşün. Müstakbel karısı hakkındaki düşüncelerinizi bilse nasıl üzülür?" dedim içim kan ağlayarak.
Babaannemin gül gibi kızımız varken, diye kastettiği kızın kim olduğunu herkes biliyordu. Ben de dahil... Ama biz kuzendik ve nasipten öte yol yoktu. Değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNEMEÇ
ChickLitİstihbaratta gizli görevde olan Ali Haydar ve babasını aynı uğurda kaybetmiş Nazenin'in aile apartmanında geçen aksiyon dolu aşk hikayesi. Adam sır küpüydü, kadınsa sabır... Adamın sırrı kadının sabrına mağlup olmamalıydı. Fakat hayat bu ya; hep olm...