Hamam // JEONGCHEOL

delikanlıya yakışan şeyler değil bunlar

Hamama gide gele Seungcheol'ün hangi günler geldiğini öğrenmiştim. Pazar veya cuma günleri, genellikle sabahın erken saatleri Seungcheol hamama dinlemeye geliyordu.

Seungcheol'ün erkeklerle işinin olmayacağı tezini çürütmek ve onu süründürmek için bir planım var. Adeta salına salına güzel bir kadın edasıyla aklını çeleceğim. Bir erkek buna karşı koyamaz, zira o kişi ben olduktan sonra...

İşte o planımı gerçekleştirmek için tam iki haftadır geleceği günü bekledim ve işte o büyüleyici an... Hamamdan içeri girdim. Üzerimde ne varsa çıkartıp peştamalimi bu kez göğsüme kadar çektim. Salık saçlarımın yanlarındaki tutamları balık sırtı örüp bir tarafına papatya taktım. Vücuduma birkaç hafta boyunca araştırıp bulduğum en güzel, olabildiğince afrodizyaklı, büyüleyici parfümümden sıktım. Öyle güzel görünüyordum ki bakan bir daha bakacağı için mutluydum. Daha güzel görünebilmek ve dudaklarımı daha çekici bulması için kiraz renkli parlatıcımdan sürdüm. Siz de biliyorsunuz ki benim bir kızdan bile güzel olmam için kız kılığına girmeme gerek yoktur.

Ne kadar kıl sevsem de o gün bacaklarımdaki kılları almıştım. Bacaklarım artık pürüzsüzdü. Minik minik çıkan sakal ve bıyıklarımı da sinek kaydı tıraş etmiştim.

Ne demek Jeonghan'ın sakalı ve bıyığı yok?

Şimdi tam bir kadından bile güzel olmuştum.
Bütün bunları sabahın erken saatlerinde Seungcheol'ün hamama girdiğini gördükten sonra saunaya gizlenerek yapmıştım.

Kabadayı Seungcheol'ün ağır takunyalarının sesleri kapı önünden duyulunca hemen pozisyon aldım. Taşın üstüne uzanıp bir dizimi bükerek, bir elimi bükük dizimin üstüne, bir elimi başımın arkasına yaslayarak duvara yaslandım. Kalçalarımı örten peştemali yukarı sıyırdım.

İşte beklenen an: Seungcheol saunaya giriş yaptı. Sürgülü kapı açıldığında bağrı yanık göğsünü, peştemalin yukarısındaki kasık çizgilerinin üzerinde duran küçük tüylerin örttüğü karın kaslarını seyrederken elinde tesbihini sallaya sallaya ağır adımlarla gönlümün efendisi gelmişti. Gözlerini benden tarafa çevirdiğinde yanlış bir yere giriş yapmış gibi geri geri gidip kapıyı örtmüştü. O an panik olmuş yüzünün hali görülmeye değerdi. Bu benim planım işliyor demekti.

Fakat umduğum gibi gitmeyebilirdi. Boynumdaki dövmeyi unutmuştum, çabucak saçlarımla kapatmaya çalıştım. Seungcheol çok geçmeden tekrardan içeriye girdi. Sanırım beni ilk karşılaştığımız zaman gördüğü için tanımıştı. Belki de sadece benzetmişti. Ama kim olduğumu henüz bilmiyordu. "Siz?" dedi.

"Siz" demek ha... Bu saygı ifadesi de ne? Etkilendiğini biliyorum.

Oraya saatler öncesinden gelmiş gibi hiçbir şey söylemeden yerimden kalkıp beni izlediğini umarak kalçamı hafif hafif kıvırırken saunadan çıktım. Bu ona bir "Beni takip et." çağrısıydı.

Saunadan çıktıktan sonra alttan ısıtmalı göbek taşının üzerine yüz üstü uzandım. Tellak beni selamlayarak yanıma geldi. Bu arada size tellağın kim olduğunu tanıtmamıştım değil mi? O bu hamamın, en erotik, keseleme, işini yapan tellak Mingyu idi.

Henüz yönelimi hakkında emin olamasam da uzun boyu, kaslı kolları, kavruk teni ve yüzü ile aşırı yakışıklı ve seksi bir adamdı. Bu halde bir tellak olmak için fazla seksiydi. Dayılardan nasıl korunabiliyor, inanın hiçbir fikrim yok. Yerinde olsaydım güzel erkekleri tavlamak için yüzümü kullanırdım. Fakat benim için O, sırlarımı anlattığım bir dost ve akraba gibiydi. Ne fazla, ne eksik.

"Bu ne hal Jeonghan?"

Mingyu keseyi köpürtürken sordu. Normalde asla böyle giyinecek biri değildim. Kesenin üzerindeki büyük köpük sırtıma değerken gözlerimi kapadım. "Sorma, yine bildiğin gibi." dedim.