daddu daddu

375 34 56
                                    

"Yiğidim." dedi Jeonghan parmaklarını kabadayısının göğsünde dolandırırken. Seungcheol hâlâ uyuyorken ona küçük öpücükler sunuyordu.

"Ağır abiler uyurken melek gibi görünür mü, gözünü sevdiğim."

Seungcheol'ün uzun kirpiklerine, pürüzsüz yanaklarına bakıp iç geçirdi Jeonghan. Yanağını avucu içine alıp okşarken gözlerine öpücükler kondurmaya başladı. Onun ağır adamlığına kapılmıştı kalbi ilk başta ama bu kadar güzel olabileceğini hiç tahmin etmemişti. Gördüğü her yeni güzellik karşısında daha çok kapılıyordu ona. Ve şimdi onu her şeyiyle sevebilecek seviyedeydi yüreği.

Seungcheol'ün çıplak üstünde elini dolandırdı. Aynı bir karınca gibi. Yanlışlıkla düşmüş de çıkamıyor gibi... Yüzünü yasladı sonra. Bedenine kollarını sarıp gözlerini kapadı, bu anı hep hayal etmişti.

Yorganın altında kalmayan çıplak kolları ve sırtı sabahın serinliğiyle ürperirken Cheol'ün kıllı göğsü ona battaniye görevi görüyordu, hem de elektriklisinden...

Cheol gözlerini açana kadar böyle kalmayı istedi ve uyuyakaldı.

(Gülmeyin komik değil çk rmntk.)

Burnuna dolan kolonya kokusuyla uyanmaya başladığında elinin altındaki sıcak bedeni hissedemedi, eliyle boş yeri yokladı. Gözlerini açtığında sevdiği yanında yoktu. Bir anlığına otelde terk edilmiş hissetmemek için o kolonya kokusuna verdi umutlarını.

Yoksa erkekliğine yediremeyip terk mi etmişti?

"Mümkünatı yok." diye çıktı ağzından sözcükler.

Koku hala tazeydi. Tahminlerine göre daha yeni sürülmüştü.

"Daddu daddu?"

Bu lakabı ona dün gece takmıştı. Ona aegyolar yapıp güldürürken aklına geldiği sihirli sözcüktü. Cheol bu lakabı çok sevmişti. Bunu duyarsa ses verir muhakkak diye düşündü söylerken.

Yataktan kalkıp banyoya doğru ilerlediğinde "Dadduya!" diye bağırdı.

Banyonun kapısı açıktı ve içeriden birtakım tokatlama sesleri duyuluyordu. Kafasını uzattığında Cheol'ün yeni tıraş ettiği yüzüne kolonya sürdüğünü gördü. Jeonghan'ı duyunca durup şaşkınca bakmıştı. Jeonghan rahat bir nefes verip ayaklarını sürüyerek sevdiğinin bedenine sardı kollarını.

"Beni terk ettin sandım." dedi kırgın ses tonuyla.

Cheol bunu duyar duymaz dönüp Jeonghan'a baktı. Gözlerinde keskin bir bakış, yüzünde ciddi bir ifade ile "Erkek adam vakit geçireceğine değil, ömür geçireceğine hayatını verir." dedi.

Afallayan Jeonghan gözleri dolu dolu sevdiğine bakarken Seungcheol onu dudaklarından öptü. Onun öpüşüyle kolonyanın keskin kokusu doldu yine ciğerlerine. Beklenmedikti ve yine Jeonghan afallamıştı. Kısa öpüşünün ardından Cheol geri çekilip aynaya döndü tekrardan. Hafif ıslak saçlarını düzeltip kendisine yeniden koala gibi sarılan Jeonghan'ı kucakladı ve yatağa götürdü.

Jeonghan kendini olayın akışına bırakmış, takımlarını giyinen Cheol'ü izliyordu. Cheol komodine bıraktığı silahını beline takıp hazır vaziyetteyken Jeonghan'a da giyinmesini söyledi.

"Göreve mi çıkıyoruz?" dedi Jeonghan.

"Evde işler bizi bekler. Wonwoo merak etmesin sonra."

Cheol'ün cevabının ardından Jeonghan da kalkıp hazırlandı. Onun her dediğine tamam diyen bir kadın gibi hissettirmişti bu.

Serin rüzgarın arabanın camlarından geçerek yaptığı cereyan ile Jeonghan'ın siyah saçları savruluyordu. Cheol bu anın güzelliğine kapılıp sürekli Jeonghan'a çarpıyordu gözü, fakat gözleri bu güzellik ile ödüllenirken onun üşütmesine göz yumamazdı, camları kapatıp devam etti.

Hamam // JEONGCHEOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin