[21]

1.2K 160 114
                                    


"öp ya da terk et beni.
arada kalmak istemiyorum"



büyük bir aşkın meyvesinden doğmuş tek çocuktum ben. annem her zaman nezaketi öğretmişti, babam ise şefkati.

ve böyle büyüyerek bugünkü hyunjin olmuştum.

hiçbir zaman benliğim ile ilgili sorun yaşamamıştım. kimseye kötü bir göz ile bakmadığım için kendime de o gözle bakmamıştım hiç. kendimi en az yaşamayı sevdiğim kadar sevmiştim. sürekli gülmemin ve enerjimin tek sebebi buydu neticesinde.

fakat ilk defa kendimle ilgili sorunlar yaşıyordum. içten içe chan'ın söylediklerinde kötü bir niyeti olmadığını biliyordum çünkü chan'ı çok seviyordum ve o da beni seviyordu. ama yine de kendimi suçluyordum. ben jisung'un beni seveceği hiçbir şey yapmamıştım ki? ona kimseden farklı davranmamıştım. yanlış bir şey yapmamıştım ben.

aynı evin içinde olup konuşmasak da nereye gittiğini merak ediyordum. o da kötü hissediyordu ve yanında biri olmadan çıkması güvenli miydi bilmiyordum. odamın camından caddeyi izlerken hiçkimsenin gelmediğini görüp beyaz tül perdemi çektim ve düşük omuzlarla yatağıma ilerledim. yatağa oturup bağdaş kurup chan'ın eve geri dönmesini beklemeye başladım.

gelmeliydi, birlikte hiç konuşmadan yemek hazırlayıp farklı odalarda da yesek yemek yemeliydik. ben başka o başka bir koltukta otururken hiç odaklanamadığımız bir film izlemeliydik.

kapım çalındığında ne yapacağımı bilemeyerek yerimde kıpırdadım. eve gelse de yanıma geleceğini tahmin etmemiştim. chan'dan başka biri olmayacağını bildiğimden "girebilirsin." dedim. sesimi kendim bile zor duysam da o duymuş ve kapıyı aralamıştı. gözlerim kapıdayken kalbim hızlanmaya başlamıştı.

çünkü gelen chan değildi.

ne yapacağımı bilemeden öylece bakakaldığımda bakışlarımı yere indirdim. burada ne işi olduğunu bilmiyordum. neden gelmişti ki?

arkasından kapıyı kapattığını duyduğumda ellerimle yüzümü kapattım. onunla karşılaşmaya hazır hissetmiyordum.

odada sadece onun hareketlerinin çıkardığı ses vardı. nefesimi tuttum ve dudaklarımı birbirine bastırdım.

yatağın ucuna oturduğunda ne yapacağımı bilemedim ve hiç hareket etmedim. heyecanlanıyorum aynı zamanda da çekiniyordum.

çünkü hayatım boyunca kimseye kurmayacağım cümleleri ona kurmuştum.

benden hoşlananın sadece kendisi olmadığını söylediği mesaja kabaca cevaplar vermiştim. yalancı olduğunu, benimle oynadığını ve verdiğim sevgiyi hiç hak etmediğini söylemiştim. gerçeği bilmeden kurduğum cümleler şimdi ona karşı mahçup olmamı sağlıyordu.

"neden geldin?" diye sordum sessiz kalışımızdan rahatsız olarak.

"çünkü gelmeliydim." diye cevapladı. "neden bana bakmıyorsun?"

omu silktim. "çünkü bakmak istiyorum."

sessiz kaldı bir süre. bu süre zarfında ne yaptığını bilmiyordum. ona bakmak istemediğim doğruydu ama onu da özlemiştim.

"minho," diye söze girme ihtiyacı hissettiğimde o da benimle aynı anda başladı cümlesine.
"benden rahatsız oluyorsan gideceğim hyunjin. bu amaçla gelmedim buraya gerçekten."

hızlıca kaldırdım başımı ve ona baktım. "hayır hayır," dedim yanlış anlaşılmaktan korkarak. "rahatsız olmuyorum sadece,"

göz göze geldiğimizi yeni fark ederek sustum. gidecek sandığım için içimde oluşan korku ona bakma ihtiyacı hissettirmişti. tekrar gözlerimi kaçırdığımda oturmuş olduğu yerden bana doğru kaydı ve ben daha yüzümü kapatamadan  bileklerimden tuttu.

meet me at midnight, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin