✿"minho."
dakikalardır süren sessizlik devam ettiğinde kitapta kaldığım yere ayracı yerleştirdim ve yattığım yerden doğruldum.
"biliyor musun minho," dediğimde ancak gözleri bana çevrildi. "neyi sevgilim?" dedi.
"beni sevmiyorsun."
birkaç saniye, öylece yüzüme baktı. ne olduğunu anlamadığı yüz ifadesinden belliydi. "ne?" diyebildi sadece. kaşlarım çatıldı ve kitabımı yere bıraktım. "sana sesleniyorum niye duymuyorsun beni?"
elindeki kalem ve defterini kenara bıraktı ve elime uzandı. "çünkü ders çalışmak için anlaşmıştık ve ben de odaklanmıştım." tuttuğu elimden nazikçe beni kendine çektiğinde buna izin verdim. "sen ders çalışacağız deyince gerçekten ders çalışacağımızı düşünmemiştim." dedim. alayla güldüğünde çatık kaşlarla ona bakmaya devam ettim. "gerçekten beni sevmiyorsun minho ya."
"sevgilim, çok seviyorum. nereden çıkartıyorsun böyle şeyleri?"
"öpmüyorsun da."
eğilip dudaklarımdan öptü hızlıca. "kim demiş?"
omuz silktim. başını yana yatırdı. "kitabı bitirmem lazım, tezime ekleyeceğim çok acelem var dedin ya hyunjin, senin için buraya geldik ya?"
"minho," dedim daha çok yaklaşarak. "kitabı evde de okuyabilirim. sen beni ormanda hava çok güzelken sessiz sakin bir yere getirdin. sence burada ders mi çalışılır?"
kaşları havalandı başını iki yana salladı. "sen biraz fazla açıldın sanki."
tekrar omuz silktim ve ceketinin yakalarından tutup yaklaştım ona. "öp beni, öpmezsen beni sevmiyorsun diye ağlarım. yaparım bunu minho biliyorsun."
gülüp dudaklarımı dudaklarıyla buluşturduğunda rahatlıkla omuzlarımı düşürdüm. ellerimi ensesine birleştiğimde o da ellerini belime yerleştirdi. olmamız gereken pozisyon buydu.
kısa süreli öpücük minho'nun bizi ayırması ile sonlandığında ne olduğunu anlamadan suratına baktım. "kitabını bitir, sonra bol bol öpeceğim seni. sonra yapmadığında hiç odaklanmama izin vermedin diye ağlıyorsun."
"öyle bir şey yapmıyorum!"
emin misin der gibi bakışları üstümde dolandığında haklı olduğunu bildiğimden "of!" dedim ve tekrar ona arkamı dönüp kitabıma uzandım. kafamı bir dizine koyup kitabıma odaklanmak için hazırlandım. o da tekrar diğer dizinde duran çizimine döndüğünde sessizleştik.
birkaç dakika sonra eliyle okuduğum kitabın sayfasını eğdi ve üstüme eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. istemsizce dudaklarım kıvrıldığında geri çekildi ve tekrar öptü. gülüşümden öpmüştü tam şu an. hiçbir şey olmamış gibi tekrar doğruldu ve çizimine kaldığı yerden devam etti "ne yapıyorsun?" diye sordum kıkırdayarak. çatık kaşlarla kalemi kağıdının üzerinde gezdirirken "ilham gelsin diye uğraşıyorum." dedi.
kalbim hızlı hızlı atarken gülmekten başka bir şey yapamadım ve tekrar döndüm kitaba. birkaç dakika sonra telefon sesi kulağıma iliştiğinde yerimden kalktım. çantamda duran telefonu alıp aramayı cevapladım ve tekrar minho'nun dizine yattım.
"hyunjin!"
"buyurun benim." dedim gülerek. "nefes al anne!"
"hala gelmedin?"
"anne!" telefonu kulağımdan çektim ve saate baktım. saat henüz dört olmamıştı. tekrar yasladım kulağıma telefonu. "beş diye anlaşmıştık ya anne? saatin kaç olduğunu biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meet me at midnight, hyunho
Fanficve sonra sen ellerimi tuttun, ben de kalbinden vurulmayı bekleyen bir av oldum.