beklettim biraz ya ozur😞✿
eğildiğim masadan doğruldum ve sırtımı
gevşettim. yarım saate yakın bir süre not çıkarmaya çalıştığım eski kitap, beni yormuştu. gözlerimi yumup tekrar masaya eğildim fakat bu sefer uyumak içindi. sabah derslerimin hepsine girmiş ve yorulmuştum.diğer arkadaşlarım hala evlerinde uyurken ben erkenden derse gelmiştim.
kulaklığımdaki taylor'a eşlik ederek tadını çıkarmaya çalıştım hafif esintinin.
omzumdan dürtülmem ile kaldırdım başımı ve kulaklığımın tekini çıkardım.
"selam hyunjin!"
gülümsedim ve yana kaydım. "selam miyeon! otursana."
"teşekkürler ama derse yetişeceğim. sadece sergi alanında projenizi gördüm, çok sevdiğimi söyleyecektim. bir ara kahve içeri."
söylediklerini sessizce dinlerken el sallamasına karşılık verdim ve birkaç saniye etrafıma bakındım.
daha ben projemizi görmemiştim ki? daha doğrusu iki gündür minho'yu görmemiştim. ne ara heykeli buraya taşımıştı bilmiyordum. eşyalarımı hızlı bir şekilde kucakladım ve oturduğum banktan kalktım. koşar adımlarla açık sergi alanına ilerledim. edebiyat ve güzel sanatlar öğrencilerini birleştiren kulübün sergisi iki gün sonra yapılacaktı fakat bizim eserimiz erken gelmişti.
minho bana hiçbir şeyden bahsetmemişti.
yarış gününden sonra utandığımdan ve açıkça hislerimi belli ettikten sonra diğer adımı ondan beklediğimden yazmamış ya da yanına gitmemiştim. iki gündür okuldaydım fakat o yoktu ve üçüncü gün okula gelmeyi akıl etmişti.
sergi alanında dört eser gördüğümde çoktan belirlenmiş yerimize baktım. gerçekten de miyeon'un dediği gibi bir eser vardı fakat üstü kapalıydı ve etrafında kimse yoktu. heykelin yanına vardığımda kitaplarım ve çantamı yere bıraktım. heykelin yanında benim yazdığım kısa metine göz attım. sorunsuz bir şekilde temize geçirilmiş ve cam çerçeveye yerleştirilmişti.
gri örtünün ucunu tuttum ve zarar vermekten korkarak örtüyü kaldırdım.
beklediğimden daha büyük bir heykelle karşılaşmıştım.
bir çift vardı.
artemis ve orion'a benzemeyen ama onlardan izler taşayan bir çift. birinin vücudunda yıldızlar vardı, diğerininkinde çizikler. karşısındaki yıldızlarla döşenmiş vücuda dokunuyordu kadın. adamın gözleri kapalıydı. elim kadının bedenindeki çiziklere ulaştı. bunlar hata mıydı yoksa bilerek mi yapılmıştı?
"artemis, orion'u kendi elleriyle öldürdükten sonra yıldızlara götürdü." hemen arkamdan gelen yoğun ses nefesimi tutmama sebep oldu. "onu bir yıldıza çevirdi. herkes orion'un öldüğünü biliyordu." çiziklerini üstündeki elimin üstüne yerleşti eli. elimi tutup parmaklarımın çiziklerin boşluklarında gezinmesini sağladı. "fakat kimse artemis'in sahip olduğu yaranın farkında değildi." titrek bir nefes aldı. "sen dışında tam yirmi öğrenci geldi. hepinin eli güzel yıldızlardaydı. yaraları sadece sen fark ettin. çünkü orion sensin, sen bir yıldızsın. ışığın sayesinde her şeyi net görebiliyorsun."
nefessiz kalışım, nefesimi vermeme sebep olduğunda gülümsedim.
yıldızdım, henüz yıldızı değildim.
"ya sen?" dedim eli hala elimin üstündeyken. "sen artemis misin?"
sessiz kaldı soruma, cevap vermek mi istemedi bilmiyordum.
hemen arkamda olduğunu bildiğimden ona döndüm. bedenlerimiz oldukça yakındı. dudaklarımı dişledim ve gözlerimi gözlerine diktim. bana ne zamandan beri böyle yoğun bakıyordu? karnımın kasılması ve heyecanlanmam ile bir adım geriledim.
eli belimi bulduğundaysa kafayı yiyorum sandım.
"dikkat et, heykelimizi yıkabilirsin."
"heykelimiz." dedim çocuksu bir sevinç ile. aklıma gelmiş gibi kıpırdandım. "çok güzel olmuş, çok sevdim." kıpırdanmam iyice bedenine sokulmamı sağladığında gözlerimi kaçırdım. elimi belimdeki eline attım ve belimden çektim. "teşekkür ederim." yana kaydım ve karşısına geçtim. tekrar heykele döndüğümde "erken bitirmişsin." dedim.
"sana bitireceğimi söylediğim gece bitirdim."
"bir günde en güzel eseri yapmayı başarmışsın."
güldü ve kafasını eğdi. gülüşünü benden sakınması kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. görmek istiyordum gülüşünü, neden her seferinde gizliyordu? "yine de bana haber vermeliydin, başkasından öğrendim!" diyerek kızgınlığımı başka bir şeye yönelttim.
"elbet öğrenecektin zaten." dedi düz bir ses ile. yüzüme baktığında çatık kaşlarımı görmek kaşlarının havalanmasına sebep olmuştu. yerdeki kitaplarımı ve çantamı aldım ve göz devirerek tek kelime etmeden arkamda bıraktım onu.
"hyunjin," dedi beni şaşırtarak peşimden gelirken. sergi alanından çıkıp kampüsün bahçesine çıktığımızda arkamı döndüm. "efendim?" derin bir nefes verdim. "keşke mesajlaşıyor olsaydık ve ben de senin gibi sadece soru işareti atabilseydim."
"neyin alınganlığı bu?"
daha çok kırıldığımda arkamı döndüm ve çimlere oturdum. ona aşağıdan bakarken "alınganlık yok?" dedim ve sırtımı çimlere verip uzandım. dizlerimi topladığımda gözlerimi yumdum. bir süre sonra onun da varlığını yanımda hissedince tek gözümü aralayıp gizliden baktım. yanıma uzanmıştı fakat o beni izlediğinden yakalanmıştım. hemen kafamı çevirip sıkıca gözlerimi yumdum.
"bir şey varsa açıkça söyle, gerçekten haber vermemiş olmama mı kızdın?"
gözlerimi açtım ve yana döndüm. "anlamıyorsun değil mi?"
"sence?"
"minho seni öptüm."
bir süre sadece yüzüme baktı. küçümseyici bir yüz ifadesine büründüğünde "yanağından da olsa öptüm. daha önce bunu arkadaşlarım dışında kimseye yapmamıştım. hem de başka bir niyetle."
"benimle flört ediyorsun ama senin için fazla soğuk kalıyorum."
"bunu sorun etmediğimi görüyorsun değil mi?"
sessiz kaldığında uzandığı yerden kalktı. oturarak beni izlemeye devam etti. "dürüstlüğüne karşılık vermek istiyorum." dedi.
"lütfen."
"beni sonrasında öpeceğin her yarışı kazanmaya hazırım."
✿
bu kadar tatli iliski benim toxic bunyeye zarar!!!
nasill gidiyorr, yorum yapmayi unutmayin💞

ŞİMDİ OKUDUĞUN
meet me at midnight, hyunho
Fanfictionve sonra sen ellerimi tuttun, ben de kalbinden vurulmayı bekleyen bir av oldum.