sabah attığım bölümü atlamayınnn! 💓
✿
ağrıyan başımı parmak uçlarımla şakaklarıma yaptığım masajla geçirmeye çalışıyordum. yüzümü yıkadığım bir litre su ve midemden giden alkol hiçbir işe yaramamıştı.
"biraz daha iyi misin?"
yanıma gelen seungmin'e döndüm. uzattığı suyu aldım. kustuğum için kötü olan mideme iyi geleceğini düşündüğümden yudum yudum içtim. yeni yeni ayılıyordum sanki. "minho gelmedi mi hala?"
"san ile felix bakmaya gitti, gelirler birazdan."
kapısı açık arabaya yan bir şekilde oturmuştum. minho'nun yanından ayrıldığım an bulanan midem tüm her şeyi bozmuş, midemde ne varsa çıkartmama sebep olmuştu ve beni iğrenç bir mide yanmasıyla baş başa bırakmıştı. az öncekine göre daha iyi olsam da kendimi hala kötü hissediyordum.
"ne oldu lan buna?" sürücü koltuğunda benim gibi ayakları dışarıda olacak şekilde oturan jisung birden kalkınca gözlerimi bize doğru gelen üçlüye çevirdim. ortalarındaki minho'ya baktım. yüzü kan içindeki hali kalbimin neredeyse durmasına sebep olduğunda ayaklandım telaşla.
"minho!" ona adımlayıp yüzünü inceledim. dudağından akan kan çenesinden boynuna kadar yol almıştı. kaşından akan kan yanağındaki morlukla birleşmişti. midem tekrar kasıldığında acıyla yüzümü ekşittim. önümde durduğunda kan bulaşmamış eliyle beni kendine doğru çekti ve sarıldı. olayın şokundan henüz çıkamadığımdan yüzüne bakmak için geriledim.
"bir şey yok." diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı.
"nasıl yok minho, yüzünün haline bak!"
"eve gidelim mi, ne olur. kızacaksan evde kız."
hızla onayladım başımı. elim beline gitti. "kim yaptı bunu, başka bir yerine bir şey oldu mu?"
başını iki yana salladı. önce beni bindirdi az önce indiğim arabaya. sonrada kendisi bindi.
"halledeceğiz biz, siz gidin eve." san'ın sesini duyduğumda onlara bakmak istesem de minho buna izin vermedi.
"kimdi?" diye sordu jisung.
san "minjoon." dediğinde jisung uzatmadan arabaya bindi.
"o kim? az önceki çocuk mu? neden böyle bir şey yaptı ki?"
"hyunjin." dedi elimden tutarak. "sonra bebeğim." başını omzuma yasladığında asık suratla baktım yüzüne. güzel yüzü kan içindeydi resmen. dayanamayıp sıkıca yumdum gözümü. canının acımış olduğu düşüncesi öyle acıtmıştı ki canımı ağlayacak gibiydim.
kısa sürede bizim eve geldiğimizde önce jeongin sonrasında da minho ve ben inmiştik.
"minho, sert bir darbe almadın karnına ya da başına değil mi? beni kandırmıyorsun değil mi?"
merdivenlerden çıkarken koluna girdiğimden zorlansak da bir şekilde çıkıyorduk işte. alayla gülümsediğini gördüğümde çatıldı kaşlarım. "minho! komik değil sevgilim."
kapıya yaslandığında cebimden anahtarı çıkardım. "hayır oldukça komik."
"dayak yemiş olmanın nesi komik." dedim kapıyı açarken. "dayak yedin deme, benim de bir gururum var." söylediğine göz devirdim ve açık kapıdan girmesi için kenara çekildim.
"delireceğim şimdi, gerçekten!" arkasından eve girerken diğerlerinin de girmesi için kapıyı açık bıraktım ve salona ilerleyen minho'yu takip ettim. üstümdeki ceketi çıkarıp bir kenara attım. televizyon ünitesindeki küçük ilk yardım çantasını aldım ve kendini koltuğa atmış sevgilime ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meet me at midnight, hyunho
Fanfictionve sonra sen ellerimi tuttun, ben de kalbinden vurulmayı bekleyen bir av oldum.