12| picture

48 6 6
                                    

Draco arabanın dikiz aynasından, arkada tek başına kapalı bagaja bakan kadını izledi. Yaklaşık bir dakika daha orada öylece durup kapalı bagaja baktı. Draco kadının ne düşündüğünü merak etti. Acaba hâlâ bagajdaki adamla ilgili bir şey mi yapmak istiyordu? Böyle bir şeye kalkışırsa onu durdurmalıydı, başını belaya sokmak istemiyordu.

Sonunda kadın ellerini cebine koydu ve arabanın ön tarafına geçti. Draco kadının arabaya binmesiyle ortamın tekrardan gerildiğini hissetti. Hep böyle oluyor gibiydi sanki. Sürekli tartışıyorlardı ve bu durum artık canını sıkmaya başlamıştı. "Bak bu tartışmalara artık son vermeliyiz."

Draco arabayı çalıştırdı. Kadının "Haklısın," dediğini duyunca neredeyse öksürecek gibi oldu. "Peki şimdi ne yapacağız?"

"Bilmiyorum ama önce şu arkadaki adamdan kurtulmalıyız," dedi ve arabayı otoparkın dışına doğru sürdü.

"Nasıl?"

"Belki bir yere gömmeliyiz. Belki de denize..."

"Onu öylece atıp gidemeyiz ya? Bir ailesi olmalı. Öldüğünü bilmeliler. En azından cesedin onlarda olması lazım," dedi kadın sesi titreyerek.

Draco ise kadının dediklerini pek kaale almadan depodan çıktıkları gibi karşı yola, kadının arabasının yanına, park etti. "Ben şu depodaki çocuğa burayı kimin kiraladığını soracağım. Bir şey çıkacağını sanmıyorum ya yine de denemem lazım şansımı. Belki alaka kurabileceğimiz bir isim yakalarız."

Hermione başını olumlu anlamda salladı. Draco ise devam etti. "Sen de arabana gidip eşyalarını al. İçimden bir ses artık bu araba ile yola devam edeceğimizi söylüyor."

Draco arabadan inmeden önce kadının önünde bulunan torpidoyu açtı ve kontrol etti. İçinden bir kağıt kadının kucağına düştü. İkisi de bir anlığına birbirine baktı ve ardından Hermione katlanmış kağıdı açtı. "Bu bir koordinat."

"Ne? Neresinin koordinatı?"

"Bekle bir saniye," dedi ve telefonuna koordinatları girdi. "Buradan on kilometre uzaklıkta bulunan bir mezarlık."

"Nedense hiç şaşırmadım." Hermiıne kaşlarını çatıp cebine katlayıp koyduğu haritalarını çıkardı ve işaretledikleri yerlere baktı. O sırada Draco ise arabanın arka koltuklarına eğilmiş, bir şey arıyor gibiydi. "Eminim burada bir yerlerde kazma kürek de vardır."

"Bu çok ilginç, işaretlediğimiz yerlerde hiç mezarlık yok."

Draco kendi koltuklarının altına iyice ittirilmiş kazma ve küreği görünce "Şuna baksana," dedi. Hermione de onun gibi arabanın arka koltuklarına döndü. "Herif bize kendi işlerini yaptırıyor," diyen Draco direksiyona sertçe vurdu.

"Onu gömeceğiz yani?" Draco olumlu anlamda başını salladı. "Neden? Kim o adam? Ve neden şu an ölü?"

"Bana sorarsan Granger, bu adam birilerini öldürmek için pek sebep aramıyor." Hermione gözlerini devirdi. "Neyse ben depoya gidip şu çocuğu sorgulayacağım. Bana bir iyilik yapıp bagajdaki adamın ceplerini kontrol eder misin Granger?"

"Burada mı?" diye sordu şaşkınlıkla. "Ya biri görürse?"

"Sen kimsenin görmeyeceği bir şekilde halledersin," dedi ve arabadan indi. Hermione adamın ardından tekrardan gözlerini devirdi. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Sanki bir anda rollerini değiştirmişler gibiydi ya da sadece birbirlerini daha iyi tanımaya başlamışlardı.

Hermione önce kendi arabasından çantasını ve şemsiyesini aldı ve diğer arabanın arka koltuğuna koydu. Sonra da temkinli bir şekilde bagaja doğru ilerledi. Etrafa bir göz attıktan sonra bagajı yarım şekilde açtı. Ölen adamın yüzüne dikkatlice baktı. Sanki adamı bir yerden tanıyor gibiydi. Bunu ilk gördüğünde de fark etmişti ama o an telaştan bunun üzerine çok düşünmemişti.

beautiful light | dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin