Draco karakolda bir ileri bir geri giderken iki eliyle de saçlarını çekiştirip polisin söylediklerini düşünüyordu.
Cormac isimli polise göre Scorpius sadece kaybolmuştu ve endişelenecek bir durum ortada yoktu. Fakat Draco çocuğunun kaybolduğunu düşünmüyordu. Bu pek mantıklı gelmiyordu. O kadar kalabalık bir ortamda kaybolması evet, mantıklıydı ama onca duyuruya ve lunaparkın boşaltılmasına rağmen bulunamamaması hiç mantıklı gelmiyordu ki Scorpius kaybolunca ailesini aramayı akıl edemeyecek yaşları geçmişti.
Eğer kaybolsaydı hemen oradaki bir güvenlik görevlisinin yanına giderdi. Yani kaybolması ve hala ortaya çıkmamasını aptalcaydı. Bu durumda Draco'nun aklını daha da kurcalıyordu. Eğer kaybolmadıysa...
Hayır! Böyle bir şey olması imkansızdı. O kalabalıkta o pedofilli katil çocuğunu kaçıramazdı herhalde, değil mi? Sonuçta Scorpius yardım istemeyi akıl edebilecek ve yabancılarla muhattap olmayacak kadar aklı başında bir çocuktu.
Yine de kendini çocuğunun o pedofilli katilin elinde olduğunu düşünmekten alıkoyamıyordu. Eğer öyleyse ne yapacağını düşündü bir dakika için. Kanı içine çekildi ve ürperdi. Daha birkaç saat önce eleştirdiği olay başına gelmiş olabilir miydi? Elini duvara koyarak destek aldı ve nefeslerini kontrol altına almaya çalıştı.
"Sen!" diye bir ses duyduğunda hızla arkasına döndü.
Eski eşi, Astoria, neredeyse koşarak kendisine doğru gelirken söyleniyordu. Gözlerindeki kızarıklığa ve saçının dağılmasına bakılırsa hem ağlamış hem de buraya gelene kadar sinir krizi geçirmiş olmalıydı. Kendini eski eşinin bağırmasına hazırlıklı hissetmiyordu. Bıraksalar şuraya yıkılıp ağlayacak gale gelmişti, kendi kafasında kurduğu senaryolarla.
Draco'nun buğulu bakışları eski eşinin yanında koşturan herife kayınca kaşlarını çatmaktan kendini alamadı. Bu herifin yüzünü görmek, ismini duymak bile tepesinin tasını attırıyorken şimdi buraya gelmişti. Muhtemelen kendisine laf sokup duracaktı ve Draco da tüm sinirini ondan çıkaracaktı. Ah, aslında bu iyi bir şeydi. Uzun zamandır böyle bir şeye ihtiyacı vardı.
"Nasıl böyle bir şeyin olmasına izin verebilirsin?" diye bağırdı Astoria, Draco'yu göğüsünden ittirirken. Kaşları çatılmıştı ve elleri de sinirden titriyordu. "Oğlumuzu nasıl kaybedebilirsin Draco? Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirsin?" Draco tuttuğu nefesini verdi.
Astoria'nın yeni eşi Will, kadını kollarından tutup kendine çekti ve onu sakinleştirmeye çalıştı. Bir yandan da kadına doğru mırıldanıyordu. "Sakin ol, hayatım."
"Bırak!" Adamın kollarından kurtulup eski eşine bağırmaya ve işaret parmağını sallamaya devam etti. "Ne biçim bir babasın sen?"
Draco tepki vermedi. Bu durumda ne diyebilirdi ki? Bu kendisinin hatasıydı. Çocuğunu yalnız bırakmamalıydı.
"Her zaman sorumsuz bir ebeveyn olduğunu biliyordum. Ama hayır, on yaşındaki bir çocuğu kaybedecek kadar sorumsuz olabileceğini düşünememiştim!" Will sırıtırcasına sarışın adama baktı. Tam olarak gülmüyordu ama gözleri sanki o hâlde olmandan çok memnumun der gibiydi ya da adama saldırmak için kafasından bahane uyduruyordu.
Draco'dan hala ses çıkmıyorken sarışın adam bakışlarını yere kaydırdı. Bunu fark eden Astoria sinirden gülmeye başladı. Ardındanda elini saçından geçirdi.
"Nasıl bunun yaşanmasına izin verebilirsin, aklım almıyor! Ha bir de ne için? Aptal bir kadınla flörtleşmen için!" Kadın işaret parmağını sallayarak devam etti.
Bir anda sesi çıkmayan sarışın adamın başı kalktı ve dişlerinin arasından tısladı. "Pansy benim arkadaşım! Ben asla öyle bir şey yapmam! Ayrıca onu bulacağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beautiful light | dramione
FanficSanki her şey Scorpius'un kaçırılma gibi bir ihtimali yokmuş gibi planlanmıştı. Belki de diğer aileler bu yüzden bu oyunda kaybetmişlerdi? Çocuklarının kaçırılmadıklarını düşündükleri için. Aslına bakarsak çok mantıklıydı. Herkes ilk başta çocukları...