Hermione yatağının altında duran karton kutuyu çıkarırken Draco da söylediği yalanı düşünüyordu. Aslında yalan söylemeyi pek becerebilen biri olduğu söylenemezdi ama bir anda kumral kadını ikna etmek için önceden NYPD'de çalıştığını söylemişti. Umuyordu ki kumral kadın bunu öğrenmezdi çünkü ona yalan söylediğini öğrenince Draco kolay yırtamayabilirdi.
Aslında bunun altından kalkabilirdi. Eski bir dostu NYPD çalışıyordu. Belki ona yardımı dokunurdu. Daha doğrusu bu kadına. Dolaylı yoldan da kendisine. Sarışın adam iç çekti ve küçük kızın odasını incelemeye başladı. Annesi kızının odasına hiç dokunmadığı belliydi çünkü kitaplığındaki kitaplar, isimleri okunmayacak kadar tozla kaplanmıştı. Odadaki tek temiz şey küçük kızın pembe nevresimli yatağıydı.
Yatak dışında yerde duran oyuncaklar da tozluydu ve karışık bir şekilde yarde duruyorlardı. Anlaşılan Rose son kez bunlarla oynamıştı ve annesi dokunmaya kıyamamıştı. Draco birden titredi ve bakışlarını kaçırdı. Aynı durumda kendisini düşününce ürperdi ve masaya elini dayayıp derin bir nefes alıp kendini kontrol altına aldı.
O sırada Hermione kutuyu çıkarmış, masanın üzerine sert bir şekilde bırakmıştı. Ardından da kapağını açtı ve kutuyu ters çevirip masaya boşalttı. "İşte."
Draco tekrar derin bir nefes alıp kutuya bakmaya çalıştı. Hermione kaşlarını çatıp "İyi misin?" diye sordu. Sarışın adam başını salladı ve bantlarla yapıştırılıp yırtık bir a4 kağıdı haline getirilmiş kağıda bakıp kaşlarını çattı. "Sen mi birleştirdin bunları?"
Hermione başını salladı. "Evet. Önce hangisine gitmem gerektiğini bilmem gerekiyordu."
"Zekice," diyen Draco kadının gerçekten katili bulmak için bu kadar çok uğraştığını görünce şaşırmıştı. Gerçekten aklından neler geçiriyordu katil konusunda? Pek masum şeyler geçmediği belliydi ki kendisi de hafiften korkuyordu bu kadından.
Draco iç çekti ve tek tek adresleri okudu. Şehrin farklı noktalarındaki, genellikle eğlence merkezlerinin adresleriydi. Gözlerini kağıttan çekip Hermione'ye döndü. "Haritan var mı?"
Kumral kız başını salladı. Adamın ne için harita istediğini tahmin ettiği için çekmecesindeki haritayı çıkardı ve açıp altı ile üstünü elini tuttu. "Adreslerin arasında bağlantı olduğunu düşünüyorsun, değil mi?"
Draco haritanın üzerinde zaten yazan adreslerin işaretlendiğini görünce başını salladı ve haritaya doğru eğildi. "Evet, belki bir bağlantı veya daha farklı bir şey. Bunlardan hiçbirine gittin mi?" diye sordu kırmızı tahta kalemiyle işaretlenmiş yerleri incelerken.
"Hepsine gittim," diye mırıldandı. "Ama hiçbir şey bulamadım."
"Ne zaman? Yani şeyden sonra mı?" diye sordu kararsızla. Karşısındaki kadını incitmek istemediği için ağzında geveledi. Hermione başını salladı. "Belki de artık çok geç kalmıştım ama sen kalmadın," dedi iç çekip.
"Demek istediğin şey bir de benim gidip bakmam mı, bu adreslere?" diye sordu şüpheyle. Hermione gözlerini devirdi.
"Neden benim için hazırlanmış adreslere bakarak oğlunu arayacaksın ki?" Hermione kollarını göğüsünde kavuşturdu, sıkıldığını belli eden bir tavırla.
"Bana gönderilen..." Devamını getirmek için açtığı ağzını yenilgiyle kapattı ve alnına bir kez vurdu. "Yani benim evime de mi gönderdiğini söylüyorsun? Siktir, tabi ya! Eğer evime gönderilmiş bir anahtar yoksa o zaman Scorpius kaçırılmamış demektir."
"Bilemiyorum," dedi kumral kadın şüpheyle. "Belki daha farklı bir şey yollamıştır ama bunca zamandır hiç kimsenin bunu fark etmediğine bakılırsa, muhtemelen buna benzer bir şeydir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beautiful light | dramione
FanfictionSanki her şey Scorpius'un kaçırılma gibi bir ihtimali yokmuş gibi planlanmıştı. Belki de diğer aileler bu yüzden bu oyunda kaybetmişlerdi? Çocuklarının kaçırılmadıklarını düşündükleri için. Aslına bakarsak çok mantıklıydı. Herkes ilk başta çocukları...