1 yıl önce
"Rose sana sesleniyorum, neden cevap vermiyorsun?" diyerek hızla odaya girdi Hermione Granger.
Küçük kız hızla elindekini arkasında götürdü ve panikle "Ne oldu?" diye sordu. Onun bu halini fark eden annesi kaşlarını çattı. "Ne yapıyorsun burada Rose?"
Rose tedirgince "Kitap okuyordum," dedi ve yatağının üstündeki kitabını gösterdi. Hermione şüpheyle kızına baktı. "Sen iyi misin?"
"Evet anne ya," dedi sonunu uzatarak.
"Tamam hadi aşağıya gel, yemek yiyoruz." Rose başını olumlu anlamda sallayıp geleceğini söyledikten sonra kadın odadan çıktı.
Onun ardından küçük kız rahatlamış bir şekilde nefes verdi ve arkasına sakladığı telsizi tekrar eline aldı. Düğmesine basıp "Oraya geleceğim," dedi.
***
"Siktir," diyen kadınla Draco'nun kalbi hızlandı. Bir an için Dünya'nın yavaşladığını, çok yüksek sesle yayılan sinir bozucu sesin giderek azaldığını hissetti. Son zamanlarda kendini en kötüye hazırlamayı huy edinmişti. Aslında sadece iki gündür öyleydi ama nedense yıllarmış gibi hissediyordu şu iki günde yaşadıklarıyla öylesine yorgun düşmüş, öylesine bitmişti ki zaman algısını kaybetmişti. Ama sonra 'siktir et' diye düşünerek kadınla arasındaki mesafeyi iki büyük adımla kapattı.
Açık bagaja baktığında derin bir nefes verdi. "Tanrım," dedi kalbini tutarak. "Bir an Scorpius sandım." Ellerini saçlarından geçirip arkaya doğru ilerledi. Gün içinde atlattığı bir başka yüzleşmeydi. Her seferinde böyle olacaksa kalbi bu duruma daha fazla dayanamazdı ve tüm bunlar bittiğinde panik atak olabilirdi
Öte yandan Hermione kaşlarını çatarak ona bakıyordu. "Arabanın bagajında yaralanmış hatta belki de ölmüş bir adam var ve sen rahatlıyor musun?" Gözlerini kırpıştırdı. "Seni bencil göt," dedi ve bagaja döndü.
Draco buna cevap vermedi. Aslında bencil olma konusunda onun da ona söyleyecek epey sözü vardı. Çünkü kadın, hayatında gördüğü en bencil, menfaatçi, umursamaz insan olabilirdi ve kalkıp kendisine bencil diyordu. Hem de bu yüzden! Kadın da kendi yerinde olsaydı çocuğunu o şekilde görmek varken tanımadığın yabancı bir adamı o şekilde görmeyi yeğlerdi, eğer başka bir seçenek yoksa.
Herkes bu durumda onun verdiği tepkiyi verirdi. Peki ya kadının bencilliği? Kimse kendisi gibi zor bir halde bulunan birisine bu kadar acımasız ve açık sözlü davranmazdı. Fark etmişti de ne kadar çok içerlenmişti bu duruma. Kadının ona acımak zorunda olmadığını biliyordu. Merhamet etmek zorunda da değildi. Draco bunu içten içe biliyordu ama bir şeyleri beklemeden de duramıyordu ve beklentisi karşılıksız çıkınca bunu da dert ediyordu. Gerçekten hiç derdi yokmuş gibi.
"İç kanama geçiriyor," dedi Hermione, bagajdaki adamın yırtık gömleğinin içini işaret ederek. Göğüsü baştan aşağı morarmıştı. Özellikle tam karın bölgesinin ortasından kenarlara doğru yayılan bir morarma vardı.
Kadın nabzını kontrol etmek için eğilirken Draco hala çalan bu sinir bozucu müziğin nereden geldiğini anladı. Şoktan bu yüksek dozdaki müzik akıllarından çıkmıştı sanki. Adamın ayaklarının dibindeki kaset çaları kapattı. Eski bir kaset çalardı. Öyle ki kasedi bile zor bulunuyordu bunun. Kırmızı düğmeye basarak içindeki kasedi çıkardı. Üzerine siyah mürekkeple 'Bad reputation' yazılmıştı. Draco kasedin arkasına da baktıktan sonra ceketinin cebine koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beautiful light | dramione
FanfictionSanki her şey Scorpius'un kaçırılma gibi bir ihtimali yokmuş gibi planlanmıştı. Belki de diğer aileler bu yüzden bu oyunda kaybetmişlerdi? Çocuklarının kaçırılmadıklarını düşündükleri için. Aslına bakarsak çok mantıklıydı. Herkes ilk başta çocukları...