Bu hafta okulun 2. yarısı başlıyacak ve ben arkadaşlarımı özledim.Ama sınıflar karma olcak.Belki okulun en yakışıklısı bizim sınıfa düşer.Offf nerde bende o şans. Düşse bile o kadar güzel kız arasında sanki döne döne Asrın nerde diye beni arıycak. Ve bu yıl 11. sınıftayım. "Efendim"dedim.'Oha Asrın çok özledim seni yaa' bu kızın samimiyetine hep güvenirim. "Off cansu ya bende seni cok özledim" -seni nasıl özlediğimi hala anlıyamadım iki günde bi buluşuyoduk- 'Canım bu arada sana müthiş bi haberim var' "Senin müthiş dediğin haberlerden hep tırsmışımdır. Sonunda hep ben zarar görüyorum" 'Hahaha karnım ağrıdı. Neyse söylüyorum, sıkı dur. Sen ve ben aynı sınıftayız. Veee bil bakalım sence başka hangi müthiş insanlar daha var?' "Cansu düşünmeye korktum ama inş. o piç grubu yoktur. Tüm kızları onlara ait sanıyolar. Geçen yıl hatırlatıyım bizimle çok uğraşmışlardı." 'Allahım senin tahmin yeteneğine hayranım. Doğru tahmin. O salak grubuyla aynı sınıftayız. Birde Berk,mert,salih ve baran da bizim sınıfta. Çok şanslıyız. Okuldaki kızların yarısı bizim sınıfta olmak için can atıyor.' "Ne şans hemde. Of of ben artık süsü püsü bırakıp ders çalışcaktım." (cansu kahkaha atar) 'Sen v** ve d*rs çalışmak. Yavrum sen zaten çalışmayıp yüksek alanlardansın ne gerek var' "Yav he he amk malı" 'Teveccüünüz.' "Ya cansu ya beni oyalayıp duruyon daha okul kıyafeti alcam. Kapat şu telefonu piliz." 'Tmm canım bnde seni özliycem. Görşrz.' Deli bu kız ya. Üstümü giyindikten hemen sonra annemin kredi kartını ve bi miktar parayla evden çıktım. Hemen bi taksiye binip doğruca Antares e gittim. -Doğruca gitmem büyük bi başarı bence- Burada gerçekten kaybolabilirim. Göz kamaştırıcı ve devasa büyüklükte. Ankara bu yüzden güzel. Aslında ankarada bi deniz olsaydı hiç de fena olmazdı. Neyse. Antares de bi mağazaya girdim ve okul üstlerinin olduğu bölüme gelip kendi okulumu aramaya başladım. Okulum çok bilindik bi okul bunun için her yerde kolayca üst bulabilirim. Bir kaç kıyafete baktıktan sonra buldum ve genç yakışıklı bi tezgahtar gelip "buyrun efendim, ne bakmıştınız" diye sordu. Tabi ben şok. Bu kadar yakışıklı insanları niye tezgahtar yaparsınız ki¿ tezgahtarlık bence saçma. İnsanlar bir şeye rahatça bakarken pat diye diplerinde "Buyrun efendim neye bakmıştınız "diyolar. E insanlar rahatca baksın. Neyse. Ben de elimde tuttuğum okul üstünü gösterip "m bedenini alabilirsem sevinirim" deyiverdim yaka kartından adının semih olduğunu okuduğum tezgahtar ne dese beğenirsiniz? "Sizin gibi güzel bi bayanı sevindirmek için can atıyorum" dedi. Resmen yavşadı şu anda gerçekten. Ben aslında hiç güzel değilim. Ben böyle deyince arkadaslarim beni dövmeye geliyolar ama gercekten guzel degilim. Ama onlara gore ohoo.! Bu arada tezgahtar okul kıyafetini bana uzattı ve "Yardım etmemi istermisiniz" dedi. Çapkın çapkın baktı ve beni baştan aşağı süzdü. Ben gözlerimi kocaman açtım ve nezaketen anlamamış gibi "Teşekkür ederim, kendi işimi halledebilirim"dedim. Daha sonra kıyafeti denedim ve yarım beden büyük olduğunu fark ettim. Kıyafet üstümdeyken dışarı çıktım ve "Bunun yarım beden küçüğü varmı?" diye sordum."Malesef yok ama isterseniz ölçülerinizi alıp daraltabiliriz" dedi. Bende "Peki"dedim. Mağazadan çıktım ve yorgunluğumu dindirmek için bir kafeye oturup kahve söyledim-sütlü ve köpüklü- kahvemi yudumlerken Merti gördüm. Karşı masada güzel bir kızla oturuyodu. Kız gerçekten çok güzel. Kumral ,sarı saçlı ,zayıf ve giydiği elbise harika. O kıza baktıktan sonra birde kendime baktım. Siyah dar bir tayt, üzerimde önünü açtığım gömlek var. Bana göre bu alışveriş için oldukça rahat ve güzel. Ama bu sadece bana göre güzel! 2-3 dk boyunca onları izledim. Acaba ne konuşuyolar? Biraz daha onlara bakarsam kesin fark edip bana bakacaklar ve okul günü beni rezil edecekler. Onun için gözlerimi kaçırmayı denesemde gözüm hep oraya takıldı. Bir an önce kahvemi içtim ve daralttırdığım okul kıyafetini almak için mağazaya gittim. Mağazaya girer girmez tezgahtarcığım yine geldi aman eksik olmasın(?)"Okul kıyafetin hazır. Hemen getiriyorum."dedi ve göz kırptı. Bu kadar yakışıklı olmasaydı kesinlikle ağzının payını fazlasıyla verirdim. Okul kıyafetimi getirdi ve "Denemelisin."dedi. Bende "Tavsiyelerin için sağol. Ama ben başkalarının yapmamı istediği şeyleri yapmaktan pek hoşlanmam. Eğerki olmazsa getiririm düzeltirsiniz."dedim. Vayy be ne güzel laf çaktım ama. Ben bile kendimden böyle bişey beklemezdim."Hırçın ve çok çekicisin aynı zamanda çok safsında. Kaça gittiğini merak ettim doğrusu."dedi. Bu sefer gerçekten çok sinirlendim. "İlk olarak benim hırçınlığım, çekiciliğim ve saflığım seni ilgilendirmez. İkinci olarak da ben 11 e gidiyorum. Bu sorunu cevaplamamın nedeni de çok ısrarcı bir tipe benziyosun seninle uğraşmak istemem. Mümkünse başk... "Dediğim sırada arkadan birisi "Asrın bi sıkıntı mı var canım?"dedi. Ben yine şok. Arkamı dönmemle Mert i görmem bir oldu. Ben ona ağzım iki karış açılmış şekilde bakarken bi yandan da konuşmaya çalıştım. "Yo.. Yok canı.. Canım gerçekten."diyebildiğime şaşırdım doğrusu. Ardından tezgahtara dönüp baktım ve o da şaşırmış gözlerle bana bakıyodu. Hiç bozuntuya vermeden parayı ödeyecektim ki Mert hemen atılıp parayı ödedi. Mağazadan çıktığımız an "Sen napıyosun ya?"dedim. "Seni kurtarıyordum"dedi pişkin bir şekilde. "O işi kendimde yapabilirdim"dedim. Sesimin güçlü çıktığını düşünerek. "Kesin başarabilirdin. Buna eminim"dedi. Ya bu çocuk gerçekten çok gıcık. "Bana o anda gerçekten çok güzel ayak uydurdun. Seni tebrik ederim."dedi. Off biliyodum dalga geçeceğini. "Ben kendimi düşündüğüm için şeettim."dedim. "Tabi kesin öyledir"dedi. Çantamdan okul kıyafetimin parasını çıkarıp vermeye çalıştım. Ama tabikide almadı. "Bu parayı almıyosan kıyafetleri sana veriyim. Eminim sana daha çok yakışır" dedim ve küçük bi kahkaha attım. Tabiki kıyafetleri tam vereceğim sırada "Küçük bi hediye olarak gör ve bidaha parasını vermeye çalışma."dedi. Bu kez sinirli bi şekilde söylediği için zar zor "Ta..tamam"dedim. Hafif bi kahkaha attı. Pardon ya bu kahkaha hiç de hafif değildi bayağı böğürdü bu. "Neden gülüyosun. Yada daha doğrusu neden böğürüyosun?"dedim. "Aklıma beni burçin le kafede izlediğin anlar geldide. O anda sana bakıp gülmemek için kendimi zor tuttum."dedi ve yine böğürdü. Aboo bu beni kafede onlara bakarken görmüş. Bittim ben. E o kadar bakarsam olacağı buydu tabi. "Şe...şey asl...aslında be.."dedim ve yine lafımı kesti. "Kekelemeyi bırakırmısın. Aksi takdirde çok tatlı ve komik oluyosun."dedi. Ama buda denmezki yaa. Benimde kalbim var. Galiba biraz daha hızlı atarsa saçma sapan bi kalp rahatsızlığından dolayı ölcem. Telefonum çaldı ve arayan annem "Efendim meleğim"dedim."Bebeğim nerdesin? İstediğin yerlere bize haber vererek gidebilirsin sadece. Bunu unutmuş olmamalısın."dedi annem. Ama benim buraya geleceğimi biliyodun zaten."Anneciğim benim bugün okul kıyafeti almaya geleceğimi bildiğini sanıyodum. Ama üzgünüm eğer söylemediysem."dedim. Ama ben haklıyım."Aa kızım ben unutmuşum. Biliyodum. Üzgünüm."dedi annem üzgün bir sesle."Ne demek anneciğim o öyle."dedim."Tamam o zaman kızım sana iyi eğlenceler beni çağırıyolar çok geç kalma."dedi annem sahiplenici bir sesle."Tamam canım görüşürüz."dedim. Mert e baktığım anda bana garip bi ifadeyle bakıyodu. Bu ifadede ne kızgınlık nede bir öfke vardı. Sadece çocuksu bir mutluluk ve sevgi vardı. Ben de ona bakıp. Kafamı iki yana salladım. Bana bakarak "Ne?"dedi. Bende ona bakarak"Bence bu soruyu ben sormalıyım."dedim."Neden öyle baktın? Ha baştan söleyim annemle
konuşmamızla dalga geçeceksen hiç konuşma."dedim gülerken."Sen neyle geldin?"dedi ciddi bir ses tonuyla. Ben ölsem bu kadar ciddi olamam."Taksi"dedim."Ben seni bırakırım o zaman."dedi."Yoo hayır ben geldiğim gibi gidebilirim."dedim utangaç bi şekilde."Eminim ki gidebilirsin ama ben bırakmak istiyorum."dedi kabadayımız."Ama ben gelmek istemiyorum."dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Bir iki adım attıktan sonra bir el bileğimden sert bir şekilde tuttu. Bu gerçekten çok acıdı."Aah"deyip bileğimi çekiştirdim ama tabiki kurtaramadım elimi, aksine daha çok acıdı."Kolumu bırak" diye bağırdım ve herkes bize baktı. İnsanlık gerçekten ölmüş. Kimsede gelip beni kurtarmaya falan çalışmadı. E tabi bi miktar haklılar. Yanımdaki bu devle kimse uğraşmak istemez."Sen naptığını sanıyosun ya, sen kim oluyosun?"dedim sert bir şekilde. Yarım ağız gülümsedi ve sonra"Imm seni kolundan çekiştirerek arabaya götürmeye çalışıyorum ve kim olduğuma gelirsek de zavallı küçük bi kız çocuğuna yardım etmeye çalışan çok yakışıklı, kaslı ve zeki bir erkeğim. Bayılmamış olman büyük avantaj."dedi pis kibirli."İlk olarak ben küçük bir kız çocuğu değil yetişkin bir genç kızım. İkinci olarakta kaslı zeki ve yakışıklı olman beni ilgilendirmez. Son olarak da senin gibi umursamadığım birinin karşısında neden bayılıyım?"dedim. Bu seferki bayağı bi ağır oldu yanlız. Mert in yüzündeki sırıtma bir anda nefret ve sinire dönüştü. Bu durumdan hem korktum hem de üzüldüm. Hatta bir ara özür dilemeyi bile düşündüm."Ne halin varsa gör o halde."dedi sinirlice. Bende arkama bakmadan taksiye binmek için yola doğru yürüdüm. Şansıma hemen bir taksi geldi ve bindim. Adresimi söyleyip saate baktım. Saat 6 ya geliyodu ve hava kararmıştı. Yolu izlediğim sırada telefonumun mesaj sesiyle irkildim. Mesaj Salihtendi ve "Bugün ne oldu?"yazıyodu. Nasıl yani bugün ne oldu? Anlamadım ve Salihe "Anlamadım"diye mesaj attım. Bir dakika içinde karşılık verdi."Mert le ne yaptınız bugün?"dedi. E bu nerden biliyo ki benim bugün Mert le karşılaştığımı? Salihi severim iyi arkadaşım, sırdaşımdır. Ama bu soruda bi şeyler gizli sanki."Antares de karşılaştık."dedim ve gönderdim. Hemen ardından"Başka"dedi. Bende"Bişeymi oldu Salih?"dedim ve gönderdim. Bi kaç dakika geçti ve mesaj atmadı. Neyse deyip nerde olduğumuza baktım. Daha otobandan yeni çıkmışız. Telefonumu çantama koydum ve bileğimin acısını hissettim.
Montumun kolunu yukarı doğru açmamla midemin bulanması bir oldu. Bileğim gerçekten çok kötü gözüküyordu. Bileğimin iç tarafı kan toplamış ve kenarları mavi mor değişik bir renk almıştı. Parmak izi çıkmıştı ve kızarmıştı. Allah kahretmesin ya gerçekten çok kötüo gözüküyordu. O sinirimle ağladım ve Mert e mesaj atmak için telefonumu çantamdan aldım."Sen sen ne aşağılık bi insansın ya. Gerizekalı."yazdım ve yolladım. Bir dakika geçneden telefonum çalmaya başladı. Arayan'MERT'. Telefonu meşgule attım ve tuş kilidini kapattım ardından bidaha aradı. Yine açmadım. Ve bidaha aradı. Açmıycaktım telefonu. Açtığım takdirde pişman olabileceğim kelimeler kullanabilirdim. Aramaların ardı arkası kesilmedi. En son çareyi telefonu kapatmakta buldum. Kafamı kaldırdığımda eve geldiğimi gördüm ve taksiciye ücretini ödeyip taksiden indim. Siteye resmen koşar adımlarla girdim. Saate baktım.7 yi geçiyodu. Güvenlik Ahmet abiden geçtikten sonra ağladığım için aynaya bakma ihtiyacı duydum ve baktım. Gözlerim kıpkırmızı ve gözaltlarım şişmişti. Hemen elime fondötenimi aldım ve sürmeye başladım. Aslında fondöten kullanmam ama çantamda bulundururum. Gözlerimin kızarıklığı içinse gözlerimi bi miktar kapalı tuttum ve yukarı baktım. Soğuk hava iyi gelmişti. Havanın fazlasıyla soğuk olduğunu fark ettim ve binadan içeri girdim. Bu sefer asansör yerine merdivenleri tercih ettim. Çünkü kafamı biraz dağıtmaya ihtiyacım vardı. Merdivenleri ağır ağır çıkarken bugün olanları düşündüm ve bi kez daha karma karışık duygular hissettim. Bizim kata ulaştığımda çantamdan anahtarı çıkarıp eve girdim. Annem evdeydi. Ve babam hala gelmemişti. Ahh babamın bu iş gezileri... Eşyalarımı odama koydum ve ellerimi yıkamak için banyoya gittim. Ellerimi yıkadım ve aynadan son kez kendime baktım. Ellerimi kuruladıktan sonra banyodan çıktım ve çalışma odasına gittim. Annem kitap okuyordu. Bana baktı ve gülümseyerek "Sen ne zaman geldin tatlım? Duymamışım."dedi. Bende "Az önce geldim anneciğim."dedim tatlı bir sesle."Günün nasıl geçti? Bir gün sonra okul açılıyor."dedi annem."İyi. Normal."-bu nasıl bi normalse anlamış değilim-"Anneciğim ben çok yorgunum da hemen duş alıp uyuyacağım tamam mı?"dedim."Tabi tatlım. İstediğini yapabilirsin."dedi benim canım güzel annem. Hemen odama gittim ve banyoma girdim. Sıcak suyu sonuna kadar açtım ve suyun sesini dinlerken bir yandan da üzerimi çıkarmaya başladım. Küvet dolduğunda icine köpük sıktım ve girdim. Gerçekten bu çok rahatlatıcı. Bir yandan da Passanger-let her go
müziğini açtım ve bugün olanları olmamış gibi düşünmeye karar verdim. Gerçekten böylesi daha iyiydi. Bi miktar yorgunluğumu attıktan sonra yıkandım ve duştan çıktım. Kıyafetlerimi hazırladım ve giymeye başladım. Giyindikten sonra aldığım okul kıyafetimi askıladım ve dolabıma astım. Daha sonra aklıma telefonum geldi. Çantamı açtım ve içinden telefonumu aldım. Telefonumu açtığımda gerçekten şok olmuştum.18 cevapsız arama ve 28 mesaj. Cevapsız aramaların 9 u Mertten, 5 i Salihten ve vee 4 ü Berktendi. Mert ve Salih neyse de Berkin de beni aramasına gerçekten çok şaşırdım. Demekki durum o kadar kötü. Kısa süreli şoku atlatıp mesajlara yöneldim. Mesajların 21 i Merttendi, 2 tanesi saçma sapan mağaza reklamlarıydı ve 5 i de Berk tendi. Berk. Beni aramış ve mesaj atmış. Merti es geçip Berk in mesajlarına bakmaya başladım."Heyyy sen nerdesin""İyi olduğuna dair bi mesaj at""Sana diyorum Asrın!"-bu gerçekten sonuna ünlem mi koymuş?-"Neler oluyor ya""Bi saat içinde mesaj atmassan evine gelirim."yazıyodu. Mesajın saatine baktım. Mesaj geleli yarım saat olmuştu. Acaba mesaj atsam mı? Diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlardan Sonra
Genç Kız EdebiyatıRutin hayatından sıkılmıştı artık. Yeni heyecanlar peşindeydi. Başına öyle büyük bir bela almıştı ki hayatı artık istese de eskisi gibi olamayacaktı...