3

98 12 52
                                    

Lütfen yorumlarınızı eksiltmeyin, görmek çok hoşuma gidiyor ve beni motive ediyor...

Yarbayın işleri azaldığında bu üzerimdekilerle gezemeyeceğim için üzerimi değiştirip koğuşuma geçtim, bir iki kişi beni görse de diğerlerinin umrunda olmamıştım. Görenlerde kalkıp nerede olduğumu sormamışlardı. Gerçi sorsalarda söyleyeceğim şey belli, Yarbay Min beni odun toplamaya gönderdi sonra da sabah erkenden odasını temizlettirdi. Yarbayla aynen böyle karar kılmıştık.

  Üzerimdeki şort ve iç çamaşırım hariç her şeyimi çıkarıp beyaz uzun kollu ve bol gömleğimi giyip altıma da bol siyah kotumu giydim. Geçenlerde bana gülen dörtlüden biri "Nere böyle?" diye bana seslendi, yani büyük ihtimalle, ama duymamış gibi oradan çıktım.

  Yarbayda her zamanki takımı yerine koyu mavi ama beyaz ince çizgileri olan takımını giymiş ve babamın çakmağıyla yine sigarasını yakıyordu. Onun yanına geldiğimde bir şey olmamış gibi ilerledi, bende onu takip ettim ve çakmağı alabilmek için onun bana karşı en yumuşak anını bekliyordum.

  Arabasına yaklaştığımızda bana ön koltuğun kapısını açtı, koltuğa oturduğumda beklemediğim bir anda kemerimi takıp kapımı kapattı. Kendi de yerine geçti, arabayı çalıştırıp sürmeye başladı ama kemerini takmamıştı, benim takmamı beklediğini düşünerek kemerini alıp zar zorda olsa taktım.

"Gerek yoktu"

"Kemer önemli, kaza yapsanda yaralanmanı en minimuma çeker"

"İyi bir şöförümdür. Her sene en az üç gidiş geliş yaparım Seul, Daegu ve burası arasında"

"Daegu'lu musun?"

"Evet, sen?"

"Busan"

"Busan erkekleri çapkın olur derlerdi de sadece bir çakmak vermeyle beni etkileyebileceğini sanmazdım"

  Güldüm, çakmağın konusu açılmışken sormadım çünkü akşamımızı mahvetmek istemiyordum. Arkama yaslanıp radyodan bir şeyler açmak istedim ama ormanlar ve dağlar yüzünden hiç bir istasyon çekmiyordu.

"Sen söylesene" beklemiyordum böyle bir teklif, ona şaşkınca dönüp sadece "Ne?" Diyebildim.

"Şarkı söyle"

"Ben söyleyemem ki şarkı? Hem ne söyleyeceğim?"

"No Time To Die söyle"

"Ah..tamam ama ben söylemem ki"

"Söylersin Jimin"

  Israrına dayanamayıp utana utana söylemeye başladım. Sesimi beğenmiş olacak ki bir şarkı daha söyletti tam üçüncü için yalvarmaya başlayacaktı ki radyo çalmaya başladı.

"Radyo çalıştı, çok geç" güldüğümde boş yoldan kafasını ayırıp bana baktı "Kötüsün"

  Bu lafın altında kalmazdım ama şimdilik gülüp geçiştirdim, dediğim gibi akşamımızın bozulmasını istemem. Bir süre sonra bir avmnin otoparkına girmiştik, bir ay sonra tekrar medeniyet...

  Arabadan inip asansöre bindiğimizde aynadan kendime baktım, yüzümde kelimenin tam anlamıyla makyaj yoktu. Ellerimle yüzümü sakladığımda yarbay bana dönüp saçlarımı severek yüzümü göğsüne gömdü.

"Ne oldu miniğim?"

"Yüzüm berbat görünüyor! Göz altlarıma bak...dudaklarım ölmüşüm gibi" gülerek iki elini ellerime götürüp avuç içlerimi öptü "Daha doğalı bir ay olmuş bebek dudağı kadar pembe ve yumuşak gözüküyor"  hayatımda aldığım en iyi iltifattı diğeri ise annemin "yakışıklı oğlum" diyişiydi.

Military Wound'YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin