Sungki'nin büyük, esmer elini tutarken yavaşça yanına adımladım. Beni belimden tutarak kendine çekti ve direkt dansa başladık, tam olarak başlangıç seviyesi bir danstı. Tutkulu bir danstı ama kolaydı, o yüzden ikimizde sorunsuzca dansımızı ediyorduk. Dışarıdan bakan derin aşık sanardı bizi.
Dans bittiğinde son poz olarak sol elim onun sol omzunda, sağ elimle onun sol eli havada el ele ve sağ eli ise benim onun yanına dayandığım bacağımı tutuyordu. Yavaşça çekilip boğazımı temizledim ve göz temasından kaçmamaya çalışarak "Sungki, gelir gelmez dans edeceğimizi bilmiyordum..." dediğimde gülerek "Dansımız uyuklamaya kalmasın diye istedim" dedi. Hafifçe onu başım ile onaylarken masaya geçtim ve o da mavi gömleğinin bir düğmesini açıp karşıma geçti.
"Jimin... çok duru bir güzelliğin var" dedi, gözlerimi kırpıştırarak "Geceliğin etkisindendir o" dedim. Gülerek yüzüme eğildi ve "Asker kıyafeti içinde de öylesin" dedi, gülüşü yerine ciddi bir ifade takınan Sungki "Albay Yoongi Min ile yakınsınız baya... sana üstündeki geceliği de o almış gibi" derken çenesiyle üstümü gösterdi. Hafifçe başımı eğip düşündükten sonra bakışlarımı ona kaldırıp "Öyle, o aldı... benim babam askerdi, Albay Min ile de aynı yerde çalışmışlar... ordan bir yakınlığımız geliyo" dedim, Sungki gözlerini büyüterek "Ba-baban asker mi..? Hangi rütbe?" Dedi.
Gözlerimi kaçırıp "Albaydı.. öldü ama..." dedim, o sırada ayağa kalkıp yanıma geldi ve şefkatli kolları arasına beni sarıp yüzümü göğsüne yasladı. Dolan gözlerimden yaşlar yavaşça giderken başımı kaldırıp ona baktım, yanağımı okşayan Sungki'nin gözlerine bakıp yavaşça güldüm. "Tehlikeli bir insansın" dediğimde şaşkınca "Ben mi? Ne tehlikesi?" Diyen Sungki okşamayı bıraktı. Omuz silkip "Hiç.." dedim, o sırada oda kapısı aniden açılınca hızla ikimizde kapıya baktık.
Albay Yoongiydi, sinirden kızarmış, alnındaki ve boynundaki damar belirginleşmiş, gözleri titriyordu. Sinirle "Lan!" Diye bağırıp Sungki'yi gömleğinden tutup çekerek yüzüne yumruk attı, Sungki "Albayım! Özür dilerim, vurmayın!" Dedi. Hızla ayağa kalkıp Yoongi'ye sarılıp uzaklaştırdım "Albay dur!" Dediğimde beni elinin tersiyle ittirip Sungki'yi yumruklamaya devam etti. Ben bir süre onları izledim ama Sungki'nin burnundan kanlar akmaya başladığında dayanamayıp Yoongi'yi tuttuğum gibi çekiştirdim. Yoongi'yi çekiştirirken "İş konuşuyorduk!" Dedim, çekilip beni omzuna ters şekilde aldı. Başım sırtından aşağı sarkarken göğsüne sarkan bacaklarımı sıkıyordu, odaya götürdü beni.
Beni yatağa fırlattı, ben yatakta sekerken yanaklarımı tek eliyle sıkarak yüzüme yaklaştı ve "Ne konuşuyordun o pezevenkle!?" Dedi. Zar zor yutkunup gözlerimi kıstım "önce bana rütbemi sordu sonra onun hakkında konuştuk.." dedim, yüzümü bırakıp kenarıdan purosunu aldı ve yakarak çalışma odasına gitti. Ben yatakta uzanmış onu izlerken uykusuz gözlerim kapanmaya başladı, açıklama yapamadan uyuya kaldım.
Ertesi gün uyandığımda ilk gördüğüm manzara masasında uyuyan Yoongi idi, ayağa kalkıp ona adımladım. Yavaşça saçlarını sevdim, o sırada hemen uyanıverdi Yoongi. Beni belimden tutarak kucağına oturttu ve bacağımı okşarken "Günaydın Güzelim" dedi bana, başımı eğip "Dün sana haber vermeden çıktığım için özür dile-" derken dudaklarımı iki parmağıyla susturdu. Gözlerimin içine bakarak "sus... sorun yok. Ben sana güveniyorum, sen bir daha beni aldatmazsın..." dedi.
Başımı kaldırıp yavaşça onun yanağını öptüm "sende beni bir daha aldatmazsın... değil mi?" Dediğimde başını hızla olumlu anlamda salladı. Bana bakıp "sana söylemeyi unuttum ama bugün yarın teftişe gelecekler... askeri düzen için. O yüzden... tüm eşyalarını olmasa da çoğunu diğer askerlerle kalacağın yere götür" dedi. Başımı olumlu anlamda sallayıp ayağa kalktım. Ben odaya geçip eşyalarımı toparlarken o da kahvaltı çağırmıştı.
Kahvaltı geldiğinde beraber kahvaltı yapıyorduk, sessizdik. Çatal kaşık ve çubuk seslerinden başka ses gelmiyordu ki Albay "Jimin... aklımdan çıkmıyor... senin askerliğin bitecek ve ben... burada bu duvarları tekrar soğuk hissedeceğim" dedi. Ona bakıp iç geçirdim ve "Askerliğimi uzatabilirim... merak etme" dedim, bana inanmamış gözüküyordu ama yine de yüzüne sıcak bir gülümseme konduruverdi.
Yemekten sonra eşyalarımı alıp aşağıya, askerlere kaldığım odaya taşıdım. Bir iki gün müfettiş kontrolüyle geçtikten sonra Yoongi, odasının anahtarını bana teslim ederek müfettiş ile birlikte başka bir askeri üsse gideceklerdi. Yoongi'yi uğurladıktan sonra odasında oturmuş bana verdiği geçici telefondan annemle konuşuyordum, tam konuşma bitti ki kapı çaldı ve içeriye Sungki girdi, ona bakıp gülümseyerek "Hoşgeldin... gelsene, sıkılıyordum bende. Konuşuruz biraz" dedim. Geldi ve beraber laptoptan film izledik ardından film hakkında konuşurken akşam olmuştu. Beraber akşam yemeği de yiyip bir kaç kadeh, Yoongi'nin şarabından içmiştik.
Sungki bana karşı o kadar şefkatli ve anlayışlıydı ki, Yoongi'de olmasını istediğim her şeyi onda buldum resmen. Vücudumda artan ısıyla dayanamayarak ona yakınlaştım. Önce ufak ufak bakışmalar, ele tutuşmalardı ama sonra onun dudaklarını dudaklarımda hissettiğimde bir şeyler koptu, içimizde yanan alev buluştu ve daha da büyüdü. Dudaklarımızı birbirimizden ayıramadan soyunmuştuk, bedenlerimizi birleştirdik. Bendenlerimizden sonra da ruhlarımızı...
Böyle böyle günler geçti, sabah albayın yatağında Sungki ile beraber kitap okurken anahtar sesleri duyduk, Sungki'ye bakıp "Kapı... saklan!" Dedim. Sungki neler olup bittiğini anlayamasa da hızla dolaba girdi. Kapı açıldığında ben gülümseyerek "Albayım, hoşgeldiniz" dedim, Yoongi gülümseyerek dudaklarımı öpmek için yatağa eğildi. Öpücüğü kısa kesip "Yorgun musun?" Dedim, o ise "Değilim Jimin, ama kıyafetlerimi ve eşyalarımı yerleştirip duşa girmem lazım. Orda duşa giremedim bile... leş gibiyim resmen" dedi gülerek. O dolaba yönelmek üzereyken hızla ayağa kalkıp Yoongi'yi uzaklaştırdım ve "Aşkım!... sen... sen duşa girip rahatla. Ben eşyaları yerleştirim" dedim.
Yoongi anlamamış gibi baksa da "Pekala güzelim" diyip alnımı öptü, duşa girmek üzere odadan çıktı. Çok geçmeden Sungki dolap kapağını açıp fısıldayarak "Albay ile ilişkin mi vardı?" Dedi, ona bakıp aynı şekilde "Sungki... zorunda kaldım... bana tecavüz edip duruyordu.... Anla beni..." dedim. İç geçirip bana sarıldı, saçlarımı öpüp "ben şimdi gidiyorum, bu konuyu sonra konuşacağız bebeğim" dedi ve sessizce odadan çıktı.
Askerliğimin bitmesine dokuz gün kalmıştı, yakalansam bile bana bir şey yapamazdı Yoongi. O duştan çıkana kadar kıyafetleri yerleştirmiştim, Yoongi geldiğinde ona gülümseyerek "Aşkım!.. askerliğimi uzatmak için gönderdiğim mail kabul edilmiş... bir sene daha buradayım" dediğimde beni kucaklayıp dudağımı öperek etrafında döndürdü. "Teşekkür ederim! Benim için bu fedakarlığı yapman... ah aşkım... sana çok minnettarım" dedi, gülerek onun ya aklarını öptüm.
Bu bölüm kısa olduğu özür dilerim ama yazma yeteneğimi kaybetmiş gibiyim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Military Wound'YoonMin
FanfictionJimin'in ağzından Cinsel içerik vardır Hiçbir tarihi ya da siyasi gelişmeleri gerçek olarak yansıtmamaktadır. Tamamen kurgudur. Askerde tanıştığı Yarbay Yoongi'yi kendine aşık eden Jimin ona aşık olduğunu fark edemez...