7

51 8 13
                                    

Hemen girişteki bana yakın kişinin nabzını kontrol ettim ama nabzı atmıyordu "Ölmüşler..." dedim. Yoongi ise sinirle "Kim yaptı lan bunu!!" Dedi etrafa bakınarak. "Siz burada durun ben gelicem" dedi ve aşçıların olduğu odaya ilerledi. Onlara zarar vermesini engellemek için yanına gitmeliydim ama yanımdaki askere ne diyecektim ki? Asker yanına yaklaştı ve "Bir tek biz kaldık... ne tesadüf" dedi, göz devirip başka yöne baktım. Gerçekten bir sürü kendi ülkemizden ölmüş askerlerin olduğu odada bunu mu konuşacaktık? Yarbay'ın giderek yükselen sesiyle diğerine burada beklemesini söyleyip Yoongi'nin yanına gittim.

  Aşçı bir adamı tutmuş yakasından "Terörist misin lan sen!? Askerlerimi nasıl zehirlersin?!" Dedi, aşçı ise "Yarbayım ben yapmadım! Kızım üzerine yemin ederim ben yapmadım! Vatanıma aşık biriyim ben!" Dediğinde ise onu ittirerek bıraktı ve aşçı başına baktı, belindeki silahı çıkartıp tam kafasına doğrulttu ve "Sen mi yaptın lan!!" Dedi, namlu giderek kafasına yaklaşınca korkarak "Yarbayım" dedim ve ona yanaştım.

  "Lütfen metanetinizi koruyunuz. Eğer bu hain her kim ise sizin bu halinizi zevkle izliyordur" dediğim sırada kenarıdaki bir aşçı kapıdan sıvıştı. Yarbay hemen "Yakala ve onu bana getir Jimin!" Diye emir verdi, "Anlaşıldı Yarbay'ım" dedim ve koşarak arkasından gittim, üssün içinde gezindi. Yatakhaneye gitti oradanda boş toplantı odasında. Uzun dikdörtgen masanın etrafında bir sağa bir sola yarım tur atıp durduk, en sonunda masanın üstüne çıktım. O bunu fırsat bilip kapıya yöneldiğinde masadan zıplayarak onun üstüne atladım ve onu yere düşürdüm. Kalkamaması adına sırtına oturup bir ayağımla da kafasını eziyordum, bottan pek hissetmesemde kulağını acıtmış olmalıyım ki bağırıyordu. Üzerini aradığımda ise bir minigun bulmuştum "Pislik" dedim ve silahı alıp içine baktım, tam doluydu. Silahın namlusunu onun kafasına dayayarak ayağa kalktım ve onu da ayağa kaldırdım. Beraber aşçıların oraya gidiyorduk ki hızla oradan ayrılan yarbay "Benimle gel" dedi.

  Onunla beraber gittim, alt kata inmiştik, ikinci dünya savaşından kalma gözüken duvarlara aynı aralıklarla bir sürü demir kapı konulmuştu. Bir tanesini açıp içeriye girdi, bende girmiştim. "Oturt o piçi şuraya" diyerek tahta bir sandalye gösterdi. Onu oturttuğumda ise yarbay onun ellerini bağladı arkada, ardından önüne geçip "Kimsin sen!? Yeni aşçı!? Hatta bulaşıkçı! Kimsin sen!!" Dedi. Sahi, ne ara gelmişti bu? O silahı nasıl tutuyordu yanında.

  Silah! Evet silahtan yarbay'a bahsetmeliyim. "Yarbayım" dedim, "Üzerinde bir silah buldum" dedim ve silahı uzattım yarbay hızla silahı elimden alıp inceledi. Kaçak yollarla alındığı çok belliydi, ne güney ne de kuzey koreye ait değildi. Silahı yere atıp bulaşıkçıya döndü ve bir tokat attı, tokatı anında dudağını patlatmaya yetmişti. "Konuş ulan!" ve"Ne için çalışıyorsun!? Kuzey kore için değil mi!?" Dedi yarbay.

  "Bekle sen burada, bir şey getireceğim" diyen yarbay odadan ayrıldı. Sandalyede oturan bulaşıkçının pis bakışlarından kaçmaya çalışan gözüm en sonunda onunkilerle buluşunca "Gel buraya" dedi. Ben ise ne var anlamında başımı sallamakla yetindim, o da iğrenç sırıtışını sergilemeye devam ederek "Gel bi, söyleyeceğim kim olduğumu" dedi. İnanmayarak "Bana mı? Neden?" Dedim. Yanına gittiğimde gözleriyle yaklaş dedi, kulağımı ona yanaştırdığımda ise kulağıma "Sen, siz bir orospusunuz" dedi ve kahkaha atarak adamın önüne geçtim. Bir ayağımı sandalyeye yaslayıp ayak ucumla bacak arasına bastırdım, giderek daha fazla bastırıyordum ki yarbay geldi. Bana bakıp "Sana bir şey mi dedi?" Diye sorduğunda hemen ayağımı indirip "Önce bana kim olduğunu söyleyeceğini söyledi sonra ise sen, siz orospusunuz dedi" dedim.

  Geriye çekildiğimde yarbayın elindekine bakma fırsatım olmuştu, bir demir çıkrığı olan, bir sürü kablonun bağlı olduğu demir bir kutuydu. Kenarıdaki sehpaya bıraktı ve bulaşıkçının üzerindeki önlüğü bir çırpıda yırttı, kabloların her bir ucundaki kıskacı bulaşıkçının karnına göğsünün arasında iki farklı yere takmıştı. Bana bakmadan "çevir" diye emir verdi, hemen makinedeki çıkrığı çevirdim ne yaptığını bilmeden. Yavaş yavaş titremeye başlayan adam sonradan bağırmaya başladı, elektrik veriyordum sanırım. Yarbay adamın bağırışlarından bir süre sonra "Dur" dedi, bulaşıkçıya yanaşıp "Kimsin sen! Ne yaptın benim askerlerime!?" Dedi. Bulaşıkçı sırıtarak "Söylesemde, söylemesemde beni öldüreceksin" dedi. Yarbay ise "Hayır" dedi "namım senin oralara kadar gelmemiş demekki" dedi ve bana bakıp "yavaş yavaş çevir" dedi.

Military Wound'YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin