1

200 18 111
                                    

Askerliğe geldiğim gibi hep bir yarbayın adını duyuyordum, daha doğrusu namını. Yüzünde yarası olan korkutucu bir adammış. Belki de benim gibi 21 yaşındaki genç askerleri korkutmak içindir.

Askerlikte beşinci gecemde de uyku pek tutmamıştı, sıcak yatağımdan kalkıp üzerime yeleğimi giydim, ayakkabılarımı giyip sessizce dışarı çıktım. Küçükken kaybettiğim babamın çakmağını cebimden çıkartıp çakmağa baka baka yürürken "Siktir! Yaksana hadi" diye bir ses duymuştum.

Kafamı kaldırdığımda uzakta bir adamın bankta oturmuş ağzındaki sigarayı yakmaya çalıştığını gördüm. Siyah saçlarını arkaya atmış bir adamdı.

Yanına gelip çakmağımı uzattım "Alın bunu kullanın" adam kafasını kaldırmadan çakmağı alıp sigarasını yaktı. İçine aldığı dolu bir nefesle bana döndü. Karanlıktan dolayı yüzünü seçmekte epey zorlanıyordum. Binaların ışığı arkadan vuruyordu adama.

"Teşekkürler küçük" bana uzattığı çakmağı aldım, teşekkür ederken bile kaba olmak zorunda mıydı?

"Teşekkür etmeyi bile kirletebilen insanlar var" derken kaşlarım çatılmıştı istemsizce. Alaycı bir sırıtışla tekrar sigarasından içine çekti.

"Neden uyanıksın bu saatte küçük?" Pardonda sana ne? Kim bu adam ve bana hesap sorma hakkını nereden buluyordu.

"Ya siz? Sizin bu saatte işiniz ne?" Bir kolunu bankın sırt yaslama yerine attı.

"Yoldan geliyorum" ne yolu? İyice meraklandırmıştı bu adam beni.

"Nereden geliyorsun?" Merakıma yenik düşüyordum, umarım başıma bela almam

"Seul'den, üşüteceksin. Koğuşta böyle yatma uyku sersemliğiyle seni kadın sanabilirler" ağzında tuttuğu sigarasıyla ayağa kalkıp kollarını geçirmeden giydiği paltosunu benim omuzlarıma bıraktı.

Bana iyilik yapsa da alttan alttan benimle dalga geçmesi sinirimi bozuyordu. "Sen hep böyle üstten mi bakarsın insanlara?" Benden uzun ve iri olan takım elbiseliye baktım.

"Sende hep böyle cesur musundur?" Yine üstten bakıyordu işte, ondan korkam gerektiğini söylemeye çalışıyordu. Tam dudakları arasına götürüyordu ki sigarasını aldım, yere atarken çattığım kaşlarımla ona baktım.

Gerçekten belaya bulaşmak istemiyorum ama bu adam epey bir sinir bozucu. Sırıtarak kafasını çevirdiğinde gözündeki yarayı gördüm. Bu oydu! Korkunç yarbay!

Korkuyla geri çekileyim derken yere düştüm, bana baktı. Hafif yüzüme eğilip kaldıracakmış gibi hissettirdi sonrasında yere düşürdüğüm çakmağı alıp oradan uzaklaştı.

Bir süre düştüğüm yerde uzanıp başıma nelerin gelebileceğini düşündüm, bu iki senelik askerliğimin tamamını zehir etmesini istemiyordum.

Ayağa kalktığımda çoktan ortalıktan kaybolmuştu, binanın üçüncü katında yanan ışığa baktığımda onun gibi iri vücutlu birisinin gölgesini görmüştüm. Camdan dışarıya, perdenin arkasından bakıyordu. Yerdeki ceketini alıp üşümemek için ona sarılırken binaya girip kendi kaldığım koğuşa geçtim. Sessizce yatağa uzanıp başına bir şey gelmemesi için yanıma dürüp bıraktığım paltoya baktım.

Korkudan uykum iyice kaçmıştı, sağa döndüm beni sürekli pis işlerde çalıştıran yarbayı gördüm sola döndüm askerliğimi burnumdan getiren yarbayı gördüm. En sonunda kafamı yastıkla paltonun arasına gömüp uykunun çelimsiz kollarına bıraktım yarın o kolların beni bırakmasını umarak.

Duyduğum "Koğuş Kalk! Kalk! Kalk!" sesleriyle yeni kapamışım gibi hissettiren gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ayağa kalkıp hızlıca üzerime kıyafetlerimi giyip diğer arkadaşlarla bir dışarı çıktık. İlk ayını tamamlamamış herkese resmen işkence olsun diye yapılan sabah koşusuna çıkmıştık.

Military Wound'YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin