3

1.2K 93 26
                                    

4 Ağustos 18

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

4 Ağustos 18.48

Bugün bütün enerjim yerimdeydi. Birazdan kurduğum takım ile ilk oyunumuzu oynayacaktık. En son 2 yıl önce kendi senemde takım kaptanlığı yaptığım için biraz gergindim. Kaosun olmadığı huzurlu bir gün geçirmek istiyordum ama bu imkansız gibi duruyordu.

"En iyisini sen biliyorsun zaten Sergen!"

Tam karşımda Barbaros ve Sergen laf dalaşına girmişti. O kadar dalgındım ki konuyu anlamamıştım. Sudan çıkmış balık gibi ikisini izliyordum. Bu sırada Sergen'in koyunlarından biri olan Azize abla da işin içine karıştığında olayı öğrenmek için yan tarafımda duran Alican'a döndüm.

Üzerinde çizgili bir gömlek vardı ve birkaç düğmesi açıktı. Saçları ise dün olduğu gibi dağınıktı. Fazla yakışıklıydı ya da bana öyle geliyordu. Uzun boyu, fiziği ve yüz hatları ile ilgi çekiciydi. Daha tanışalı bir gün olmasına rağmen beni etkilemeyi başarmıştı. Hiçbir şey yapmadan bunu başarmıştı.

Yüzüne gereğinden fazla baktım. Çocuğu resmen gözlerim ile yemiş gibi duruyordum. Ona baktığımı anlamış olacak ki durduğu yerde kıpırdandı ve bir adım geri çekilerek bana döndü. Uzun boyu yüzünden kafamı hafiften yukarı kaldırmam gerekiyordu.

"Olay hakkında bir fikrin var mı?" Dedim barboyla Sergen'i işaret ederken. Ben konuşurken Sergen'in diğer avukatı olan Dilara da lafa atladı. Bu kaos ortamında arkadaşım yalnız mücadele ediyordu.

"İnan hiç bilmiyorum." Dediğinde bir şey söylemeden Barbaros'un yanına ilerledim. Olay hakkında bir fikrim yoktu ama burada sevdiğim birkaç kişiden biri olan arkadaşımı da kimseye yem etmezdim ama şöyle bir durum vardı.

Barbaros'un kendini savunmak için hiç kimseye ihtiyacı yoktu.

O olay bitmiş ve hepimiz çekim için içeri geçmiştik. Son hazırlıkların tamamlanmasını ve şeflerin gelmesini bekliyorduk. Kollarımı tezgaha yaslayarak ofladım. Bazen bu yarışmaya neden katıldığımı sorguluyordum.

"Sıkılmış duruyorsun." Alican aynı benim yaptığım gibi kollarını tezgaha yaslarken konuştu. Ne ara buraya geldiğini anlamamıştım. İki dakika önce tezgahın sonunda duruyor ve Sefa ile gülerek sohbet ediyordu.

"Yemek yapmak istiyorum." Dedim kendimi hafif yanlayıp ona bakarken. Konuşurken insanlarla göz teması kurardım her zaman.

Boynundan sarkan kolyesine takıldı gözüm. Sokakta gördüğünüz her insanda olan kolyelerden biriydi ama onda daha farklı durmuştu. Kafayı yiyordum sanırım.

"Eskiden böyle değildi. Bu sene herkesin gözünü hırs bürümüş."

Ben de hırslı biriydim. Bu sektörde öyle olmak zorundaydık ama fazla hırs insanları kötü etkiliyordu.

"Hırslı olmak iyidir. Sen de hiç yok sanırım." Güldü. Neden bu kadar güzel gülüyordu?

"Nereden vardın bu kanıya?" Dün benim söylediğim cümleyi tekrar ettiğinde sırıttım. Unutmamış olmaması güzeldi.

"Buraya gelmeden rakiplerimi izledim ve açıkça konuşayım seni fazla ciddiyetsiz buldum. Tabağın geçmiyordu yine de gülüyordun. Tamam, pozitif olmak güzel de seninki biraz abartı sanki."

Aferin Selin, düşünmeden konuşuyorsun her zaman olduğu gibi.

"Beni bu kadar dikkatli izlediği düşünmemiştim" O kadar cümleme karşılık bunu söylemesi sinirlerimi bozdu. Gerçekten hiçbir şeyi ciddiye almıyordu. Biri bana ciddiyetsizsin deseydi hiç susmadan bir saat konuşurdum.

"Rakiplerimi tanımak lazım." Dedim ve kollarımı tezgahtan çekerek eski hâlime döndüm. Şefler alana giriş yaptıktan iki dakika sonra yayına başladık. Klasik konuşmalar yapıldı. Somer şef sözü Sergen'e verdiğinde sesli bir nefes aldım.

"Karşı takımı 3-0 yeneceğiz bu hafta." Dediğinde güldüm ve söz hakkı alma gereği duymadan lafa daldım.

"Lafla olmuyor o işler Sergen, önemli olan icraat."

"Göreceğiz"

"İyi olan kazansın."

Bu kısa konuşmanın ardından yapacağımız menü açıklandı. Kendi aramızda iş birliği yaptık. Herkese güvendiği yemeği vermeye çalıştım. İlk günden huzursuzluk çıkmasını istemiyordum.

Süre başladığında herkes tezgahın başına geçti. Ben yemek almadığım için etrafta dolanıyor takım arkadaşlarıma yardımcı oluyordum. Şimdilik her şey güzel gözüküyor gibiydi. Tolga, kesilecek şeyler için yardım istediğinde hızlı adımlarla yanına ilerledim.

Domatesleri doğrarken biri bana seslendi ve bütün odağım dağıldı. Kimin bana seslendiğini anlamaya çalışırken domatesler aklımdan çıktı ve bu bana pahalıya patladı. Acıyan parmağımı fark ettiğimde bıçağı kenara atarak geri çekildim.

"Şansıma tüküreyim."

Kesik parmağımdan fışkıran kanla bakışırken yanıma ilk gelen sağ tarafımda duran Alican olmuştu. Endişeyle elimi tuttuğunda sızlayan parmağım yüzünden surat ifadem ekşidi. Canım gerçekten acıyordu.

"Nasıl başardın bunu? Çok acıyor mu? Derin kesmişsin. Nerde bu sağlık ekibi?" Arkaya arkaya konuştuğu sırada ekipten biri geldi ve parmağıma baktı. Resmen yarmıştım. Kan hiç durmadan akıyordu.

Dikiş atılması gerektiğini söylediğinde olumsuz anlamda kafamı salladım. 15 dakika kalmıştı ve bu yemeklerin tamamlanması gerekiyordu. Takımın başında durmalıydım.

"Daha sonra yapalım dikişi. Şimdilik kanı durdursanız yeter." Dediğimde adam başta olumsuz cevap verdi ama daha sonra benim ısrarlarıma dayanamadığı için parmağımı sardı. Şeflerde ısrar etmişti ama benim inadim inattı.

"Olmaz öyle Selin. Bırak da atsın dikiş." Sefayı duymazdan gelirken parmağımın acısını yok sayarak takıma geri döndüm.

Süre bittiğinde parmağımdaki sızı artmıştı ama pişman değildim. İlk kaptanlığımı böyle bir şanssızlık yüzünden heba etmeyecektim. Surat ifademi düz tutmaya çalışarak tabakları götürmeye yöneldiğim de Alican kolumu tuttu ve sefa yanımdan geçerek tabakları götürdü.

"Bir de tabak mı taşıyacaksın?"

"Alt tarafı bir kesik. Hepimizin başına gelebilirdi."

"Sen parmağını görmüyorsun herhalde. Bandaja bak kan içinde." Sinirle konuştuğunda kolumu geri çektim. Gereksiz tepki gösteriyordu. Mutfakta böyle şeyler olurdu.

Şefler yemekleri tattıktan sonra tek tek kimin kazandığını söylemeye başladılar. Durum 2-2 olduğunda her şey son tabağa kalmıştı. Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken parmağımın acısını çoktan unutmuştum.

"Bu gecenin kazananı mavi takım!"

Uzun bölüm!!!

Alican dokunulmazlik alip pirinç Dilarayı potaya soktuğu için uzun bölüm yazdım

Umarim beğenmişsinizdir <3

Yes Chef | Alican SabunsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin