5

1K 92 28
                                    

5 Ağustos 11

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

5 Ağustos 11.32

Parmağımı kullanmamaya özen göstererek ayakkabılarımın bağcılarını sıkıca bağladım ardından beni bekleyen kızlara doğru ilerledim. Dilara memnuniyetsiz bir ifade ile beni izliyordu. Beni tanımamasına rağmen böyle düşmanmış gibi davranması komik geliyordu.

Onu görmezden gelerek servise bindim. Eda ablanın yanına oturduğumda kafamı cama yaslayıp gözlerimi yumdum.

Gece hiç uyuyamamıştım. Aklımdaki düşünceler, parmağım buna izin vermemişti ve şu an çok uykum vardı. Çekime gitmek bile istemiyordum. Tabi, her istediğimiz olmuyordu.

"Gece üçte yatmasaydın sen de." Sefa'nın sesini duyduğumda cevap verme tenezzülünde bulunmadım. Kollarımı göğsümde birleştirmiş ve ayaklarımı ortada duran sehpaya uzatmıştım. Rahat bir pozisyon olduğunu söyleyemezdim.

Yanımda hissettiğim ağırlık ile ofladım. Sefa beni sal artık diye söyleneceğim sırada Alican'ın sesini duydum. Hızlıca gözlerimi açtım. O sırada Alican ayaklarını benim yaptığım gibi sehpanın üzerine uzattı.

"Günaydın, bir aksilik çıktığı için çekimler geç başlayacak. Biraz uyuyabilirsin yani." Dediğinde bugün aldığım en güzel haberin bu olduğuna yemin edebilirdim.

"günaydın..." diye mırıldandım. Daha fazla konuşmadık buna rağmen kalkıp diğerlerinin yanına gitmedi. Benimle orada sessizce oturdu. Bir süre sonra iyice mayışmıştım. Kafam istemsizce sol tarafa doğru yanlandığında Alican beni tuttu ve omzuna doğru yaslamamı sağladı.

Bu beni rahatsız etmedi. Yarım yamalak gülümsedim. Fark edip etmediğini bilmiyordum ki ben bunu düşünürken uykuya çoktan esir düşmüştüm.

Yaklaşık yarım saat sonra -en azından ben öyle olduğunu düşünmüştüm- uyandığımda yanımda Alican yoktu.

Esneyerek ayağa kalktım ve sehpanın üzerine bıraktığım telefonu elime alarak saate baktım. 20 dakika uyumuştum sadece.

Tek başıma ortada salak gibi gezmemek adına sohbet eden eda ablayla Esra ablanın yanına gittim. Beni görünce selam verip sohbetlerine kaldıkları yerden devam ettiler.

Hepimize stüdyoya geçmemiz söylendiğinde birlikte içeri girdik.

Herkes yavaş yavaş içeri girdiğinde şefler de gelmişti. Çekim başladığında şefler yine klasik konuşmasını yaptı ama sefer konuşmalarının içinde Alican da vardı.
Bu yüzden sohbetleri ilgimi çekmişti.

"Alican takım hakkında genel bir değerlendirme alalım senden. Mavi takımda olduğun için memnun musun?" Danilo şef komik Türkçesi ile Alicanla konuştuğunda gülümsedim.

"Gayet memnunum şefim. Dün takım olarak gayet iyi iş çıkardık."

"Tabağının geçmediğini hatırlatırım Alican. Ne zaman toparlayacaksın kendini?"

Danilo şef gülerek konuştuğunda Alican da güldü. Dün tabağı geçmemişti ama bunu hiç ciddiye alıyor gibi durmuyordu. Aksine sürekli gülüyordu. Şefler onun tabaklarının geçip geçmediğini ondan daha çok önemsiyordu.

Fırsat bulduğum bir ara bunu kesinlikle soracaktım.

"Valla şefim toparlanacağız inşallah."

Daha sonra şefler Esra ablayla bize döndü. Takım hakkında kısa birkaç şey söyledik ve oyun başladı.

1 saatlik bir sürenin ardından oyun bittiğinde tabaklarımızdan pek memnun değildim ama yapacak bir şey yoktu. Her zaman en iyisi olamazdık. Parmağım sızlamaya devam ederken şeflerin tadım yapmasını beklemeye başladık.

"Tatlıyı net onlar aldı. Bizimki çok katı oldu." Tolga konuştuğunda ona katıldığımı belirtmek için olumlu anlamda kafamı salladım. Genel olarak çoğu yemekte sıkıntı vardı. Oyun sırasında Barbaros'un ve Barış'ın tartışması takımı olumsuz yönde etkilemişti.

Yine de şeflerin önüne bir şekilde yemek çıkarabilmeyi başarmıştık.

Somer şef kırmızı takımın kazandığını açıkladığında bir tepki vermedim.

"Elinize sağlık arkadaşlar." Takıma dönerek konuştum gülümsemeye çalışarak.

"Kazanırsam Azize ablayı söyleyeceğim."

Tezgaha yaslanmış Eray Azize Ablaya bakarak konuştuğunda omuz silktim. Ben kimi söyleyeceğimi bilmiyordum ama bunun üstünde düşünmeme gerek yoktu. Tabağım gereğinden fazla tuzlu olduğu için şefler beni seçmeyecekti.

Dokunulmazlık oyununu tabi ki kazanmak isterdim ama bazen olmayınca olmuyordu işte. İki gündür sürekli aksilik yaşıyor olmam canımı sıkıyordu.

"Alican, Suna ve Tolga sizi ön tarafa alalım." Mehmet Şef konuştuğunda saydığı isimler öne geçti. Gönlüm Alican'ın kazanmasından yanaydı çünkü kazanamazsa bütün takım onu ve Azize'yi yazacaktı ve buna ben de dahildim.

İki gündür tabağı geçmiyordu, hakkaniyetli davranmak lazımdı.

"Suna!" Dendiğinde hepimiz alkışladık ama bu durumdan pek mutlu değildim.

Alican ve Tolga yerlerine geri döndüğünde Suna bir isim söylemek için bize döndü.

"Aklımda iki kişi vardı. İkisinin de iki gündür tabağı geçmiyor bu yüzden ben Azize demek istiyorum."

Azize ablaya söz hakkı verildi. Birkaç şey zırvalayıp konuşmasını bitirdiğinde oy vermek için etrafa dağıldık. Elimde tuttuğum boş kağıtla bakışırken gözlerim ön tezgahımda arkası bana dönük olan Alican'a kaydı. Adalet adalet diye konuşup Alican'ı yazmamak tam bir komedi olurdu.

Ona baktığımı hissetmiş gibi arkasına döndü. Benimle göz teması kurdu ve gülümsedi ama bu rastgele bir gülüş değildi. Beni yazabilirsin gülüşüydü.

"Potaya girmek seni korkutmuyor mu?" Dedim adını büyük harflerle kağıda yazarken. Kafasını olumsuz anlamda salladı ve elindeki kağıda bir isim yazdı.

"Hayır korkutmuyor ama sen korkmalısın bence. Bu hafta potaya birlikte düşersek vay hâline." Dedi uzaklaşırken.

Onunla potaya girmekten korkmuyordum. O da herkes gibi benim rakibimdi ama birlikte potaya girmek istemezdim.

Aynı potadayken Alican'ın elenmesini istemezdim.

Uzun bir bölüm daha

Umarım gidişat hoşunuza gidiyordur

<3333

Yes Chef | Alican SabunsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin