7

1.1K 98 24
                                    

7 Ağustos 18

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

7 Ağustos 18.45

Balkonda oturmuş potadan çıkmak için kan ter içinde mücadele eden insanları izliyordum. Aslında sadece Alican'ı izliyordum. Modunu yüksek tutmaya çalışıyordu ama ne kadar yorgun olduğu bir şekilde belli oluyordu.

Sanırım o küçük sağlık sorununu hâlâ atlatamamıştı. Dün ondan ayrıldıktan sonra hastalık hakkında kısa bir araştırma yapmış ve ne kadar ciddi bir problem olduğunu görmüştüm.

"Selin, kimi destekliyorsun?" Mehmet şefin yönelttiği soru karşısında bir süre aşağıdaki arkadaşlarıma baktım. Herkes elinden geleni yapıyordu.

"İyi olan kazansın şefim."

"Yok, birini seçmek zorundasın."

"Alican diyorum o zaman. Tabağı güzel gözüküyor." Dedim gülümseyerek. Bu sırada sesimi duyan Alican eyvallah manasında kafasını salladı ve işine kaldığı yerden devam etti.

"Son 10 saniye arkadaşlar." Somer şef geri sayıma başladığında heyecanlanmıştım. İster istemez kendimi onların yerine koyuyordum ve o potaya girmek gerçekten kötü bir durumdu.

Geri sayım bittiğinde herkes ellerini kaldırdı. Sırayla tadım için tabaklarını götürmeye başladılar. Gözüm sadece Alican'nın üzerindeydi. Her hareketini dikkatle izliyordum. Sıra onun tabağına geldiğinde şeflerin yemeği için verdiği tepkiyi ölçmeye çalıştım.

Açıkçası tabağı güzel duruyordu. Umarım ilk turdan yukarı çıkardı. Sergenle Azize ablanın ikinci tura kalmasını tercih ederdim.

"Hepinizi buraya alalım arkadaşlar." Danilo şef konuştuğunda herkes gergince öne çıktı. Suratlarındaki o stresli ifadeyi iliklerimi kadar hissediyordum. Pota stresi gerçekten korkunçtu.

"Bugünün birinci tabağı Sergen!" Duyduğum isim ile göz devirirken ofladım. Yalandan kısa bir alkış yaptığımda tek dileğim Alican'ın ikinci tura kalmamasıydı.

Şefler sırayla isimler söylediler ama bu isimlerin içinde Alican'ın adı yoktu. İkinci tura kalmıştı. Şaka gibi gerçekten ikinci tura kalmıştı. Bu ruh haliyle devam ederse işi çok zordu. Bir an önce kendisine gelmesi gerekiyordu.

Kısa süreliğine kameralar kapandığında Alican, Rıfat ve Ayaz yukarı yanımıza çıktı. İkinci tura isimlerin hepsi de sevdiğim kişilerdi.

Seri adımlar ile Alican'ın yanına ilerledim. Ne kadar işe yarardı bilmiyordum ama motivasyon konuşması yapmayı planlıyordum. Elenmesini istemiyordum. En büyük rakiplerimden birinin elenmesini istemeyecek kadar garip duygular içindeydim.

"Abi biraz daha özen göster şu tabağına." Barbaros elini Alican'nın omzuna atarken konuştuğunda olumlu anlamda kafamı salladım.

"Doğru söylüyor. Biraz toparla kendini. Daha geleli üç hafta oldu şimdiden elenmek mi istiyorsunuz?"

Barbaros Eray'ın seslenmesi ile odağını bizden uzaklaştırdığında yanımızda kimse yoktu. Kızgın bakışlar ile ona bakıyordum. Bu halime gülünce komik gözüktüğümü anlamıştım.

Benim yaptığım gibi kaşlarını çatınca bu sefer gülen taraf ben oldum. Yanındayken bütün ciddiyetimi kaybediyordum.

"Bir rakipten kurtulmuş olursun işte ne güzel."

"Final de görmek istediğim güçlü bir rakibin bu kadar erken elenmesini istemem."

Senin gitmeni istemiyorum.

"Sergen ve tayfasını elemeden bir yere gitmeyi düşünmüyorum."

"Boşver şimdi onları. Sen potadan çıkmaya odaklan." Dediğimde ikinci tur başlamak üzereydi bu yüzden Alican bir şey diyemeden Rıfat tarafından aşağıya sürüklendi.

Sandalyelerden birine oturup kafamı demirlere yasladım. Somer şef yapmaları gereken tabağı anlatmak için hepsini yanına çağırdı ve böylelikle ikinci tur resmen başlamış oldu.

Bir süre sonra bizi dışarı çıkarttıklarında L şeklindeki koltukların en ortasına oturmuş sabırla bekliyordum. Kalbim yerinden çıkacak gibi olurken kapı açıldı. İlk bir saniye kafamı çevirip bakamadım.

"Selamın Aleyküm." Duyduğum tanıdık ses ile yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti. Heyecanla ayağa kalktım. Sarılma sırasının bana gelmesini bekliyordum ve en sonunda sıra bana geldi.

Gülümseyerek kollarını açtığında kollarımı beline sardım. Ona ilk kez bu kadar yakındım. Kalp atışlarını, nefes alışını ve kullandığı parfümün kokusunu alabilecek kadar yakındım.

Sıcak kollarından ayrıldığımda kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim. O iki saniye bana bir asır gibi gelmişti.

Neden güzel şeyler bu kadar kısa sürüyordu?

Öhöm bu cumaya kadar bir daha bölüm yazıcak vaktim olmaz gibi geliyor. O yüzden yeni bölüm beklerken yaşlanmayın diye kısa bir bölüm yazayım dedim.

Yorumlarınız beni çok mutlu ediyor 💖

umarım bölümü sevmişsinizdir <3333

Yes Chef | Alican SabunsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin