Karşılaşma

49 17 114
                                    

Birkaç düzenleme yaparak atıyorum. Eksik gördüğünüz tarafları yazın lütfen. İyi okumalar!
✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨

Şehir meydanının ortasına vardığında durdu. Ayakları onu, onunla yüzlerce anısının olduğu bir yere getirmişti. Yavaşça etrafa göz gezdirmeye başladı anılar kafasına dolarken.

Son gelişlerinde, ki bu 3 ay öncesine denk geliyordu, oturdukları banka oturdu. Onu yanında hissetmek istiyordu ancak hissettiği tek şey boşluktu.

Derin bir nefes alarak gözlerini kapadı, hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Birkaç dakika sonra hışırdama sesleriyle gözlerini açtı, çöpçü yeri süpürüyordu. Hızlıca ayaklarını kaldırdı, adam bankın etrafındaki yaprakları süpürdükten sonra uzaklaştı.

Etrafı izlemeye geri döndü, buysa onu ölümünden sonra ilk görüşü oldu. Onca insanın arasında kaşları çatık bir şekilde bir şeyleri arar gibi duruyordu.

Kayla hızla gözlerini ovuşturdu, endişelerinden biri gerçekleşmişti. Anlaşılan çıldırmaya başlamıştı, akıl hastanesine yatırılacağım diye düşündü kendi kendine. Bu başta berbat hissettirse de birkaç saniye sonra bu fikre alışarak dinginlikle doldu, en azından verecekleri ilaçlar sayesinde bir şeyin farkında olmayacaktı bile. Alaycı bir kahkaha attı, iki ay gibi kısa bir süre öncesine kadar okulundaki yapay zeka öğrencilerinin en gelecek vaat edeniydi, şimdiyse çıldırıyordu. Hayat ne garipti.

Banktan kalkarak adımlarını eve doğru çevirdi, Nesli'ye delirdiğini ve onu direkt olarak bir akıl hastanesine yatırmasını söyleyecekti.

Zaten annesine de böyle olmamış mıydı? Sevdiği adam yüzünden akıl hastanesinin tekinde ölümü bekliyordu şimdilerde gençliğinde herkesin hayran kaldığı bir güzelliğe sahip kadın.

Kendisine annesi gibi olmayacağına dair söz vermişti ama sonuçta onun gibi olmuştu. Tekrar haline kısık sesli bir kahkaha bıraktı.

Bu sırada sırtında bir ürperti hissetti, arkasından yürüyordu ölü sevdiği. Acaba akıl hastanesinde can çekişeceğine kendini onun gibi ölümün soğuk kollarına mı bıraksaydı? Başta ürperirdi belki ama öteki dünyada beraber olabilirlerdi belki...

Düşünceleri arasında boğuşurken onu takip eden hayal ürünü konuşmaya başladı: "Sonunda buldum seni. Ekrandakinden daha güzel görünüyorsun.", filtre kullanmadığı sürece herkes öyle değil midir, diye düşündü kendi kendine sonra kafasını iki yana salladı kafasında yarattığı bir figürle konuşuyordu; net çıldırmıştı.

"Pek konuşkan bir tip değilsin sanırım. Neyse söylediklerine göre seninle bir şeyler yaşamışız sanırım... Adımı biliyor musun? Hiçbir şey hatırlamıyorum da..." bunları söylerken önüne geçip onunla göz teması kurmuştu. Güneşin gelişine göre ton değiştiren yeşilleriyle karşılaştığında dolan gözlerine karşın dudağını kemirdi.

Özlemişti, hem de çok özlemişti ama o asla dönemezdi; gencecik yaşında canına kıymıştı çünkü... Ve o dönebilecek olsaydı bile dönmesini istemezdi- ya da en azından öyle düşünüyordu- yeterince acı çekmişti çünkü. O ise buna engel olmayı bırak hafifletememişti bile acısını.

Kafasına doluşan cümlelerle hıçkırığına engel olmak adına elini ağzına götürdü ve ilk aradan sağa döndü, çıkmaz sokaklardan birine girdiğinde arkasından onun hayaleti de takip etti kendisini.

Başını bir duvara yaslayıp soluklandı ardından hıçkırarak ağlamaya başladı, hayaletse yanına çökmüş öylece bakıyordu ona. Ağlaması durduğunda telefonunu eline aldı: "Bora..." dedi sadece hayaletin duyabileceği bir sesle. "Adım bu mu?" diye sordu hayaleti. "Olduğunu düşündüğüm kişiysen, evet..." dedi kız hüzünle. "Bu ne demek?", "Beynimin bir oyununa göre fazla soru soruyorsun.". "Beyninin oyunu değilim yani tamam senin yaptığın gibi cisimlere dokunamam ama aklının bir oyunu olmak için fazla gelişmişim.", "Bu tam beynime ait bir oyunun söyleyeceği şey..." dedi kız hüzünlü bir gülümsemeyle. "Ve öyle olmaktan başka bir seçeneğin yok. Çünkü lanet olası bir şekilde bir sürü şey yaşadın ve sonuç olarak intihar ettin. Rüya olması için ne kadar dua etmiş olursam olayım rüya değil. Bunu biliyorum çünkü kalbimdeki acı rüya olamayacak kadar gerçek. Şimdiyse hayalet formunda beynimin bir oyunu olarak gelmiş hiçbir şey hatırlamıyor gibi davranıyorsun.", sözlerinin ardından hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Sarsılışından dolayı telefonu yere düştü karşısındaki hayaletse ona teselli dahi veremeden kalbinde nedenini bilmediği bir ağrıyla kalakaldı.

Ağlamayı bıraktığında gözleri şişmiş, kızarmıştı. "Senin yüzünden limbik sistemimi aşırı kullanıyorum şu an." dedi hayalet. Bunu demesiyle ona baktı Kayla; üstünde basit keten bir pantolon ve aynı şekilde bir gömlek vardı, gömleğin darlığından dolayı kolundaki hatlar belli oluyordu, yeşil gözleri Kayla'nınkiler gibi hüzünle doluydu, sarı saçları dağılmış görünüyordu. Kayla onları düzeltmek için anlık bir hareketle elini saçlara götürdü ancak eli sadece boşluktan geçti.

"Evet...", diye mırıldandı: "Şizofren oldum, hayırlı olsun. Ben yakında babamın da hayaletini görürüm herhalde annem gibi. Geleceğimin ne olacağı da belli değil."; "Her kötü durumda böyle umutsuzluğa kapılır mısın sen?" karşısındaki hayaletin sorusuyla onu oracıkta boğazlamak istedi.

"Şizofren olmamın iyi tarafı ne olabilir beynimin yarattığı imgesel Bora? Gerçi şizofren olduğundan olsa gerek seni de pek düzgün imgeleyememiş, beni hatırlamıyorsun bile...", "Bak şimdi," dedi hayalet: "Sen şizofren değilsin, ben de senin beyninin yarattığı bir imge değilim. Hem şizofren olsaydın benim gerçek olduğumu düşünürdün, sense varlığımı beyninin imgeselliğine bağlıyorsun. Şizofrensen bile hayatın o kadar kaymadı, böyle hayatını idame ettiren insanlar da var.". "Şizofren olup hayatını idame ettirenler var ama ettiremeyenler de var.", "Tamam... Şizofren olduğunu düşünüyorsun değil mi? Ve bunun sebebi benim. Şöyle yapmaya ne dersin, ben ortadan bir aylığına kaybolayım ve geri dönene kadar imge görmemiş olursan döndüğümde konuşalım. Olur mu?" dedi; Kayla karşısında duran onun hayaletine baktı, tereddüt içerisindeydi.

Kafasını duvara yaslayarak gözlerini kapadı, açtığında masmavi gökyüzü onu karşıladı. Fark etmeden gerginleştirdiği bedenini rahatlatmak adına derin bir nefes alıp hayalete döndü. Bunu fark eden hayalet tekrar ikna çabasına girişti: "Tek anahtarımın sen olduğunu söylediler. Lütfen, yalvarırım.". Kayla'nın gözlerinin içine baktığında Kayla reddedemeyeceğini biliyordu, bu gözlere asla hayır diyememişti ki o. "Olur..." dedi, "Olur Bora...".

Ghost Of YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin