İyi okumalar!
✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨Akşam saatlerinde hava iyiden iyiye kararmışken hem Kayla’nın hem de Harun’un karnı gurulduyordu. “Ben artık gitsem iyi olur.” dedi Harun, Kayla ise camdan dışarı bakarak onayladı onu. Beraber aşağı indiler, masanın önünden geçerken Kayla telefonunu almak için hamle yaptı bununla masanın üzerindeki kağıtlar düştü.
Harun hızlıca hepsini topladı, kağıtları masaya koyacaktı ki gördüğü çizimle durdu. İlk baktığında çizimin rönesans döneminden Sergio Cupido’nun Romeo ve Juliet’inin kopyası olduğunu düşündü ancak bu çizim bir parodiydi. Romeo’nun Bora, Juliet’in Kayla olarak çizilmiş olduğu bir kopya…
Arka fon yeşildi, Romeo’nun tarafına doğru kararıyordu. Juliet yani Kayla sarı renkte çizilmişti, onu tutan eller de aynı şekilde sarıydı. Fakat Bora maviydi, açık başlayıp koyulaşan bir mavi, onu tutan ellerse mavi ve siyah karışımıydı.Aklına Bora’nın kendisini ve Kayla’yı, Romeo ve Juliet’e benzetişi geldi. Çizim buna dayanıyordu, ölüm-yaşam fenomeni de barizdi. Bu kadarını anlamıştı ancak aklına takılmış bazı şeyler vardı; Kayla’nın kendini suçlu hissedip hissetmediği veya intihar etmeyi düşünüp düşünmediği gibi bazı kilit noktalar. Bu yüzden arkadaşına döndü.
Harun kendisine döndüğünde gecenin uzayacağını anlamış olan Kayla ona yalvarırcasına bakarak konuştu: “Aklına takılan neyse yarın dinç kafayla konuşsak, saatlerdir uyumuyorum ve aşırı açım.”. Bu sözler ve Kayla’nın yeni yeni toparlamaya başladığı aklına geldiğinde Harun iç çekerek onayladı arkadaşını. Kağıtlarla çizimi masaya bıraktı, beraber kapıya doğru ilerlediler.
Harun nihayet evden ayrıldığında Kayla buzdolabını açarak dünden kalma pizzayı alıp mikrodalgaya koydu. Mutfaktaki sandalyelerden birini çekip oturarak kafasını masaya dayadı, iki dakika içinde uykuya dalmıştı bile.
Uyandığında hava karanlıktı, Bora’nın hayaleti karşısında dikiliyordu. Sarı saçları ve yeşil gözleri ışık saçıyormuş gibi görünüyordu, farkındalığıyla Kayla kendi kendine bir kahkaha attı; beyni Bora’ya anime karakteri konsepti yapmıştı resmen. “Bu kadar komik olan ne?” diye sordu Bora merakla, Kayla kendisini toparladı: “Hiç.”, dedi “i”’yi uzatarak.
Telefonunu açtı, saat 7’ye geliyordu. Biyolojik saati bu ara iyice bozulmuştu.
Esneyerek ayağa kalktı, yeniden uyuyamayacağının farkında karnını doyurmak için mısır gevreği ve süt çıkardı. Kasenin yarısını mısır gevreğiyle doldurduktan sonra sütü üstüne boşalttı. Halsiz bir şekilde halıya oturdu, buzdolabına yaslandı. Bu sırada boynu acıdı, üstüme bir şey almalıydım diye düşünerek kendini azarladı.
Kayla’nın yüzünü buruşturduğunu fark eden Bora yavaşça konuşmaya başladı: “Affedersin, üstüne bir şey örtemedim. Cisimsel olmayınca… Aslında uyandıracaktım ama bayağı yorulmuşsun sanırım, bir türlü beceremedim.”, duyduklarıyla Kayla şaşkınca Bora’nın yüzüne baktı. Neye şaşırdığını bilmediğinden soru yöneltemedi, başını kasesine çevirip: “Önemi yok, boyun ağrısından daha kötü şeyler yaşadım.” dedi.
Bu sözlerin şahsına hitaben söylenmiş olduğunu fark eden hayalet konuyu değiştirmek adına dün gece görüp çok beğendiği çizimden söz etmeye başladı: “Dün Harun’un yanlışlıkla düşürdüğü resim Sergio’nunkine çok benziyordu. Çok yeteneklisin, bence ressam olabilirmişsin.”, “Ressam olmadığım ne malum?” dedi ona karşılık Kayla. “Dün çalışma odana girdiğimizde masanın üstü yazılım eğitim programlarıyla doluydu, ressam olsaydın sanatla ilgili kitaplar olurdu.” diye karşılık verdi Bora, “İyi bir gözlemci olma özelliğini saklamayı becermiş beynim.” dedi Kayla sırıtarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ghost Of You
Teen Fictionİntihar eden sevgilisinin ardından onun hayaletini görmeye başlayan Kayla delirdiğine emindir. Peki gerçekten delirmiş midir? Yoksa bu olayın altında başka bir şey mi vardır? (Paralel evrende geçen bir hikaye, Dünyamıza benzemeyen yönleri bundan kay...