Geçmişe Dair

5 1 0
                                    

Ölmedim ama diri de değilim! *Random. O kadar uzun süredir bölüm atmıyorum ki... Bölüm de pek içime sinmedi ama şu an düzenleyesim yok. Vize haftasından yeni çıktım, onun öncesinde bm okuduğumdan çok yoğundum; kusura bakmayın. İyi okumalar! 💙
✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨
Nesli, Harun’a birkaç saniye baktıktan sonra Kayla’ya dönerek zoraki gülümsedi: “Yo, ne sorunu, içeri geçsenize.”.

Onlar salona geçtikleri sırada Nesli bir şeyler hazırlayacağını söyleyerek mutfağa geçti. Onun evinde birkaç kez bulunmasına karşın hiçbir zaman incelememiş olan Kayla ise karşısındaki adamlara meşgul görünmek adına etrafa bakıyordu.

Havada kahve, naneli mentos ve oda parfümü kokusu vardı. Avize, ışık süzmeleriyle odayı aydınlatıyordu. Van Gogh’un Ayçiçekleri, Johannes Vermeer’ın İnci Küpeli Kız’ı ve Rönesans Dönemi’nden birkaç tablo duvarları süslüyordu. Oturduğu kırık beyaz rengi koltukta hiçbir leke yoktu, karşısındaki lacivert koltuk da temiz görünüyordu. Ortadaki sehpa yüksek ihtimalle meşeydi, altlarındaysa beyaz yumuşak bir halı vardı.

“Sana bakıyorlar.”, hayaletin fısıltısıyla irkilirken bunu diğerlerine belli etmemeye çabalayarak kafasını kaldırdı. Kafasını sağa doğru yatırmış Koray’ın kulağına fısıldadıklarını dinleyen Harun ile göz göze geldiğinde gülümsedi: “Toplulukta fısıldaşmak çok ayıp!” diyerek bir yastığı onlara fırlatır gibi yaptığında biri sağa diğeri sola doğru kaydı. Kayla yastığı yerine koyup ne konuştuklarını soracağı sırada Nesli içeri girdi.

Nesli elindeki tepsiyi sehpaya bırakarak Kayla’nın yanına kuruldu. Portakal suyundan bir yudum alarak öldürücü bakışlarını Koray’a doğrulttu. Ne olduğunu anlayamayan Kayla, Harun ve Bora üçlüsü onlara bakarken Koray bir kurabiye aldı.

Hiç kimse konuşmadığından sıkılan Harun elini makas haline getirerek kırpma hareketi yaparken konuştu: “Gerginlik o kadar katılaşmış ki makasla kesmeye çalışmama rağmen işe yaramıyor.”. Sözleri üzerine Kayla gülümsedi, Harun’un esprileri genelde işe yaramazdı fakat Koray’ın dudaklarındaki küçük kıvrılma bu seferlik işe yaradığını gösteriyordu.

“Beni görmekten pek memnun olmadığını biliyorum Nesli ama onlar bir açıklama hak ediyor bence. O yüzden şimdilik soru sormaları için ikişer hak verelim.”. Nesli derin bir nefes alarak şakaklarını ovdu.

Koray’ın teklifinden pek memnun olmasa da Kayla’nın kafasındaki soru işaretlerinin en azından birkaçını gidermek istediğinden onayladı: “Pekala, başlasınlar madem.”. Onun cevabı üzerine Harun atıldı: “Bir saniye, öyle iki kelimelik cevap kabul etmiyorum yalnız. Biz cevabınızın yeterli olduğunu düşünene kadar açıklamaya devam etmeniz lazım.”.

İki kardeş birbirlerine bakarak onu onayladığında Kayla ilk sorusunu sordu: “Bora, niye sizden asla bahsetmedi? Adınızı duyduğumu hatırlamıyorum ve o... Ortada yoktunuz işte. Neden?”, cevap veren Koray’dı: “Bora ile on altı yaşından beri görüşmüyorum diyebiliriz. Aslına bakarsan tüm aileyle o zamandan beri görüşmüyorum da diyebilirsin.”. Bir an için duraksadı: “O yıl annem öldü, fazla hap almaktan ya da alkol zehirlenmesinden olduğunu söyledi doktorlar. Annemin her zaman böyle sorunları vardı, kendimi bildim bileli içerdi. Neyse, yine de annemizdi işte.”. Sesi titrer gibi olduğunda yumruklarını sıkarak kendini sakinleştirdi: “Ben de o sıralar alkol ve hap kullanmaya yeni başlamıştım, Bora bunu fark etti. Konuşmaya çalıştı ama umursamadım. Giderek Nesli ve ondan daha çok uzaklaştım. On sekiz yaşımızdayken Bora babamla büyük bir kavga etti, Nesli de babamı savundu. Bu yüzden onunla da yollarını ayırdı. Ben yurt dışına çıkıp üniversiteye başlarken o da buraya gelip tıp okudu muhtemelen.”.

Kayla onun son sözünü onaylayıp Bora ile hayat hikayelerinin benzerliği üzerine iç çekti. Harun bir süre için hikayeyi hazmetmeye çalışırken Kayla, Koray’ı işaret ederek ikinci sorusunu sordu: “Nesli, ona güvenebilir miyim? Yani kafası sağlam mı?”. Nesli kafasını yerden kaldırarak Harun kadar sarsılmış görünmeyen Kayla’ya baktı: “Ben olsam güvenmezdim.” diyerek açık sözlülükle devam etti: “Ama kafası iyi çalışır, sağlamdır yani.”.

Bu sözlerden sonra gözlerini acıyla gülümseyen Koray’a değdirmeden Harun’a baktı: “Sıra sende.”. Harun saçlarını kaşırken sordu: “Babanızla kavga nedenleri neydi?”. Nesli, Koray’a bakarak: “Bora annemin ölümü ve başka birkaç konu hakkında babamı suçluyordu, bence haksızdı. O yüzden babamı savundum.” dedi. “Bu olanlardan sonra, ne bileyim bir psikolog randevusuna falan gittiniz mi?”; Koray, Harun’un bu sorusuna karşı kafasını iki yana salladı. Harun: “Bu bayağı bir şeyi açıklar.” diyerek kendi kendini onayladı.

Soru sorma faslı bittiğinde Harun lavaboya gitmesi gerektiğini söyledi. Nesli ona yolu göstermek için ayağa kalkarak Kayla, Koray ve hayaleti yalnız bıraktı.

“Nesli ile pek anlaşamıyorsun yani, ha?” dedi hayalet başka ne söyleyeceğini bilemediğinden. “Evet...” diyerek onayladı Koray, “Kalacak bir yerin var mı?” diye sordu Kayla. Koray: “Hayır.” diye cevapladığında Kayla tereddüt etmesine karşın konuştu: “Kalacak bir yer bulana kadar bende kalabilirsin istersen.”. “Teşekkür ederim...”, birkaç şey daha söyleyecek gibi oldu fakat Nesli odaya girdiğinden konuşmadı.

Nesli yerine oturup derin bir nefes verdi: “Kayla, ben birkaç günlüğüne İstanbul’a gideceğim. Gelmek ister misin? Ailenle görüşürsünüz, iyi gelir belki? Ha, ne dersin?”. Kayla bir anda gelen bu soruya karşılık ne diyeceğini bilmemesine karşın: “Ne zaman?” dediğinde Nesli duraksamadan: “İki, üç güne.” dedi. Kayla kafasında bu cevabı tarttığı sırada Harun yanlarına geldi.

Koray’ın yanına oturduğu sırada Kayla’nın düşünceli tavrını fark ettiğinden: “Ne oldu?” diye sordu. Kayla sorunun kendisine yöneltilmiş olduğunun farkında karşısındaki adama baktı: “Nesli onunla İstanbul’a gitmemi teklif etti.”. “Ailen oradaydı, değil mi?” diye sordu Harun kızı anlamaya çalışarak. “Evet...”, “Gitsene o zaman, teselli verirler. Kardeşini görmek iyi gelir. Annenle, babanla zaman geçirirsin.”.

Kayla bu cümleler üzerine dudaklarını birbirine bastırdı, Harun geçmişine dair hiçbir şey bilmiyordu. Kararsızlıkla gözlerini odada dolaştırdı: “Babam ölü Harun. Annem çok uzaklarda, kardeşim de Bora’nın öldüğünden habersiz. Bana teselli verebilecek biri olduğundan şüpheliyim.”.

Genç kızın gözlerinde parlayan hüzün ve yüzündeki acı gülüşle söyledikleri üzerine Harun aynı akşamda ikinci kez midesine yumruk yemiş gibi hissetti. Ayağa kalkarak kızın yanına gitti ve Kayla üzgünken Bora’nın yaptığı gibi onun saçlarını okşadı.

Nesli ile Koray ikisine biraz anlayış gösterip telefonlarına bakarken Harun, Kayla’yı İstanbul’a gitme konusunda ikna edip ekledi: “Ben de geliyorum, en azından iki günlüğüne...”

Ghost Of YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin