1. BÖLÜM -YABANCININ GÜVENİNE TESLİM-

367 13 66
                                    

     Her bitiş bir başlangıç mı doğurur yoksa her başlangıç bir bitiş mi getirir? Bazı bitişler bir başlangıç doğurmaz, tıpkı her gün doğan güneşin bir gün doğmayacağı gibi. Her bitiş de bir şeyleri bitirir. Umutları, inatları, heyecanları, aşkları, hisleri, merhametleri... Fakat bir başlangıç olur, biten her şeyi yeniden kazandırır.

Vücuduma aldığım darbeyle yere düştükten sonra gördüğüm kırık motor parçaları gördüğüm son şey olup "Beni duyuyor musun, iyi misin? Kapatma gözlerini, bende kal..." Cümleleri ise duyduğum son şeylerdi. Ne oldu şimdi? Bitmiş miydi her şey? Benim bitişim başkalarının yeni bir başlangıcı mı olacaktı? Peki her başlangıç iyi midir? Sahiden, insanların can attığı bu olay "Yeni başlangıçlar, yeni hayat" hep iyi mi olur, o zaman kötü bir başlangıç, kötü bir hayat demek midir?

-------------------------

"Günaydın, nasılsınız?"

"Günaydın, hoş geldin. Ortalığı düzenliyoruz. Hayırdır? Erken gelmişsin bugün. Bir şey mi oldu?" Bir şeyler hep oluyor ama olmuyor gibi davranan ben yine derin bir nefesi içime çekip maskemi takındım.

"Hayır, Meriç şefim. Her şey yolunda. Bugün her zamanki saatimden daha erken uyandım ve evde durup ses çıkarıp kimseyi uyandırmamak için erkenden buraya gelip size yardım etmek istedim." Meriç şef anladığını göstermek için başını yavaşça aşağı yukarı salladı ve işine döndü.

"Bir dakika, bir dakika. Doğru mu görüyorum, elemanımız işe saatinden erken mi gelmiş? Görüyor musun ikizim, iş aşkıyla yanıp tutuşan bir çalışanımız varmış. Bu devirde kaldı mı böylesi be?" Merih şefin enerji dolu sesi bütün kafede yankılanmıştı. Doğrusu her zaman bu enerjiyi nereden bulduğu insanı düşündürüyordu.

"Ben türümün tek örneğiyim Merih şefim, değerimi bilin. Ben ne yapayım? Masaları sileyim mi?"

"Bir şey yapmak zorunda değilsin? Mesai saatin daha başlamadı."

"Sorun değil, Meriç Şefim. İllaki yardımda bulunmam için mesai saatleri içerisinde bulunmam gerekmiyor. Kendi isteğimle yapıyorum."

"Bırak ikizim, kız yapsın işte. Yap kız. Masaları sil. Biz de Meriçle mutfağa geçelim. Kolay gelsin burçtaşım." Onların mutfağa geçmesinin ardından elime bezi alıp masaları fazla yüksek olmayan bir şarkı eşliğinde silmeye başladım. Aksi hâlde zihnimin içindekiler beni yavaş yavaş ele geçirip bir okyanusa atacak ve boğulmamı bekleyecekti. Zihnimdekileri bastırabildiğim tek şey, başka zihinlerin sözlere dökülmüş şarkılarıydı.

Ya bir gün şarkılarda susturamazsa ne olacak? Akıllı beynimin bana yaptığı akılsız oyunlarıyla nasıl baş edeceğim? Gözlerimi öylece bir noktaya sabitleyip beni amansızca ele geçirmesine izin mi vereceğim? Oysa biri çıksa ve beni ben anlatmadan anlasa. Bana benden daha yakın olsa, bana elimden tutup kendimle savaşmayı öğretse maskelerime bile gerek kalmazdı.

Masaları silip her şeyi güzelce yerine yerleştirdikten sonra içeri Ezgi girdi.

"Günaydın, hava bugün soğuk mu yoksa bana mı öyle geliyor?"

"Günaydın Ezgi. Muhtemelen sana öyle geliyor çünkü gayet normal bir hava var. Hasta olacaksın sanırım."

"Olabilir. Her şey hallolmuş gözüküyor, yardım edebileceğim bir şey var mı?"

"Yok, yok. Bitti. Açarız zaten birazdan kafeyi."

"Peki, ben bir şeflere bakayım." Kafamı sallayıp onu onayladıktan sonra şeflerin yanına mutfağa geçmişti. Ben de kafeyi açmadan hemen önce kullandığım malzemeleri kaldırdım.

ÇİSELEYEN YAĞMURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin